Bir kitap ne kadar çok sevilebilir; Lady Hunstanton'ın unutkanlıklarına her seferinde kahkaha atacak kadar, Lady Caroline'ın kocasına buyruklarına ve Bay Kelvil'e süreki Keetle demesine göz devirecek kadar, Bayan Allonby'nin ideal erkek tarifini çok doğru bulacak kadar, Hester'in bağnazlıklarını kabul edecek kadar, Lord Illingworth'un süslü sözlerinin arkasındaki zayıf ve korkak karakterini görecek kadar ve de önemlisi- veyahut en önemsiz haliyle- Bayan Arburthnot'un yüzyıllardır bir kültür gibi süren acılarına bir kez daha ağlayacak kadar.
Oscar Wilde benim üzümlü kekim değil, onun bendeki yeri fazlasıyla ciddi. İnsanları çok iyi okuyup İngiliz sosyetesini hicvi ile yansıtan , güldürüsü ve trajedisiyle kahkahalar attığım boğazımda burukluk bıraktıran ve bazen de en acısıdır ki, her karakterden bir parça bulmamı sağlayabilen bir yazar. Belki de bu gerçek yazar tabirinden çok öte bir anlatı değildir. Zaten Oscar Wilde'ın gerçek yazar tabirinden uzak değildir
Mesele ne biliyor musunuz ? Aldanmış bir kadın ve onu terk etmiş bir sevgili ve ortaya çıkan gayri meşru bir çocuk... Bu her yerde rastlayabileceğimiz, dünya tarihinin belki de en klişe hikayelerinden biri. Ama önemli olan bunu değerli göstermek, çünkü bu konuya olan alışkanlığımız konuyu değersiz gösteriyor. Ama değil! Korkak erkekler için de bir söz söylenmesi gerekmiyor mu ?