Bir çiçek gibi insan da açabileceğinin en güzeliyle açar ve solarmış. Hiçbir gül açtığından daha güzel açmazmış. Herşey ferden ferda imiş, başlar ve bitermiş. İnsan bir tanıkmış, kainat ve sır bir şiir gibi yazılı ve ancak öyle okunurmuş.
Demek namussuzluk müstesna imiş ki namussuzluk dile düşüyor. “Herkes böyle” deme küçük hanım. Herkes böyle olsaydı, namusluların hikayesi dilden dile gezerdi. Onlar müstesna olurdu. Çok şükür, öyle değil. Neden kepaze bir azlık sana cesaret veriyor, örnek oluyor da, bütün o binlerce, yüz binlerce evi dolduran sessiz ve temiz insanları düşünmüyorsun...
Demek müstesna vakalar bunlar ki dile düşüyor. Neden efendim, Şems’i Bey’le Hacer Hanım dün gece evlerinde efendi efendi, hanım hanım oturmuşlar, radyo çalmışlar, çocuklarını okşamışlar, sonra yatmışlar, neden onlar dile düşmüyorlar? Çünkü onlar herkes. Herkes onlar gibi. Demek namussuzluk müstesna imiş ki namussuzluk dile düşüyor...
Avrupalılar tıbbı, kimyayı, felekiyat ve riyaziyatı araplardan aldıkları halde biz ne halt karıştırıp avrupalılardan yeni bilgileri almıyoruz? Avrupalıların hazaini ilm-ü irfanına payzeni duhul olup gücün yettiği kadar ganimetler almak meşru bir çapul imiş. Bu çapul öyle topla, tüfekle olmaz...
... ailede karı koca birbirini kıskanıyor. Çocuklar birbirini kıskanıyor. Misafirler birbirini kıskanıyor. Sonra gazetelerde, edebiyatta, hekimler, avukatlar, tüccarlar arasında da öyle imiş. Neden böyle?