Şimdi sana özgürlüğü sundum
Bana tutsaklığı.
Yollarda asfalta karıştım,
Yirmibin kilometre yol oldum,
Onlarca günden sonra.
Hızla uzaklaşıp,
Akacakken nehire,
“İzzet sahibi Rabbin onların isnad etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.” (Saffat, 37/180)
Bazı kimseler Cenâb-ı Hakk’ın kudsî zâtı hakkında bir takım sorular ortaya atıyor, asılsız ve temelsiz tahminler yürütüyorlar. Bunu yapanlar, daha çok, itikadı zayıf, fikri sönük, kul olduğundan gafil ve ameli noksan kimseler. Bunlar sorumluluktan korkuyor, âhiretten ürküyor, ibadetten kaçıyorlar. Kendi vehimleriyle öyle bir ilâh arıyorlar ki, O’nun mülkünde diledikleri gibi hareket edebilsinler. Ölümle hiçliğe gömülüp bir daha dirilmesin, hesaba çekilmesinler. O bâtıl mabudun, emir ve yasakları olmasın. Her işlerinde kendi başlarına buyruk olsunlar. Nefisleri nereyi isterse oraya koşabilsin, nereden hoşlanmazsa oradan kaçabilsinler.
Onlara Asr-ı Saadet öncesini hatırlatıp deseniz ki, “O günün insanları kendi yaptıkları putlara taparlarmış.”, “Böyle saçmalık mı olur?” derler. Gel gör ki, kendi yaptıkları onlarınkinden pek farklı değil. Onların elleriyle yaptıklarını, bunlar hayalleriyle yahut vehimleriyle yapmaya çabalıyorlar. Bir de, onların gayesi tapınmak imiş, bunların ki ise ibadetten kaçmak.
tam-doğru-hakiki manasıyla idrâk edebilmek için tüm metni okuyunuz!
sorularlaislamiyet.com/zat-i-ilahi-laf...
Gökte ey gözde Habîb,
Yerde ey derde tabîb!
Şükür ey Bâd-ı Sabâ,
Esti rüzgâr-ı nasîb!..
Sîne; «Lebbeyke» dedi,
Ne olur; huz bi-yedî!..
Yalvarır ins ü melek,
Yalvarır gamlı felek,
Dr. İşan Hüseyin ilginç bir hatırasını kendisi şöyle anlatıyor:
“Bir gün uçakla bir şehirden, başka bir şehre gidiyordum. Ancak havadayken birden sarsıntılar başladı, yıldırım çarpması sonucu uçakta bir arıza oluştu ve ciddi arızalanan uçak, en yakın havaalanına inmek zorunda kalmıştı. Bu havaalanında da pek çok kişi çalışmıyordu (çünkü