Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Öykü Gündede

Öykü Gündede
@oykuandbooks
Yaşadığım her gün boyunca okuyup öğrenmeye çalışıyorum.
Öğrenci
Üniversite
17 Ocak
36 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
Ben Adelina Amouteru, diye fısıldadı hayaletler babama, en korkunç düşüncelerimi, öfkeyle kaynayan bir sesler korosu halinde dile getiriyorlardı. Benim öfkemdi bu. Ben kimseye ait değildim. Bu gece, bana öğrettiğin her şeyin üstesinden geleceğime dair söz veriyorum. Bu dünyanın bugüne dek görmediği bir güç haline geleceğim. Öyle bir güç haline geleceğim ki bir daha canımı yakmaya cesaret edemeyecekler.
Sayfa 30 - AdelinaKitabı okuyor
Reklam
Bazıları bizden nefret eder, darağacında sallandırılması gereken haydutlar olduğumuzu düşünür. Bazıları bizden korkar, yakılarak öldürülmesi gereken iblisler olduğumuzu düşünür. Bazıları bize tapar, tanrıların çocukları olduğumuzu düşünür. Ama hepsi bizi tanır.
Sayfa 13 - Pegasus yayınlarıKitabı okuyor
“Brooke, eğer Callum’la beraber olmak seni bu kadar üzüyorsa, neden kalıyorsun?” “Dışarıdaki herhangi bir erkeğin seni üzmeyeceğini mi sanıyorsun? Erkeklerin tek yaptığı budur, Ella. Seni üzerler.” Hızla bileğimi tuttu. “Onlardan uzak durmalısın. Royallar seni mahvedecekler.” “Belki mahvedilmek istiyorumdur,” dedim şaka yaparak. Bileğimi bırakırken iç çekti. “Kimse mahvedilmek istemez. Hepimiz kurtarılmak isteriz.” “Oralarda bir yerde en azından bir tane düzgün adam olmalı.” Bu onu güldürdü. İsterik şekilde. Kahkaha gittikçe uzaklaştı.
Sayfa 195 - Ella - BrookeKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sanki samimiyetimi ölçermiş gibi beni inceledi. Sonunda çekingen bir şekilde gülümsedi. “Haklısın. Her zaman böyle değildi. Eskiden iyi geçinirdik ama annelerinin ölümünden sonra ailecek toparlanamadık. Maalesef çocuklar fazlasıyla şımarık. Biraz gerçek hayatın farkına varmaları lazım.” Farkına varmalarını ben mi sağlayacaktım? Kaşlarımı çattım. “Ben hayat dersi değilim. Ne var biliyor musun? Gerçek hayat konusunda deneyimliyim ve berbat olduğunu söyleyebilirim. Senin yerinde olsam en sevdiğim insanları gerçek hayata kurban etmezdim. Onları bundan korumaya çalışırdım.” Masadan kalktım ve yanından ayrıldım.
Sayfa 88 - EllaKitabı okudu
“Mırıldanma da yok.” Onu görmezden geldim. “Koca Memeli Liddy çok güzel değildi ama göğsü bir ahır büyüklüğündeydi,” diye şarkı söylemeye başladım. “ Süt gibi göğüsleri erkekleri fırlatırdı sallanan koltuklarından ama onların ilgisine kapalıydı gözleri...” “Kes şunu!” Yüzü öyle bir kızardı ki kocamınkiyle kapışırdır. “Ne yapıyorsun? Bu... bu uygunsuz!” “Elbette öyle. Bu bir taverna şarkısı!” “Bir tavernaya mı gittin?” Diye sordu şaşkınlık içinde. “Ama sen bir kadınsın.” Tüm irademle gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Bu adamları, kadınlar hakkında her kim bilgilendirdiyse gerçekle bağları son derece kopuktu.
Sayfa 138 - LouKitabı okudu
Reklam
Ruhum onu hatırlar mıydı? Küçük bir parçan hatırlamaması için dua etti ama geri kalanı daha iyi biliyordu. Onu seviyordum. Hem de çok. Böyle bir aşk sadece kalpten ve zihinden oluşan bir şey değildi. Hissedilecek ve sonunda unutulacak, insana dokunmadan dokunabilecek bir şey değildi. Hayır... bu aşk başka bir şeydi. Geri alınamaz bir şey. Ruhun bir parçasıydı. Onu hatırlayacağımı biliyordum. Ölümden sonra bile yokluğunu hissedecektim, bir daha asla olamayacağı bir şekilde bana yakın olması için acı çekecektim. Benim kaderim buydu; Sonsuz azap.
Sayfa 374 - LouKitabı okudu
Sevgili mi? Şaşkına dönmüş halde, ona parlamak için çenemi kaldırdım. “Neden bahsettiğini bilmiyorum.” “İnkar mı ediyorsun öyleyse? Sevgilin değil mi yani?” “Dedim ki,” diye tekrarladım, ellerimin etrafındaki ellerine dik dik bakarak, “neden bahsettiğini bilmiyorum. Bas benim sevgilim değil ve hiç olmadı. Şimdi bırak gideyim...” Şaşırtıcı bir şekilde beni serbest bıraktı -aceleyle, sanki rn başta bana dokunuyor olmasından ürkmüş gibi- ve geri adım attı. “Bana yalan söylersen seni koruyamam.” Ona bakmadan kapıya yol aldım. “Va au diable.” Cehenneme kadar yolun var.
Sayfa 170 - LouKitabı okudu
“Ne istersem onu yapacağım, Chass.” “Karım olacaksın.” İki adımda ona yetiştiğimde kolunu tutmak için uzandım ama ona dokunmadan elimi geri çektim. “Bu bana itaat edeceğin anlamına geliyor.” “Öyle mi?” Kaşlarını kaldırdı, hala sırıtıyordu. “Bu, beni onurlandıracak ve koruyacaksın demek oluyor sanırım. Ataerkilliğinizin üstü toz kaplı rollerine bağlı kalıyorsak diye soruyorum.” Adımlarına uyum sağlamak için kendiminkileri kısalttım. “Evet.” Ellerini çırptı. “Mükemmel. En azından eğlenceli olacak . Bir sürü düşmanım var.” Kendimi tutamadım. Gözlerini mora boyayan derin çürüklere baktım. “Hayal edebiliyorum.”
Sayfa 93 - ReidKitabı okudu
Tereddüdümü hissediyormuş gibi iki iplik daha ortaya çıktı ve Coco ile Bas’ın beklediği yere süzülüp ikisinin de göğüsünden geçerek kayboldu. Küçük şeytanlara kaşlarımı çattım. Karşılıksız hiçbir şey alamazsın, biliyorsun, diye fısıldadı kafamın içindeki iğrenç ses. Bir kırığa karşılık başka bir kırık. Kilide karşılık kemik... belki de ilişkin. Doğa denge ister.
Sayfa 51 - Yanabcı, LouKitabı okudu
İnsanın merakını bastırması ile merakını yenmesi aynı şey değildir.
Sayfa 39 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Günahkârların birincisiysem, acı çekenlerin de birincisiyim. Bu dünyada bu kadar insanlık dışı acı ve dehşetin bulunduğu bir yer olduğu aklımın ucundan geçmezdi; kaderimin yükünü birazcık hafifletmek istiyorsan, Utterson, beni suskunluğumla baş başa bırak.
Sayfa 38 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
“Peki, o kapının bulunduğu yeri hiç sormadın mı kendisine?" dedi Bay Utterson. Bay Enfield, "Hayır, efendim: Soru sorma konusunda çok duyarlıyımdır," diye karşılık verdi, "soru sormakla kıyamet günü arasında pek çok benzerlik vardır. Soru sormak bir taşı harekete geçirmek gibidir. Bir dağın tepesinde öylece oturduğunu düşün; taş başlar yuvarlanmaya ve öteki taşları da harekete geçirir; çok geçmeden, taşlardan biri evinin arka bahçesinde oturan kendi halinde (hem de en son akla gelebilecek) bir adamcağızın tepesine iniverir, ailesi de dımdızlak ortada kalır. Yok, efendim, ben ilkemden şaşmam: Birinin canı burnuna gelmişse fazla soru sormayacaksın." "Çok da iyi bir ilke," dedi avukat.
Sayfa 6 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ama başkalarına karşı hoşgörülü olduğunu bilmeyen yoktu; bazen, yaptıkları kötülüklerin ardında yatan güçlü dürtüleri nerdeyse imrenerek merak eder ve nihayetinde onları kınamaktansa onlara el uzatmayı yeğlerdi. "Ben Kabil'in sapkınlığına eğilimliyim," derdi garip bir biçimde. “Bırakırım, kardeşim dilediği gibi şeytana uysun." Bay Utterson, bu özelliğiyle sık sık, zor durumdaki insanların hayatta tanıdıkları son saygın kişi ve son iyilik perisi olma bahtına erişirdi. Ve böyleleri yazıhanesine geldikleri zaman, Bay Utterson'ın tavrı asla zerre kadar değişmezdi.
Sayfa 1 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Tanrı eliyle bağlanmış bağları çözmemeli insan; Çalıların ve rüzgârın çocukları olalım her zaman. Evden uzak, ah, ikimiz için çiçeğe durur hâlâ O güzelim katırtırnakları kuzey diyarında.
Sayfa 1 - türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Walsh bana sarıldığında hazırlıksız yakalandım. “Nasıl olacak bilmiyorum,” diye mırıldandı, “ama bir gün kraliçe olacağını umuyorum. O zaman neler yapabileceğini düşünsene. Kızıl Kraliçe.” Bu imkansız hayale, gülümseyerek karşılık verdim. “Saçmalıklarını bana bulaştırmadan git buradan.” Farley sarılmayı seven biri değildi ama omzuma dokundu. “Yakında tekrar görüşeceğiz.” “Bu şekilde değil umarım.”
Sayfa 276 - PegasusKitabı okudu
Kızıl Kraliçe - Victoria Aveyard #alıntı #kitapalıntıları #kitapalıntısı Sen bir ucubeye bakıyorsun Julian. “Yanıldığını sana kanıtlamama izin verecek misin Mare?” “Bunun ne faydası olacak ki? Hiçbir şey değişmeyecek.” Julian hiddetle iç geçirdi. Elini seyrelmiş, kestane rengi saçlarının arasından geçirdi. “Gümüşler yüzlerce yıl bu dünyada bedene bürünmüş tanrılar gibi yaşadılar. Ve Kızıllar da sadece, onların ayaklarının altındaki böceklerdi. Sonra sen çıkageldin. Bu bir değişiklik değilse, başka neyin olabileceğini bilmiyorum.”
Sayfa 140 - PegasusKitabı okudu
Reklam
Kralın Kafesi - Victoria Aveyard #alıntı #kitaplıntısı #redqueen “Nereden bilebilirim? Bana bilgi verilmiyor.” Maven omuzlarını kaldırıp silkti. Su biraz daha dalgalandı ve beyaz teni biraz daha çok göründü. “Evet, şey, benim yüzümden bir şeyleri kırıp dökmeye başlayacağını düşünmüyordum ama...” Duraksayıp bana baktı. Tüylerimin ürperdiğini hissettim. “Öyle olduğunu düşünmek güzel bir histi.” Hiçbir sonucu olmayacağını bilsem kaşlarımı çatar, çığlık atar ve gözlerini oyardım. Maven’a ağabeyiyle kısa süre geçirdiğim halde, onunla paylaştığımız her kalp atışını hala hatırladığımı söylerdim. Birlikte yan yana uyurken, kabuslarımızı değiş tokuş ederken, yanımda olmasının beni nasıl hissettirdiğini söylemek isterdim. Ele ensemde ten tene uyurken, ona gökten düşmüşüz gibi nasıl baktığımı. Kokusunun nasıl olduğunu. Tadının nasıl olduğunu. Ağabeyini seviyorum, Maven. Haklıydın. Sen sadece bir gölgesin; birinin alevleri varsa, gölgelere kim bakar? Kim bir canavarı bir tanrıya tercih eder? Maven’a şimşekle zarar veremezdim ama onu sözlerimle yok edebilirdim. Zayıf yönlerini dürtükleyip yaralarını açabilirdim. Kan dökülmesini ve yaralarının kabuk bağlayıp onu olduğundan kötü bir şeye dönüştürmesini sağlayabilirim. Ama söylediklerim aklımdan geçenlerden çok farklıydı. “Iris’ten hoşlanıyor musun?” diye sordum.
Sayfa 282 - PegasusKitabı okudu
Yarvi yan gözle bakınca, amcasının hiç istifini bozmadan arkasına baktığını gördü. Her zaman yeni düşmüş kar kadar tepkisiz olurdu. "Büyük zaferlerden güzel destanlar çıkar, Yarvi ama yüz kızartıcı zaferler bile ozanların dilinde büyür. Büyük yenil- gilerse, sadece yenilgidir." "Savaşta her şey mubahtır," dedi Yarvi. Babası bir kere- sinde zilzurna sarhoş olup köpeklere bağırmaktan sıkıldığında böyle söylemişti. "Kesinlikle." Odem güçlü elini Yarvi'nin omzuna koyunca, Tarvi, babası Odem amcası olsaydı ne kadar mutlu bir hayatı olacağını düşündü. "Bir kral, kazanmak zorundadır. Gerisi teferruattır."
Sayfa 29 - PegasusKitabı okudu