•Onur Özkan•

•Onur Özkan•
@onurozkan7
"Ars longa, vita brevis" ¤
Üniversite
İzmir • Mersin • KKTC
¤ İzmir
1809 reader point
Joined on December 2014
Vahşi Soğuk
Hava soğuktu, hem de çok soğuktu. İnsanın yalnız bedenini değil, ruhunu da donduran bir soğuktu. İnsana varlığını, geçmiş hayatını, mevcut durumunu, hayatın anlamını, mücadelenin değerini, nefes alabilmenin kıymetini sorgulatan bir soğuktu. Kimi zaman medeniyetin göbeğinden doğaya gelen, kimi zaman ise kendini bildi bileli doğal hayatla iç içe yaşamış insanların canını dişine takıp mücadele ettiği bir soğuktu. İnsana ummadığı şeyler yaptırabilen, onu ölümün kıyısına kadar sürükleyip ona kahkahayla gülerek, "Bakalım şimdi ne yapacaksın?" diyen vahşi bir soğuktu.
Reklam
Demokrasi Diktatörlüğü
"Eğer demokrasiden hem bölünmüş olmayan hem de hiyerarşik biçimde, sınıflar halinde düzenlenmemiş bir halkın iktidara fiilen sahip olması anlaşılıyorsa, demokrasiden çok uzak olduğumuz gayet açık. Bir sınıf diktatörlüğü rejiminde, kendi isteklerini şiddet yoluyla dayatan (bu şiddetin araçlarının kurumsal ve anayasaya uygun olmasının önemi yoktur) bir sınıf iktidarı rejiminde yaşamakta olduğumuz son derece açık; bu yüzden de bizim demokrasiyle uzaktan yakından alakamız yok."
DENİZ TÜRKÜSÜ
"Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli! Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli. Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça, Başka bir çerçevedir, gitgide, dünya artık. Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ... Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız, Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!... İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar."

Reader Follow Recommendations

See All
"Ortadoğuda kızlar kadın doğar. Ecellerinden önce ölürler. İlk yemeği anasından gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek. O kadar çok kadın gömer ki, toprak bile artık dişidir. Bu yüzden toprak ana diye bilinir. Diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. Bu yüzden verimsiz ve çoraktır; buna da kadının intikamı denir."
Reklam
Atatürk #10kasım
"Ben manevî miras olarak hiçbir hiçbir dogma, hiçbir donmuş, kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar. Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Ve Türk milleti güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir."
"Gelgelelim, Beter, bize kısmetmiş. Susmak ve beklemek, müthiş Genciz, namlu gibi, Ve çatal yürek, Barışa, bayrama hasret Uykulara, derin, kaygısız, rahat, Otuziki dişimizle gülmeğe, Doyasıya sevişmeğe,yemeğe... Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri, Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret Ve asıl biz biliriz kederi. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... Ve zehir - zıkkım cıgaram. Gene bir cehennem var yastığımda, Gel artık..."
"Dalgaları karşılayan gemiler gibi, gövdelerimizle karanlıkları yara yara çıktık, rüzgarları en serin uçurumları en derin havaları en ışıklı sıra dağlara. Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu. Önümüzde bakır taslar güneş dolu. Dostların arasındayız! Güneşin sofrasındayız!"
GÜNEŞİN SOFRASINDA SÖYLENEN TÜRKÜKitabı okuyacak
"Monica, odanın köşesinde sessizce bekliyordu. Gözleri, pencereden dışarıya dalmış, uzaklara gitmiş gibiydi. Mills, odanın diğer ucunda, sessizliği bozan tek ses olan saat tik-taklarına kulak kabartıyordu. Albay, odayı incelerken içsel bir çekişmeyle dolup taşan bir hüzünle dolmuştu. "Hikmet," dedi Albay, odanın ortasında
'Anlamak, acı verir.' • Dostoyevski
"Anlaşılmak Albayım, anlaşılmak… Ben artık anlaşılmak istiyorum. Gözlerimdeki derin sızıları, ruhumdaki karmaşayı görebilmelerini istiyorum. Kırık dökük duvarlar arasında kaybolmuş hislerimi anlayabilmelerini istiyorum. Kelimelerimin arasında saklı olan çaresizliğimi ve umutsuzluğumu fark edebilmesini istiyorum. Biliyorum, insanlar arasında kaybolmak kolay. Sözcüklerin ardındaki gerçek duyguları, yüzümdeki tebessümün ardındaki boşluğu görmek zor olabilir. Ama ben, içimdeki fırtınaları anlayabilmelerini diliyorum. Sessiz çığlıklarımı duyabilmelerini, yıldızların ardındaki yalnızlığımda kaybolabilmelerini istiyorum. Belki de hayat, anlaşılmak istemenin çaresiz bir çabasıdır. Belki de insanlar, kelimelerin sınırlarını zorlayarak birbirlerini daha derinlemesine anlamaya çalışır. Albayım, ben de sadece anlaşılmak istiyorum. Sözcüklerin en derin köşelerinde, ruhumun en kuytusundaki hisleri okuyabilmelerini istiyorum. Yüreğimdeki gizli bahçelerde dolaşabilmelerini istiyorum. Belki de bu isteğim, sonsuz bir arayışın yansımasıdır. Belki de hayat, birbirimizi anlama çabasıyla dolu bir yolculuktur. Umuyorum ki, bu yolda beni de anlarlar, Albayım..."
Reklam
"Bir kadın, bir dost, bir kent bir kerede terk edilmez."
Her insan, bir an geliyor, yaşamında bir tragedyanın ortaya çıktığını görüyordu; bu, bir kentin yıkılması, bir çocuğun ölümü, kanıt gösterilmeden yapılan bir suçlama, onu yaşamı boyunca sakat bırakacak bir hastalık olabiliyordu. İşte o anda, Tanrı onu kendisiyle boy ölçüşmeye ve sorduğu soruya cevap vermeye çağırıyordu: "Bu kadar kısa ve acılarla dolu bir yaşama neden böylesine asılıp duruyorsun? Verdiğin bu savaşın anlamı ne?"
Ötekilerin saklandıkları yerden dışarı çıkmalarını sağlayacaktı. Bunu yalnızca o yapabilirdi. Kenti al kana boyayacaktı, yapacağı işte buydu.
Sayfa 284Kitabı okudu
Heimkehr
Ölümün alev alev yaktığı bir yuvaya dönüşün hikâyesi olan Heimkehr ebediyen kaybolmuştu. Ama belki bu kaybın artık hiç önemi yoktu. Belki de insan nereye gittiğini bilince nereden geldiğini bilmenin pek fazla önemi kalmıyordu.
Sayfa 283Kitabı okudu
Saraylar saltanatlarda çöker elbet bir gün...
"Başkentte yükselen her sarayı gördükçe, bütün bir ülkenin yıkıntıya çevrildiğini görüyormuşum gibi gelir..."
5.1k öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.