Kalp hastalıklarının doktorları âlimlerdir. Ancak kalp hastalıkları onları da kuşatmıştır. Kendisi hasta olan doktorun tedavisine ise pek itibar edilmez. Bu nedenle dert ağır, hastalık müzmin, tedavi de yitiktir. Öyle bir atmosfer oluştu ki; kalbî hastalıklar da, tedavisi de inkâr edilir oldu. Halk dünya sevgisine yöneldi. Amellerin zâhiri ibâdet, bâtını ise âdet ve riyâ oldu. İşte hastalıkların esaslarının alâmetleri bunlardır
Edip Cansever
"Gelmiyor içimizden hüzünlenmek bile Gelse de Öyle sürekli değil Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün O kadar çabuk O kadar kısa İşte o kadar."
Reklam
Kendimi gördüm bi’an yanımdan geçip gittim usulca değişmişim saç, sakal birbirine karışmış ne yalan söyleyim, yalanda olsa özlemişim kendimi bi’hayli zaman olmuş benden gideli bu kez nereye gittim bilmiyorum
“O, ömür boyunca hep “acele etmiş”tir; bu yüzden de hep “geç kalmış”tır. Sürekli bir panik vardır hayatında: Bir kitap okur, bir komedi seyreder, yorulur. Birileriyle birlikte olur, derdini anlatamaz, telâşlanır ve incinir. Küçük dertler, biryerlere ödenmesi gereken paralar, bazı şeylerin tamir masrafları hiç eksik olmaz ve bu panik duygusuna katkıda bulunurlar. Ve hep acele edilir. Bu acele içinde ölümden mi kaçılıyordur, yoksa kovalanıyor mudur ölüm, orası pek belli değildir. Öyle bir kaçmakovalamaca oyunu işte.”
"Nasıl bu kadar çok yoruldun?" diye sordu Fare. "Bilmem ki" dedi J, birden aklına gelmiş gibi bacak bacak üstüne attı. "Bir nedeni yok." Fare bardağındaki biranın yarısını içti, bir iç çekti ve bardağı masaya bıraktı. "Baksana J, insanlar da çürürler, değil mi?" "Öyle." "Çürümenin de türlü çeşidi vardır" dedi Fare farkında olmadan elinin tersiyle ağzını silerek. "Ama her insan seçeneklerinin kısıtlı olduğunu düşünür. En fazla iki ya da üç olduğunu sanırlar." "Olabilir." (...) "Ama bunun pek önemli bir şey olmadığını düşünmeye başladım. Her halükârda çürüyorsun çünkü. Öyle değil mi?" J kola dolu bardağı eğik bir şekilde tutmuş, sessizce Fare'nin söylediklerini dinliyordu. "Yine de insan değişmeye devam ediyor. Değişimin ne anlamı olduğunu ben hiç anlayamadım" dedi Fare dudağını ısırıp. Sonra masaya bakarak düşüncelere daldı. "Düşündüm de, ne kadar ilerleme ve değişim olsa da neticede bunlar da çürüme sürecinden başka bir şey değil. Yanlış mı düşünüyorum sence?" "Yanlış değil." "İşte bu yüzden ben, böyle hiçliğe yüzlerinde mutlulukla yürüyebilen insanlara karşı zerre kadar sevgi ve şefkat besleyemedim... Bu şehirdekilere de."
Sayfa 113Kitabı okudu
Bu iletiyi sinirlendiğim için silmiştim ama onca şeyin de çöp kutusunda olmasına gönlüm el vermedi. Bu alttaki yazımı yazarken emindim olsam da sanırim aşk gerçekten sadece yanılsamadan ibaret. Yine de zamana bırakıyorum ;-; öhöm öncelikle bu yazıyı anı olarak yazıyorum, belki ilerde balıklarımız okur💕 Hayatımızda kendimizce bastırılmış zaman
Reklam
Üvercinka
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik.
Cemal Süreya
Cemal Süreya
Dış dünyaya karşı bir doktor için fazla seksiyim tavrını takınırdı ama aslında iç dünyasında güvensiz, hepimiz gibi zorluklar karşısında bocalayan biriydi. Me: Güldüğüme bakma benim. Kalbim kırıktır benim. Her gülüşüm, gizli bir hıçkırıktır" diyor ya. İşte aynen öyle..
-"Berlin'de yalnızsın değil mi?" -"Ne gibi?" -"Yani...Yalnız işte...Kimsesiz...Ruhen yalnız...Nasıl söyleyeyim...Öyle bir haliniz var ki" -"Anlıyorum, anlıyorum...Tamamen yalnızım...Ama Berlin'de değil... 𝘉𝘶̈𝘵𝘶̈𝘯 𝘥𝘶̈𝘯𝘺𝘢𝘥𝘢 𝘺𝘢𝘭𝘯ı𝘻ı𝘮... Küçükten beri..." -"𝐵𝑒𝑛𝑑𝑒 𝑦𝑎𝑙𝑛ı𝑧ı𝑚... 𝐵𝑜𝑔̆𝑢𝑙𝑎𝑐𝑎𝑘 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 𝑦𝑎𝑙𝑛ı𝑧ı𝑚... 𝐻𝑎𝑠𝑡𝑎 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑜̈𝑝𝑒𝑘 𝑘𝑎𝑑𝑎𝑟 𝑦𝑎𝑙𝑛ı𝑧..."
Sayfa 73 - YKY YayınlarıKitabı okuyor
Göz işte. Alın çizgin ne renkse o da o renk. Sesin ne renkse, avuçlarındaki boşluk ne renkse. Pencerendeki arzu, eşiğindeki gerçek, uykundaki çocuk ne renkse, gözlerin de bütün bunların rengine boyanıyor. Bir gün toprak yeşili, bir gün turna yeşili, bir gün sararan otlar yeşili, bir gün yeşeren otlar yeşili. Bana öyle geliyor ki biz bütün rengimizi sevgiden ve sevgisizlikten alıyoruz. Kalp mi, gönül mü, bazen şaşırıp kalıyorum bu hâzineye isim vermekte...
Reklam
sanki kulağıma top darbesi aldım işte öyle bir duygu nefessiz bıraktı
Mesela ben çok gülerdim, çok konuşur saatlerce aynı konudan bahsedebilirdim. Ama bir şeyler oldu sonra gerçi bir şeyler hep oluyordu ama ben geç fark ettim işte, bazı konuları aşamadım, bazı şarkıları susturamadım, bazı cümleleri unutamadım ve kalbimi yaşanmışlıklardan arındıramadım. Birileri uzun uzun bir şeyler anlatıp durdu ama cevap veremedim hiçbirine. Çok sevdim herkesi ama kimsenin sevdiği olamadım çok şey sayıkladım kimse anlamaya çalışmadı. Sonra sustum, hep öyle olur ya zaten...
Takip ettim seni Gecenin en karanlık sokaklarında Sana kolaydır belki Sevilmekten öte sevmek Benim için çok zor... Ansızın ortadan kayboluşunu Anlamak çok zor... Bu kadar saf olma be çocuk derler bana İnanmak istediğime inanırım ben oysa Hani varya İnandıklarıyla yaşayanlar Kendiyle baş başa kalamayanlar Onlardanim işte Susanlarin ardında bende bir parça varım
622 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Spoiler içerir :) Oblomovun ailesi soylu bir aile olduğu için küçükken tek başına hiçbir şey yapmasına izin verilmez. Yapacağı her şeyi yanındaki hizmetçiler yapar. Bu onun yetiştirilme tarzı. Kendisi entellektüel, duygusal bir yapıda olmasına rağmen bu alıştığı eylemsizlik onun sosyal ilişkiler kurmasını zorlar. İlk 200 sayfa ştolzun onun
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139.3k okunma
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.