Saplantı nevrozlarında , libidonun anal-sadistlik örgütlenme öncesindeki basamağa gerilemesi en dikkat çeken ve belirtilerle anlatım bulmasında kararlaştırıcı bir durumdur. Sevgi dürtüsü burada kendini sadist dürtü gibi maskelemek zorundadır. 'Seni öldürmek istiyorum'' saplantısı, eğer kişi kendini hiç de rastlantısal olmayıp tersine vazgeçilmez bir takım eklentilerden kurtarabilmişse, aslında ''senin sevgini tutmak istiyorumdan'' başka bir anlam taşımaz.
“Disipline toptan itiraz etmiyorum. Toplumda disiplin de olacak. Ama bir çobanın güdümünde sağlanan disiplinin zararı faydasından daha çok. Baskı uygulamak, hiyerarşi kurmak niye şart olsun? Örgütlenme, uzlaşma diye kavramlara ne oldu?”
Sayfa 434Kitabı okudu
Reklam
Gerçek kimliği saklama, ikiyüzlü davranma, çift dilli ve rumuzlu konuşma, kod adı kullanma, duruma göre inandığından farklı yaşama gibi gayr-i ahlâkî davranış tarzlarının tam manasıyla özümsenmesi Gülen ve örgütünün belki de en tipik özelliğidir. Bu açıdan bakıldığında FETÖ, Ebü’l-Feth eş-Şehristânî’nin (ö. 548/1153), “Onların her zaman ve ze minde yeni bir söylemleri, her dilde yeni bir görüş ve düşünce biçimleri vardır” şeklindeki Bâtıniyye (Haşîşiyye, Sabbâhiyye, İsmâiliyye) tanımlamasıyla örtüşen bir yapı olarak değerlendirilebilir. Daha açıkçası, FETÖ ile Bâtınîlik-Haşîşîlik başta gizli örgütlenme modeli olmak üzere kılıktan kılığa girme, özellikle kritik zamanlarda gerçek kimliği gizleme gibi birçok taktik ve stratejide de müşterektir.
400 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 75 days
Ezbere Yaşayanlar – ki isminin ne kadar güzel seçildiğine ayrı bir başlık açmak lazım – belki de hiç düşünmeden verdiğimiz günlük kararların arkasında hangi etkenlerin rol aldığını konu edinmiş bir kitap. Kitap birçok konuda giriş seviyesi sayılabilecek bilgiler vererek bir temel atmaya çalışıyor. Konu yelpazesinin çok geniş olması okuyucuyu biraz
Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri
Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın KökenleriEmrah Safa Gürkan · Kronik Kitap · 20221,781 okunma
Tanrı'ya borçlu olmanın bilinci, tarihin öğrettiği gibi, kan bağına dayalı “topluluk” örgütlenme biçiminin çöküşünden sonra da hiçbir şekilde sona ermemiştir; insanlık, soyunun asillerinden “iyi ve fena” kavramlarını (asillerin sınıf belirlemeye olan psikolojik temel-düşkünlükleri de dahil olmak üzere) nasıl miras almışsa, soyunun ve atalarının tanrılarını miras almakla, ödenmemiş borçların ve bu borçları ödeme arzusunun yarattığı baskıyı da devralmıştır.
Freud, eksiği, çocukluk çağında yasakla karşılaşılmasının yapılandırdığı kayıp yaşantısı ve bu kayba eşlik eden kaygının işlevi üzerine temellendirmiştir. Çocuksu cinselliğin keşfi, bu kayba dair bastırmanın ruhsalliğımızın bilinçdışı yapılanmasındaki işlevi üzerinden olmuştur. Yani bir bakıma çocuksu cinselliğin açığa çıkardığı dürtüsel örgütlenme, ruhsal yapımızın koordinatlarını verir. Freud'a göre kaygının, eksiğin duygulanımı olduğu söylenebilir. Her özne için tahammül edilemez olan eksiğin, annenin eksiğiyle karşılaşmak yani onun kastrasyonunu tanımak olduğunu ifade eder ve özne ancak bu yolla kendi eksiğini keşfeder.
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.