Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Azerbaycan'ın Cumhuriyeti'nin İlan Edilmesi - 28 Mayıs 1918
❝ 26 Mayıs 1918'de Gürcü temsilcileri Seym Hükümeti'nden ayrılınca kurumun feshine karar verildi. Aynı gün Gürcistan bağımsızlığını ilan etti. Ertesi gün Tiflis'te bir toplantı gerçekleştiren Azerbaycan temsilcileri geçici bir konsey teşkil ederek Mehmet Emin Resulzade'yi konseyin başkanlığına getirdiler. 28 Mayıs'ta yapılan konseyin ilk toplantısında Azerbaycan'ın bağımsız bir devlet olduğu bütün dünyaya duyuruldu. Hükümet 4 Haziran'da Osmanlı Devleti ile siyasi, ticari, kültürel ve askeri konuları içeren bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmayla Osmanlı Devleti, Azerbaycan Cumhuriyeti'ni resmen tanıyan ilk ülke oldu. ❞
Osmanlı-Safeviler Savaşı
❝ Safeviler Devleti kurulduktan sonra Osmanlı sultanı il. Bayezid Tebriz'e elçiler göndererek Şah İsmail'i tebrik etti. Fakat Şah İsmail'in Anadolu'ya, il. Bayezid'in de Azerbaycan topraklarına ilgi duyması, iki Türk devleti arasında rekabeti arttırdı. Şah İsmail'in güçlenmesinden endişe duyan Osmanlı Devleti, Safevilerin rakibi Akkoyunlulara yardım sağlarken, Osmanlı ile rekabetin bir savaşa dönüşeceğini tahmin eden Şah İsmail da 1505'de Venedik Devletiyle müzakereler başlattı. ........................ Yavuz Sultan Selim ordusunu alarak Erzincan üzerinden Tebriz'e doğru ilerledi. Şah İsmail onu Maku yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda beklemeye koyuldu. 23 Ağustos 1514'te iki ordu arasında şiddetli savaş meydana geldi. Türk tarihinin en kanlı savaşlarından biri olan Çaldıran Savaşı'nda, Osmanlı ordusu Safevi kuvvetlerini ağır mağlubiyete uğrattı. Binlerce Safevi reisi savaş meydanında can verirken, Yavuz Sultan Selim ilerleyerek Tebriz'e girdi. Şehirdeki sanatkarların bir kısmı İstanbul'a gönderildi. Ancak Yavuz şehirde sadece bir hafta kaldıktan sonra Amasya'ya çekildi. Osmanlı ordusunun ayrılmasından sonra Şah İsmail, Tebriz'e geri döndü. ❞
Reklam
192 syf.
8/10 puan verdi
·
11 saatte okudu
“Yenilgiden kendisine dersler çıkarması gerekirdi insanoğlunun. Yenilgiyi hazmedememek ve bu hırsla hareket etmek düşünmenin en büyük düşmanıydı şüphesiz.” Tarihi bir kurgu olan kitap, dönemin iki önemli insanı Şehzade Selim ile Şah İsmail’i konu alır. O zamanlar Trabzon valisi olan Yavuz Sultan Selim, Safevi Devleti askerlerinin Osmanlı sınırında işkence ve gasp yaptığını öğrenir. Ve garip bir derviş kılığında Trabzon'dan Tebriz'e yolculuğu başlar. Bu yolculukta düşmanını tanımayı planlayan Selim, bu planı en ince ayrıntısına kadar düşünmüştür. Düşmanını en iyi şekilde tanımak için satranç ve şiir meraklısı olan Şah İsmail ile satranç tahtasında karşılaşırlar. Yazar, benzetmeler ve mecazlar kullanarak bu satranç oyununu okuyucuya bir muharebe gibi anlatıyor. Her yaştan okuyucunun rahatlıkla okuyabileceği kurguda okuyucuyu daha fazlasını araştırmak için teşvik ediyor. Tarihi kurgu eşliğinde okumayı sevenler için güzel bir öneri olabilir.
Şehzade
ŞehzadeGökhan Çelik · Yediveren Yayınları · 202217 okunma
Ey Türk Gençliği aşağıda paylaştığım yazıyı çok dikkatli okuyun
YENİ DÜNYA DÜZENİNİ TÜRKLER KURUYOR Batı emperyalizminin yeni dünya düzeni palavrasını beyin savaşları komutanı Mustafa Kemal Atatürk'ün bir askeri boşa çıkarttı. Dünyanın yönetimi yeniden Türklere geçtiğine göre biz neler yapacağız ona odaklanma zamanıdır. Her alanda gelişen Asya güçleri Rusya ve Çin dayatmacı batı emperyalizmine karşı
“Osmanlı Devleti Örgütleri Tarihi Üzerine Bir Deneme” adlı tezine işaret edilmelidir. Tezin önemi şu noktalarda belirmektedir. Bir Türk yazarı (Yusuf Akçura) ilk kez Fransızca olarak bu konuda olayları örgütlerle açıklamaya çalışmıştır: açıklamasında sıkı bir eleştiri yöntemi kullanmıştır: tezin sonunda pratik bir sonuca varmıştır. “Genç Türklerin uğrunda çalıştıkları Osmanlı milleti oluşturma hareketi, boş bir girişimdir. Tek çıkar yol ulusçuluktur.”
KUDÜS'ÜN TARİHİ
Filistin toprakları üzerindeki yaşam kalıntıları M.Ö. 10.000 yılına kadar dayanmaktadır Kudüs'ün tam olarak şehir olma özelliği bronz çağının başlangıç aşamasında ortaya çıkmıştır Filistin halkının oluşması,Kenanlıların bölgeye göçleri ile başlamıştır.Tarihçilere göre Filistin halkı,özellikle de kırsal bölgelerde yaşayanlar,Müslümanların
Reklam
Grek Projesi ve Rus faaliyetleri:
1768-1774 Osmanlı-Rus savaşına kadar gitmektedir. Bu savaş sırasında, Çariçe'nin "gözdesi" (aşığı) olan Prens Potemkin, "Doğu Sisteminin Büyük Planları" adı ile, Osmanlı İmpaatorluğunu yıkma amacını güden bir tasarı hazırlamışu. Bu tasarıda, Türklerin Avrupa'dan kovulmaları ve İstanbul merkez olmak üzere, bir Rus prensi'nin yönetiminde bir "Grek Devleti'' nin kurul­ması öngörülmekte idi. Bundan dolayıdır ki, II. Katerina'nın Nisan 1779'da doğan torununa, İstanbul'un kurucusu Bizans İmparatoru Konstantin'in adı verilmiş ve bir çok Rum dadısı Saray'a alınmıştı. Aynı zamanda Rum gençleri için Petersburg'da bir askeri okul açılmış ve tasarlanan "Grek Devleti" için Rum subay­lar yetiştirilmesi hazırlıklarına başlanmıştı. Hatta, Katerina, İstanbul'un Ruslar ta­rafından zabunın bir haurası olmak üzere bir madalya bile hazırlanmıştır
Rusya-Avusturya ittifakı ve Grek Projesi:
Yedi Yıl Savaşları sırasında İngiltere, Prusya ve Hollanda; Avusturya ve Fransa'ya karşı ittifak yapmı şlar ve galip gelmişlerdi. Ö zellikle Avusturya'nın Prusya'ya yenilm esi, b u devleti kuvvetli bir müttefik aramaya sevketti. Avusturya Başbakanı (Şansölye) Kaımitz bu müttefiki Rusya' da bulmuştu. Bunun sonucu ola­rak, 1781
Kırım'ın kaybedilmesi:
1774 Kaynarca Antlaşması ile Kırım Hanlığı'nın ba­ğımsızlığı kabul edilmişti. Bu, Rusya'nın Kırım Hanlığı'nı yıkmak ve kendi ege­ menliği altına almak için aulmış bir adımdı. Nitekim, antlaşmanın imzasından sonra, Ruslar, Kırım'da iç anlaşmazlıklar çıkarmaya, halkı Kırım Hanlarına karşı ayaklanmak için kışkırtmaya ve nihayet Kırım'a asker sevkederek, istediklerini Han seçtirmeye başladılar. 1777'de, evvelce Petersburg'da bulunmuş ve Katerina'nın sempatisini kazanmış olan Şahin Giray'ı, askeri baskı altında, Han seçtirdiler. Rusların bu müdahalesi Kırım Tatarlarının hoşuna gitmediği gibi, Osmanlı Devleti'ni de kızdırdı. Babıali, bu işe müdahaleye karar Yerdi ve o da İstanbul' da bulunan Selim Giray'ı Kırım Hanı tayin ederek, başkent Bahçesaray'a gönderdi. Bu iki Han arasında mücadeleler oldu ve Selim Giray mücadeleyi kaybedince İstanbul'a döndü. Osmanlı Devleti Rusya ile yeni bir savaşa başvurmak istediyse de, Fransa'nın araya girmesiyle bundan vazgeçti. Ve 10 Mart 1779'da Rusya ile yaptığı Aynalıkavak Antlaşması ile , Şahin Giray'ın Hanlığını tanıdı. Fakat Ruslar da asker­lerini geri çekeceklerdi. Ne var ki, Ruslar Şahin Giray vasıtasiyle Kırım'a nüfuz et­meye devam ettiler ve nihayet 1783'te Kırım'ı işgal ve Rusya'ya ilhak ettiler.
Küçük Kaynarca:
Kaynarca Antlaşması'nın en önemli maddeleri, 2., 7. ve 14. maddelerdir. 2. madde ile Kırım Hanlığı'nın bağımsızlığı, yani Osmanlı Devletine olan bağlılığına son verilmesi kabul ediliyordu. 7. ve 14. maddeler ile de, Rus elçisinin Ortodoks uyruklar hakkında Osmanlı Devleti nezdinde yapacağı başvurular nazarı itibare alınacaktı ki, bu 7. madde, bundan sonra Rusya'ya, Ortodoks uyrukları bahane ederek Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışmasına ve Ortodoks'ların "koruyucusu" rolünü oynamasına imkan sağlayacakur. 14. madde ile de, Rusya, İstanbul'da, bü­ tün Ortodoksların yararlanacağı bir bir kilise yapurma hakkını da elde ediyordu ki, bu yetki, adeta, 7. madde ile aldığı yetkinin bir tamamlayıcısı olmaktaydı. Antlaşmanın 11. maddesi ile de, Rus ticaret gemileri Boğazlar' dan serbestçe gelip geçecekler ve Ruslar bu amaçla münasip görecekleri Osmanlı kıyılarında konsolosluk açabileceklerdi.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.