Şahinimiz yine bildiğimiz gibi desem... Hayır, değil. Bu defa umutsuz, gözleri yine çakmak çakmaksa da bu defa yılgın, yorgun. Ne çok yalnız kalmış, hiçbir yere sığamamış da en sonunda kendini Vayvay'a Koca Osman'a, çocuk Osman'a atmış. Vayvay Ali Safa'dan yaka silkmekte, buralar benim toprağım çıkın Allah çıkın diyor, çakırdikenleri güle oynaya ateşe verdilerdi Abdi Ağa'nın ardından, şimdi beterin beteri Kel Hamza gelince, vay Memed gül gibi Abdi Ağamıza neden kıydın dediler çiğ süt emdiklerinden. İlk kitapta Memedimizin nasıl Şahin olduğunu anlatmıştı Yaşar Kemal uzun uzun, her sayfasında İnce Memed vardı. Bu defa Memed düşünceleriyle, bu ağaların biri gidecek biri gelecek o zaman bu çaba niye demeleriyle baş başa. Pek çok başka karakter giriyor bu kez, her birinin hikayesi, acısı başka. Yağız at bile bir roman kişisi olmuş, ama en çok da Adem'e üzüldüm ne yalan söyleyeyim... Zulmün karşısında direnmemek kafirliktir, direnmek haktır diyen Ferhat hocanın ellerinden öptüm, en zor işi üstlenen Topal Ali'nin alnından... İdris Bey'i daha çok tanımak, bilmek istedim, Yobazoğlu'na daha farklı bir akıbet çizilsin umdum. Memedimin, buraların yakışığının tekrar Çukurova'ya inişi nasıl umutlandırdıysa köylüleri ilkin, nasıl yetiştirdiyse yeni yiğitleri, cesaretlendirdiyse kocamış köylüleri, onun uzun uzun bostana çekilip düşünmeleri de öyle yıldırır sonra, küstürür Koca Osman'ı bile. Oysa şahinim, hani Hatçe'yi gömdün de şimdi Seyran'ı aldın ya koynuna, hani hayat devam edecekti illa ya, işte Abdi gidip Hamza geldi madem ve Hamza giderse de beriki gelecekse mutlaka, sen canın yettiğince vuracaksındır İnce Memedsen, çünkü sen gidince başka şahinler uçacaktır dağlarda. Çünkü hayat böyledir ve bunu en iyi sen öğrenmişsindir. Yaşar Kemal'in anlatımı daha da daha da bereketlenir bu kitapta, bir anda bir çocuk masalı gibi karakterlerin başından geçenleri bir çırpıda anlatıverir, bir anda anlatıcı ağızı değişe değişe dertlenir uzun uzun, şiir gibi dizer acıları. Bu insanlar Yaşar Kemal çok acı çektiklerini söylediği için acı çekmiyor, onlar acı çekerek konuştuklarından, acı onların tüm davranışlarına, kararlarına, birbirleriyle kurdukları ilişkiye sirayet ettiğinden acı çekiyorlar. Ve olacak olan romanın son iki sayfasında oluyor çünkü bu eylem yapılana kadar bunca zulme katlanılması, bunca sorunun sorulması gerekiyor. Böyle olmasa iki sayfalık olmazdı Ali Safa'nın da Kel Hamza'nın da canı.
Efsane, masal, birinci tekil, üçüncü tekil hepsi iç içe yazında. Hükümet, jandarma, ağalar, beyler hepsi karşı hakka. Yüreğime su serpiliyor Yaşar Kemal'i her okuduğumda. Kan ter içinde kalıyorum, bardak bardak içsem kitaplarını kanamıyorum. Neden bu kadar geç tanıştım onunla? Ankara izin vermediğinden olsa gerek, ya da ağalar beyler. Yaşar Kemal taraf tutmadığından, ne cumhuriyet ne köy ne devlet ne halk güzellemesi yaptığından... Ama zulme direnmek haktır ve hayat yaşanacaktır, bir zalime karşılık her devir bir kahraman yetişecektir. Hepsi alabildiğine efsane ve mit, alabildiğine günlük gerçeklerimiz ve biz olacaktır. Çünkü çakırdikenleri en çok umudun yittiği yerde batacaktır.