Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İstanbul'un fethinin dünya tarihi için en önemli sonuçlarından biri de, hiç kuskusuz Osmanlı Devleti'nin gelecekte bütün Avrupayı tehdit eden bir dünya gücü olarak ortaya çıkması ve 16. yüzyıl Avrupa devletler sistemi içinde yer almasıdır.
Fatih'in İstanbul kuşatmasından hemen önce savaş nutkunda söylediği gibi, Bizans Anadolu ve Rumeli arasında devleti ikiye bölen bir engeldi, ülke her zaman haçlı ordularına açıktı.
Reklam
Birinci imparatorluk, Yıldırım Bayezid'in (1389-1402) imparatorluğu, Ankara Savaşında (1402) parçalanınca, Osmanlı Devleti yarım yüzyıllık bir iç mücadeleden sonra genç ve enerjik sultan II. Mehmed zamanında ikinci kez, bu sefer sağlam bir şekilde, kurulmuştur.
Ahîlik, dinî-iktisadî bir teşekküldür. Anadolu dışındaki Türkler arasında da rastlanan bu teşkilatın en fazla VII. asır zarfında Anadolu Selçukîlerinin inhilaline doğru ehemmiyet kazanmaya başladığını görüyoruz. VIII. ve IX. asırlar içerisinde Selçuk devleti yerine küçük beyliklerin kâim olduğu ve Osmanlı İmparatorluğu'nun henüz Anadolu siyasî vahdetini kazanamadığı zamanlarda Ahîlik yarı siyasî mahallî teşekküller halini almış, bazı yerlerde hükümet kuvveti yerine geçmiştir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu nüfuzunu Anadolu ve Rumeli'de tamamıyla tesis ettiği zaman artık bu teşkilat da lüzumsuz kalmış ve kendiliğinden inhilale başlamıştır.
Sayfa 299Kitabı okudu
İkinci Balkan Savaşı ve Ege Adaları
... Nihayet savaş, Bükreş Anlaşmasıyla bitti (10 Ağustos 1913). Bulgaristan, Birinci Balkan Savaşı'nda kazandığı toprakların bir kısmını kaybetti. Osmanlı Devleti'nin kazancı, Edirne ile Dimetoka idi. Ege Denizi'ndeki adalar ise büyük devletlerin hakemliğine bırakılmıştı. Bugün de başımızı ağrıtan Ege Adaları işte o zaman Avrupa'nın büyük devletleri tarafından şartlı olarak Yunanistan'a terk edildi. Bunun şartı, "Yunanistan'ın adalarda askerî yığınak yapamayacağı" yolunda idi. (İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, Ege Adaları'nı işgal etti. Çekilmeden önce, gerçek sahipleri bulunan ve esasen Anadolu'nun tabii bir uzantısı olan Ege Adalarını Türkiye'ye iade etmeyi teklif ettiler. Devrin cumhurbaşkanı İsmet İnönü anlaşılmaz bir tutumla teklifi geri çevirdi. Savaştan sonra -müttefik devletler, adaları Yunanistan'a bıraktılar. Böylece Türkiye batıdan Yunan çemberine girmiş oldu...)
Sayfa 513 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Osmanlı Devleti'nin Yıkıldığı Gün
Sultan II. Abdülhamid'in Selanik sürgünü 3 yıl 6 ay 3 gün sürmüş, oradan İstanbul'daki Beylerbeyi Sarayı'na getirilmişti. 10 Şubat 1918'de ölünceye kadar burada yaşadı. İttihatçılar zaman zaman durumu kendisine bildirip, memleketin düştüğü beladan nasıl kurtulacağını sormuşlar, ama bunu iş işten geçtikten sonra yapmışlardır. Bir seferinde Sultan Abdülhamid şöyle cevap vermiştir: "Bu vaziyette artık benim verebileceğim hiçbir fikir yoktur. Tavsiye edebileceğim hiçbir tedbir kalmamıştır. Çünkü bu zavallı devlet, harb-i umumiye [Birinci Dünya Harbi] sürüklendiği gün yıkılmıştır. Sizi bana gönderenler, o çılgınlığı yapmadan evvel göndermeliydiler. Bütün dünya denizlerine hâkim olan devletlere karşı Almanya ve Avusturya gibi kara hudutları içinde mahpus yaşayan iki devletle beraber ateşe atılmak, tarihin kaydettiği en büyük ahmaklıktır!"
Sayfa 503 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Reklam
Hiç şüphesiz, Sultan II. Abdülhamid'in en büyük eseri, 33 sene süreyle yıkılmaktan kurtardığı Osmanlı Devleti'dir. Bunu rahatlıkla söyleyebilmekteyiz. Çünkü ondan sonra gelenler 10 sene bile yaşatamamışlar, devleti öldürmüşlerdir...
Sayfa 501 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
İttihatçıların Adamları
Padişaha tahttan indirildiğini tebliğ eden heyetin içinde kimlerin bulunduğuna bakmak, durumu anlamak için yeterlidir. Biri "Emanuel Karaso" isimli Yahudi ki, bu Yahudi, İtalya'dan para alıp devlet sırla- rını satan bir casustur. Aynı zamanda da Selanik milletvekilidir. Daha önce de Ab- dülhamid'den Filistin'de Yahudiler için top- rak isteyen heyetin içinde bulunmuş, ret cevabı alınca padişaha kinlenmiştir. Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulması için en büyük engel saydığı Abdülhamid'in tahttan indirilmesi onun açısında zaruridir. İkincisi, Ermeni senatör Aram Efendi ki, daha önce Sultan Abdülhamid'e suikast yapacak kadar ileriye gitmiş Ermeni çetecilerle her zaman irtibat hâlindedir. Emeli, Osmanlı Devleti'nin yaşaması değil, parçalanmasıyla Doğu vilayetlerimizde Erme- nistan Devleti'nin kurulmasıdır. Üçüncüsü, jandarma paşası Arnavut Esad Toptani'dir. Bu adam padişahın tahttan indirilmesinden ancak birkaç sene sonra Arnavutluk'un istiklali için Osmanlı Devleti'ne silah çekmiş, çetecilik yapmıştır. Dördüncüsü, Gürcü Arif Hikmet Paşa'dır. Sonradan ismi bazı skandallara karıştığı hâlde aralarında bulunan yegâne insandır.
Sayfa 500 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Türk müyüz, Osmanlı mı?
Her Türk'ün müşterek soyadı "Osmanlı"dır. Bunu inkâr etmek için coğrafyayı, tarihi, dini, dili, hukuku, ecdadımızı inkar etmek, SOYSUZLUĞU kabullenmek lazımdır.
Günümüz olaylarının kökleri ve sırları yakın tarihtedir. Osmanlı devleti kimler tarafından, nasıl ve niçin parçalanmıştır? Dünyada hâkim gizli ve aşikâr güçler hangileridir? Bunlar kimleri ve hangi yolları kullanırlar? Asıl düşman ve gerçek dostlar kimlerdir? Kimlere itimat edebilir ve kimlerle iş birliği yapabiliriz? Bu ve benzeri soruların cevaplarını doğru olarak tespit etmezsek büyük yanılgılara düşebiliriz. Onun için günümüzle bağlantılı yakın tarihi ve dünya konjonktürünü iyi bilmeye çalışmalıyız.
Reklam
İttihat ve Terakki Cemiyeti
... Yurt dışına sürülen veya kaçan İttihatçılar Paris'te toplanmıştı. Orada gazeteler çıkarıyor, bunları gizli yoldan Türkiye'ye sokuyor, padişah aleyhtarlığını yaymaya çalışıyorlardı. Kâh İngiltere, kâh Fransa, kâh Rusya bunları destekliyordu. Çünkü Sultan Abdülhamid gibi bir siyasî ve dinî otoritenin Osmanlı Devleti'nin başında bulunması, yabancıların menfaatlerine aykırı düşüyordu. Ermeniler Doğu Anadolu'da bir devlet kurmak, Yahudiler Filistin'e yerleşmek, İngilizler Arap Yarımadası'nda kökleşmek, Ruslar Balkanlar'dan sıcak denize inmek, Fransızlar imparatorluktan pay almak, Yunanlılar İstanbul'u geri almak için İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne sızmışlardı... Samimi İttihatçıların düşüncesine göre, Abdülhamid devrilince Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'ni rahatsız etmeyecek, sıkıştırmayacaklardı. Böylece Osmanlı Devleti rahatlayıp bütün enerjisini kalkınma yolunda harcama fırsatını bulacaktı. Oysa bunun tam tersi oldu ve Osmanlı Devleti kısa süre içinde acemi ittihatçıların elinde parçalandı.
Sayfa 494 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Şu var ki, Sultan Abdülhamid uzun süren saltanatı müddetince ancak birkaç idam kararını imzalamış, kendisini öldürmek isteyenleri bile bağışlamıştır... Orman gibi sehpalar ondan sonra kurulmuş, binlerce kişi mahkemeli mahkemesiz öldürülmüştür. Ve onu düşürenler, Osmanlı Devleti'ni Birinci Dünya Savaşı'na sokmuşlar, yıkılışını hazırlamışlardır. Bu durumda, Sultan Abdülhamid hakkında hüküm verirken, tarih bizi insaflı olmaya davet etmektedir.
Sayfa 494 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
İçimizdeki Yabancılar! / Kızıl Sultan!
Terörist Ermeniler, Osmanlı Devleti'ne karşı bir başarı beklemiyorlardı. Niyetleri sadece Avrupa devletlerinin dikkatini çekmek ve propagandalarının tesiri altına almaktı. Hem öldürüyor, hem de öldürüldüklerini yayıyor, caniler "mazlum" postuna bürünüp dünyayı aldatıyorlardı. Bu kesif faaliyetin sonucu olarak bazı Avrupalı aydınlarda şiddetli bir Abdülhamid düşmanlığı başladı. Meşhur Fransız tarihçisi Albert Vandal, Sultan Abdülhamid'e bu sebeple "Le Sultan Ruge," yani "Kızıl Sultan" lakabını taktı. İngiltere Başvekili ve Whigs Partisi Genel Başkanı Gladstone da "The Great Criminal," yani "Büyük Cani" tabirini kullandı. Onlar düşmandı. Onlar Ermeni yanlısıydı. Bu bakımdan Osmanlı padişahına "Kızıl Sultan" ya da "Büyük Cani" diyebilirlerdi. Ama bu sıfatları aynen alıp kullanan bazı Türk aydınlarını ve okul kitaplarımıza geçirenleri, bu toprağın çocukları olarak bağışlayabilir miyiz? Ermeni teröristlere karşı Türkleri, Avrupa ve Rusya'nın istekleri karşısında milli toprakları korudu diye bir Osmanlı padişahını suçlayabilir miyiz?
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Hınçak Cemiyeti
Ermeniler İsviçre'de 1886 yılında "Hınçak" ("çan sesi" demektir) isimli gizli bir cemiyet kurmuşlardı. Rusya ve İngiltere gibi büyük devletler tarafından beslenen bu cemiyet, sonradan Rusya'nın da başına dert oldu. Ama o sıralar Rusya'nın emellerine hizmet ediyor, Osmanlı Ermenilerini kışkırtıyor, bazı terör hareketlerine sürüklüyordu. Çeteler teşkil etmişlerdi. Ermeni çeteleri Türk köylerine saldırıyor, masum halkı kılıçtan geçiriyor veya kurşuna diziyordu. Hatta Ermenileri bile öldürüp, suçu Türklerin üstüne atıyorlardı. Dünya çapında, şimdi olduğu gibi kesif bir propagandaya başlamışlardı. Avrupalı bazı aydınlar kandırılmıştı. Bazıları Müslümanlara ve özellikle Türklere besledikleri hıncı Ermenileri desteklemekle alma yoluna gitmişti. Osmanlı Devleti'nin haklı feryadını duymuyor, ama bir Ermeni'nin burnu kanasa kıyametleri kopartıyorlardı.
Sayfa 488 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
93 Harbinin Bilançosu
... Osmanlı Devleti'nin Avrupa kıtasında kaybettiği toprakların toplam yüzölçümü 237 bin 298 kilometrekareyi buluyordu. Bu topraklarda toplam 8 milyon 184 bin kişi yaşıyordu. Sultan Abdülhamid'in siyasi dehası olmasaydı, Ayastefanos Anlaşması harfiyen uygulanacak ve hiç şüphesiz, kayıplarımız en az iki, hatta üç misli fazla olacaktı. İşte, şehitlerin, yaralıların dışında, "93 Harbi" denilen facianın bilançosu budur. Bu bilanço, başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi, Mithat Paşa, Mahmud Celaleddin Paşa, Redif Paşa, İbrahim Ethem Paşa ve taraftarlarının eseridir. Yazık ki, bunlardan bazıları okul kitaplarımızda birer "kahraman" olarak tanıtılmaktadır... Günü gelince elbette gerçek tarih yazılacaktır...
Sayfa 484 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.