Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
148 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
22 günde okudu
Sabahattin Ali Türk Edebiyat'ının önemli hikayecilerinden biri ve yaşadıkları ile bir dönem Türkiye'sinin sosyo-politik yapısını gözler önüne sermekten çekinmemiş bir kalemdir.Kızı Filiz ve eşi Aliye Ali'nin elinde yıllardır bir sandık dolusu kağıtlardan oluşan ve bu kitapta yayımlanmamış eserleri arasında ikisi tam, biri bitmemiş üç kısa hikâye, bir uzun hikâye, on bir şiir, bir hikâyesinin opera formunda yeniden yazımı, ileride yazmayı planladığı hikâye ve romanlarına dair kısa notları, eski yazıyla kendi el yazısı ve kendi çizimlerinden oluşmakta.Kitaba ismini veren hikaye Abdülhamid döneminde geçer. Küçük yaştaki Mehmet'in babasının intikamını ve yediği dayakların faturasını Abdullah Efe'ye gümüşlü martini ile ödemesi ve dağları mesken tutmasının anlatıldığı düzenine olan isyanın hikayesidir. Bu kitabı bitirdiğim Sabahattin Ali'nin hatıra defterini okumuşum gibi hissettim.Keyifli bir okumaydı benim için tavsiye ederim. Arka kapaktan; Ben hayatta herkese karşı lakaydımdır... Bu bende sevmek hissinin mefkudiyetinden değil çok fazla oluşundandır. Ben sevdiklerimi köpek gibi severim yavrum... Zelilâne severim."
Çakıcı'nın İlk Kurşunu
Çakıcı'nın İlk KurşunuSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 20198bin okunma
Reklam
"Nedir o halde benim için opera? Büyük bir serüvendir."
1934 yılında Meclis açışı konuşmasında, “Ulusal ince duyguları toplamak, onları bir gün önce genel musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu şekilde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir” demişti. Gerçekten de opera ve tiyatro sanatlarıyla Türkiye bir dönüşüme girmiştir.
592 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Mel’un, Selim İleri’den okuduğum dördüncü kitap. Fakat en çok etkilendiğim eseri diyebilirim. Yazarın diğer kitaplarıyla uzaktan yakından alakası yok. Ben de Kitapdünyam grubu sayesinde okudum bu hacimli romanı. Merakla ve hayranlıkla takip ettim Selim İleri satırlarını. Melun’u layıkıyla anlatabilmek gerçekten zor fakat eserin büyüsünü bozmadan
Mel'un
Mel'unSelim İleri · Everest Yayınları · 2019158 okunma
87 syf.
7/10 puan verdi
·
27 saatte okudu
Amin Maalouf’tan bir çırpıda okunup bitirilecek bir libretto Uzaktan Aşk. Beş bölümden oluşan bu libretto, 2002’de opera olarak ilk kez sahnelenmiş. Konusuna gelecek olursak; bir prens ve aynı zamanda ozan olan Jaufre, hiç görmediği, varlığından bihaber olduğu bir kadına aşıktır. Aşık olduğu kadın için şiirler yazar, besteler yapar. Aşık olduğu kadın Clemence ise güzelliğiyle herkesi büyüler. Bu iki aşığa bir gezgin birbirlerini görmeleri için göz olur, birbirlerine varabilmeleri için ise yol olur. Gezgin sayesinde aşklarının peşine düşen bu aşıklarımız mutluluğa erecek mi? Bu sorunun cevabını okuyanlara bırakıyorum ve farklı türde kitap okumayı sevenlere bu kısacık kitabı tavsiye ediyorum. Kitapla kalın…
Uzaktan Aşk
Uzaktan AşkAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20183,629 okunma
Reklam
Benzerler birbirini çekerler. Bizim titreşimlerimizle uyumlu olan her şey, karşı koymaksızın bizim hayatımıza çekilecektir. Bu, bizim için her zaman olumlu bir şey anlamına gelmez. Mesela titreşim bazen maddeyi tah­rip edecek kadar kuvvetli olabilir. Bir opera sanatçısı sadece sesi­nin gücü ile bir bardağı çatlatabilir. Burada yaptığı şey enerjiyi boşluktan bardağa iletmektir. Eğer bardağa iletilen enerji bardakla aynı titreşime sahipse, yani bardağın moleküler yapısı ile aynı frekanstaysa, basınç bar­dağı çatlatacak kadar büyük ola-bilir
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
#OkudumBitti #KamelyalıKadın #AlexandereDumas #CanYayınları İki seven genç, birbiri için çarpan yürekler. Kadın kibar bir fahişe, erkek zengin olmasa da bilgili, görgülü bir aileden geliyor. Sevmeye, sevilmeye izin mi alacağız efendim, "evet" kim demiş onu? Tabii ki aile, konu komşu, falan filan. Offf yıldım ben elalem ne der cümlelerinden, bu kitaplarda da öyle gerçek hayatta da. Neymiş, kadın fahişe na mümkün sevilemez. Ama o da insan, yüreği var. Bir müsaade edin sevsinler yahu beraber olsunlar, size zararı ne? Olmazzzz sevemezler. Genç hukukçu Armand tesadüfen karşılaştığı Marguerite neredeyse ilk görüşte aşık olur. Peşine düşer, tanışır. Metres diye bilinen güzeller güzeli Marguerite, Paris'in opera, balo, tiyatrolarında arzı endam eder. Lüks bir hayat sürer. Bu hayatı ona zengin erkekler sağlar. Bir zaman sonra Armand 'a gönlü düşer. Öyle ki onsuz nefes alamaz. Aşkı için tüm olanaklarından vazgeçen genç kız, sevdiceğiyle bir kır evine taşınır ömrünü onunla geçirmek ister. İster de işler yolunda gitmez. Hepi topu altı ay birlikte yaşarlar. Armand'ın iyiliği için ondan ayrılmak zorunda kalır. Sevdiğinden ayrı düşen kadının hızla sağlığı bozulur. İki gencin aşkına tanıklık ederken zamanın Fransa' sınıda tanıyoruz. Yazarın yirmili yaşlarda yazdığı kitap oldukça etkileyici. Okumanızı tavsiye ederim, ben çok severek okudum. Kitapla kalın sevgili dostlar
Kamelyalı Kadın
Kamelyalı KadınAlexandre Dumas (fils) · Can Yayınları · 202217,6bin okunma
Haklarımız var ama giderek kağıt üzerinde kalıyor. Adalet sistemi darmaduman, eğitim sistemi altüst oldu. Sanat çok geri plana itildi. Tiyatrolarımız kapanıyor. İstanbul'daki opera çoktan kapandı bile. Kadına evinde oturup çocuk doğurması ve sadece çocuğuna bakması için müthiş bir teşvik var. Kadınların lehine öyle yasalar çıkıyor ki, artık kimse kadın eleman çalıştırmak istemeyecek.
"Kimseden korkmayın. Ben her şeyi üzerime alıyorum. Ben kötü, kaprisli bir kızım, bir opera sahnesinden çıkmışa benzeyen kayık başımı döndürdü yalnızca. Biliyor musunuz, her şeye karşın beni deliler gibi sevdiğinizi sanıyordum. Lütfen karşınızdaki şu budala kızı aşağılamayın, gözlerimden şu anda akan gözyaşlarıyla da alay etmeyin. 'Kendime acırken' ağlamaya bayılırım."
Reklam
Tom Waits, San Diego'daki ve nihayet Los Angeles'in "aşk mekânlanındaki" yalpalayan gece çizgilerini takip edebilmek için bir yerlerde piyano çalmayı da öğrenmiş olmalı; ta ki 1972 yihinin bir akşamı Frank Zappa'nın menajeri Herb Cohen tarafindan keşfedilene kadar. Keşfedildi mi? Bu biraz abartlmış bir ifade. Havlayan bir köpek keşfedilmez, ancak onun tarafindan korkutulur. Bu durumda eğlence endüstrisinin çıkardığı on plaktan sonra bile bir değişim olmadı. Ritmler mi? Bunlar daha çok gettodan geler vuruntulardır. Melodileri gece kaçamağında böceklenmiş yastıkların yerine geçmektedir. Ve sesleri de kendisi bizzat tasvir ediyor: "Doğrudur, bundan böyle artık opera söylemeyeceğim. Ancak kendimi ifade etmem için sesim en uygun organımdır. Arabam için en iyi korna odur. Çaldığım zaman insanlar önümden kaçışıyor. Çocukları korkutuyor ve bana barda yer açıyor. Bir ses daha ne yapabilirdi ki! Kesin olan bir şey var: Bu sesle Tom Waits şarkı kavramını bir hayli geliştirmiş. Louis Armstrong, Joe Cocker, Roger Chapman, Rod Steward, Bonnie Tyler, Maggie Bell ve daha isimleri ne olursa olsun, pop müziğinin bütün büyükbaş horozları tarafindan, günde üzerinde altmış sigara söndürülen Tom Waits'in ses telleri vokal norm olarak ilan edilmiştir.
Büyük yapılar tıpkı büyük dağlar gibi yüzyılların eseridir. Sanat dönüşse bile varlıklarını sürdürürler: Pendent opera interrupta, dönüşen sanata göre hiç sıkıntı çekmeden yaşamlarını devam ettirirler. Yeni sanat bulduğu yapıyı ele alır, onun içine işler, onu özümler, keyfince geliştirir, becerebilirse tamamlar. Bu işlem doğal ve sessiz bir yasa uyarınca, hiçbir karmaşaya yol açmadan, bir çabayı ve tepkiyi gerektirmeden gerçekleşir. Bu, aniden ortaya çıkan bir aşılama, akıp giden bir usare, yeşillenen bir bitki örtüsüdür. Kuşkusuz birçok sanatın aynı yapıdaki birçok yükseltisinin peş peşe gelen bu eklemlenmeleri kalın kitaplara, sıklıkla da insanlığın evrensel tarihine konu olacak niteliktedir. İnsanın, sanatçının, bireyin üzerlerinde silinip gittikleri, yaratıcısı bilinmeyen bu büyük kütlelerde insan zekâsı özetlenir, bütünleşir. Zaman mimar, halk yapı ustasıdır.
Şu günlerde içkiye düştüm, ondan mıdır bilmem, Daha çok seviyorum Cansever'i, Uyar'ı, Can Yücel'i Bir de Fethi Naci'yi, ve elbet Mustafa Kemal'i. Ankara Ankara Bir kent değil burası, bir acenta dizisi, Bir işhanı, bir umumi mümessillik belki, Büyük mağazalar, bahçeliğe özenen süpermarketler Tutulmamak üzere verilmiş bir söz gibi. Sahi kaçıncı sanat oluyordu şu mimari? Birer önyargı gibi uzuyor çağdaş caminin minareleri. Opera: içine dikiş gereçleri doldurulmuş ağırlıksız bir keman kutusu, Osmanlı Bankası davul; Ve Emlak Kredi'yle başlayan camdan metalden bir melodika ordusu: Dol (An)kara bakır dol !
Berlin Güzel Sanatlar Akademisi 1925 mezunu. Yine 1990 iti­ barıyla, 86 yaşında İstanbul Çubuklu' da bir gecekonduda, emek­ li maaşı karşılığı kendisine bakan fakir bir ailenin yanında yaşı­ yordu. Beyoğlu yakasında meskun "Müslüman Levantenler" arasında yıldızı en çok parlayan aile Farukiler ' in gözbebeği, me­ dar-ı iftiharı Nermin'di. Asri bir hanımefendide bulunması gere­ ken her şey ona çok yönlü, kapsamlı ve programlı bir eğitimle, bebekliğinden itibaren yüklenmeye başlanmıştı. Mesela babası­ nın yolu ne zaman Paris'e düşse -ki sık sık düşerdi- kızına oyuncak niyetine "plastelin" getirirdi. Isıyla gevşeyip sertleşen bu maddeyi yoğursun, biçimlendirsin, eli heykele yatsın diye. Bugün "küçük bir hatırası" Kadıköy Süreyya (Paşa) Sinema­ sı'nm ön cephesini süsleyen rölyeflerde yaşayan ve eğer Oskan Efendi'yi bizden saymazsak, Türkiye'nin diplomalı ilk heykeltı­ raşı olan İhsan Özsoy'un atölyesine emanet edildiğinde henüz 16 yaşındaydı. Ahmed Faruki, opera kültürüyle terbiye edilme­ miş bir Müslüman'ın asla Levanten saygısı ve ayrıcalığı göreme­ yeceğini çok iyi bildiğinden, kızını Güzel Sanatların yanı sıra Konservatuvara da yazdırdı. Mezuniyet balosunda piyanosuyla parlak bir konser veren Nermin Faruki, "mezzosoprano" takdir­ namesiyle opera vizesi almıştı.
Sayfa 103 - YKY yayınları ekım 2004Kitabı okudu
"Amiel "manzara bir ruh hâlidir" der. Fakat bazı manzaralar vardır ki bizi Amiel'in iddia ettiği kadar serbest bırakmaz. Hülya ve düşüncelerimize kendiliğinden bir istikamet verirler. Bu esrarlı dehliz öyle teşekkül etmiştir ki, bir tarafında yaşanan şey, öbür tarafında bir hâtıra gibi tadılır. (...) Tıpkı hoparlörle dışarıdan dinlenen bir opera gibi, bütün hareket adesenizin dışında kalır: Siz yalnız musikiyi duyarsınız. Her iki kıyı birbirine saatlerin aynasını tutar."
Beş Şehir
Beş Şehir
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.