Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Tecrübe hataya mani değil hatayı tanımaya imkân imiş..”
Sayfa 27 - İletişim Yayınları, “Cennet varken cinnet olabilir mi?”
Dünya gülünecek yer, yaşananlar bir müstehzi nazar bırakıp terk edilecek şeyler imiş.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Bir çiçek gibi insan da açabileceğinin en güzeliyle açar ve solarmış. Hiçbir gül açtığından daha güzel açmazmış. Herşey ferden ferda imiş, başlar ve bitermiş. İnsan bir tanıkmış, kainat ve sır bir şiir gibi yazılı ve ancak öyle okunurmuş.
Sayfa 139Kitabı okudu
Tecrübe hataya mani değil hatayı tanımaya imkan imiş ama sen hata yapmasan da ne yaptığını aslında bilemeyeceğini öğrendin.
Sayfa 27
Herkes böyle” deme küçük hanım..
Demek namussuzluk müstesna imiş ki namussuzluk dile düşüyor. “Herkes böyle” deme küçük hanım. Herkes böyle olsaydı, namusluların hikayesi dilden dile gezerdi. Onlar müstesna olurdu. Çok şükür, öyle değil. Neden kepaze bir azlık sana cesaret veriyor, örnek oluyor da, bütün o binlerce, yüz binlerce evi dolduran sessiz ve temiz insanları düşünmüyorsun... Demek müstesna vakalar bunlar ki dile düşüyor. Neden efendim, Şems’i Bey’le Hacer Hanım dün gece evlerinde efendi efendi, hanım hanım oturmuşlar, radyo çalmışlar, çocuklarını okşamışlar, sonra yatmışlar, neden onlar dile düşmüyorlar? Çünkü onlar herkes. Herkes onlar gibi. Demek namussuzluk müstesna imiş ki namussuzluk dile düşüyor...
Sayfa 290Kitabı okudu
Ne zaman edebiyattan, irfandan, sanattan, hikmetten söz açsam, etrafındakiler bu uğraşların zamansızlığından, apolitikliğinden dem vuruyor. Öyle değil. “Eski libas gibi âşığın gönlü / söküldükten sonra dikilmez imiş” diyor türküde. Eski libasımızı muhafaza etmenin başka yolunu bilmediğimden tüm bunlar. Gönül kelimesi bu arada gerçekte bizim söylediğimiz gibi değil, Neşet ağanın söylediği gibi söylenir. Nasıl söylendiğinin önemi var. Mesele “zor” olsa bir şekilde hallolur ama mesele “zorumuş meğer” dersen bu dünyada hallinin yolu yok demektir. Âşığın gönlü diyordum. O gönül yırtılmasın diye bunca söz.
Reklam
Cemil Topuzlu’nun komik bir anısı ;
Uzatmıyalım, emirnamemi alıp hastahaneye gittim. Fakat kapıdaki fevkalâdelik nazarı dikkatimi celbetti. Her yer silinmiş süprülmüştü, antre kalabalıktı. Ben, bunları tabiatiyle üstüme mal etmiyerek Başhekim Mehmet Paşanın odasına girdim. Emirnameyi verdim. Mehmet Paşa, bunu okur okumak kahkahayı basmasın mı! Hem de nasıl, adamcağız, kasıkları çatlarcasına gülüyor, gülüyor, gülüyor… Bu zaviyet karşısında, alınmış, kızmağa başlamıştım. Öyle ya, ne emirnamede, ne de bende gülmeyi icap ettirecek bir şey yoktu!… Muhatabım, mâfevkim olmasına rağmen - ben o zaman Kolağası idim dayanamadım. Niçin güldüğünü sordum. Mehmet Paşa daha çok gülmeğe başlamasın mı?!… Nihayet, başhekim, kapıçuhadarını çağırttı : -Lâfı kulağınla dinle, bak, imparator değil, operatör imiş, dedi. Meğer meselenin aslı şuymuş: Kapıçuhadarı bir gün evvel herhangi bir idarî sebeple Sıhhiye Reisinin nezdine gönderilmiş. Reis : Yarın sizin hastahaneye operatör gönderiyoruz, demiş. Zavallı kapıçuhadarı ömründe ilk defa işittiği bu sözü imparator şeklinde anlamış, O sırada Alman Kayzeri Wilhelm II nin akrabasından adlı bir Fransız müdür tayin edilmiştir. bir prens de İstanbul'a hekime: gelmiş bulunuyordu. Adamcağız, koşa koşa Baş hekime Yarın hastahaneye imparator geliyormuş, haberini vermiş. Başhekim de, kapıçuhadarı gibi yanlış anlamış, Wilhelm'in akrabası olan prens İstanbul'da ya, o gelecek diye düşünmüş… İstikbal hazırlığı yaptırmış! Gele gele de ben gelmişim!
Akşam yakın olmağla konağımıza geldik. Yemekten sonra: "Buyurun, havuza bakan pencereden bahçeyi seyredelim." dediler. Bahçeye baktım: Beş, on binden ziyade kandillerle süslemişler. Öyle ki, ortalık gündüz aydınlığına dönmüş. Büyük havuzun iki tarafına kandiller dizip aksi urmuştu. Bir garip temâşâ idi. Bu esnada anı gördük ki, bir beyaz şûleden bir sehpa meydana çıkıp üzerinde bir hilal şekli belirdi ve anın üstünde bir taç peyda oldu. Bunlar, her bir mülke bir nevi alamet işaret ederlermiş. Bizim padişahımızın alameti ay imiş. Bize göstermek içün ol şekli yapmışlar.
Sayfa 88 - İş Bankası Yayınları - 12. BaskıKitabı okudu
Demek dünya gülünecek yer, yaşananlar bir mühtehzi nazar bırakıp terk edilecek şeyler imiş. Öyle ya hayatı kim ölüden iyi bilirmiş.
Sayfa 103
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.