"Eğer umutsuzca aşıksak, baba kaybından en sıradan talihsizliğe, mesela anahtarımızı kaybetmeye kadar her şey, diğer bütün acılar, dertler ve huzursuzluklar, her an yeniden kabarmaya hazır olan bu asıl ıstırabımızın tetikleyicisi olur."
"Gerçek aşk acısı, varlığımızın en temel noktasına yerleşir, bizi en zayıf noktamızdan sımsıkı yakalar ve diğer bütün acılara derinden bağlanarak bütün gövdemize ve hayatımıza hiç durdurulamayacak şekilde yayılır."
İnsanoğluna acıyordum. Ama bu da değildi beni dertlendiren. Yaşlılığın kimileri için sevimsizlik ve çirkinlik demek olacağını biliyorum; bu şaşırtıcı değil benim için. Asıl kafama dank eden şey edebiyatın insanı hiç mi hiç güzelleştirmediğini görmekti herhalde
Bu büyük zaman parçasından , binlerce günden rahatlıkla söz etmeme şaşan okurlar için , zamanın ne kadar yanıltıcı bir şey olduğunu biraz anlatabilmek , bir kendi zamanımız , bir de herkesle paylaştığımız ‘’ resmi ‘’ zaman olduğunu gösterebilmek isterim .
Kalabalığın kafamın içinde dur durak bilmeden dolanan uğultusu, orkestranın tangırtısı ve şehrin iniltisi sandığım amansız gürültü, ondan uzak olmanın huzursuzluğuymuş yalnızca.