..."Güzel yaşamak isteyenleri ömürleri boyunca nedir güzel yaşatan? Akrabaları mı? Hayır. Şanlar şerefler mi? Hayır. Zenginlik mi?Hayır.Ne şu ne bu, hiçbir şey insanı sevgi kadar güzel yaşatmaz. Seven bir insan kötü bir iş yaparken yakalanırsa yahut kötü bir şeye uğrayıp da pısırıklığı yüzünden kendini koruyamazsa, ne babasının, ne arkadaşlarının ne de kimsenin onu bu halde görmesi sevgilisinin görmesi kadar üzmez. Diyelim ki sevenler ve sevilenlerle bir devlet veya bir ordu kurmanın yolu bulunsun, böyle bir devleti en iyi yürütecek düzen, onların çirkin bir şey yapmaktan kaçınmaları, birbirinden daha çok ün kazanmaya çalışmalarıdır. Bu duygularla yan yana savaşan insanlar ne kadar az da olsalar, bütün dünyayı yenerler elbet, yenmez olurlar mı? Neden? Çünkü seven insan sevdiğinin gözü önünde silahlarını bırakıp kaçmaktansa, bütün orduya rezil olmayı, hatta ölmeyi bile hoş görür. Çünkü sevgi öyle bir şişirir ki yüreğini, doğuştan yiğitmiş gibi olur. Homeros der ya, 'yiğitlere Tanrı yürek üflemiş, işte budur sevgi'nin sevenlere verdiği güç.'..."
Sayfa 13 - PhaidrosKitabı okudu
Bazı şeyler var Albayım. Sen anlamazsın. Şimdi buraya üç nokta koymakla yetineceğim... Öyle işte.
Reklam
Müfessir Taberi'nin Vaktini Düzenlemesi:
İşte size müfessirlerin, muhaddislerin ve tarihçilerin piri, büyük müctehid, İmam İbn Cerîr et-Taberî. O, vakitten istifade etmek, öğretmek, öğrenmek, yazmak veya telif etmek suretiyle zamanı değerlendirmek açısından örnek alınacak kimselerden birisi idi. Öyle ki ciddiyetle ve araştırmak suretiyle yazmasına rağmen eserlerinin sayısı ilginç bir rakama ulaşmıştır. Ebû Ca'fer et-Taberî öğrencileri- ne der ki: "(Size) Kur'an tefsiri (yazdırmamı) ister misiniz?" Onlar da "Hacmi ne kadar olur?" diye sorarlar. "Altmış bin sayfa." deyince, "Bunu tamamlamadan insanın ömrü bi- ter." derler. Bunun üzerine o da tefsir çalışmasını altı bin kadar sayfada özetler ve yedi yılda yazdırır. Bu yazdırma 283/896'dan 290/903 yılına kadar sürer. Daha sonra onlara sorar: "Âdem'den günümüze kadarki cihan tarihini ister misiniz?" "Hacmi ne kadar olur?" diye sorarlar. O da tefsir için zikrettiği kadar bir miktar söyleyince aynı cevabı verirler. O da: "İnnâ lillâh! Artık insanlarda ilme iştiyak kalmamış!" der. Daha sonra tefsi-ri gibi bunu da yaklaşık aynı miktar sayfada ihtisar eder.
"Evet Azizim, işte bu vasatı alkışlayan vasat altı ve ahlak altı bir kitle vardır. Buna etraf denir. Cennet nasıl bir yer dense bana tek cümle ile bunların olmadığı yer derim. Yani iyiyi seçemeyen, iyiye dönemeyen, yükseğe burun kıvıran, inatla, küfr-ü inadi ile iyiye iyi demeyen, ardını dönüp giden, bir de o hali ile alay edenler kalabalığı. Bunların olmadığı, bunların helak bulduğu yer her neresi ise orası cennettir. İsterse öyle ağaç yeşillik olmasın, bir kuru kaya, bir yudum su ama şerefli ve hakikatperver insanlar olsun, yine cennettir, hem de alası."
Sayfa 344 - iletişim yayıneviKitabı okuyor
Gerçek Mutluluk İçin ÖZE DÖNÜŞ TERAPİSİ
Günümüzde sıradan kelimesi yerin dibine öyle bir batırıldı ki herkes farklı olmak uğruna aksesuar avına çıktı. Artık başarı özgeçmişteki satır sayısıyla, mutluluk da sosyal medyada paylaşılan kurgu fotoğraflarla ölçülüyor. Ama bu arada farklı olmak için çaba sarf etmeyip, kendisine bahşedilen hayatı doğru dürüst yaşamaya çalışanlar da var elbette. Reklam yapmadan, gürültü çıkarmadan ve kimseyi rahatsız etmeden sessiz sedasız yaşayıp gidiyorlar yanı başımızda... Kalabalıklar hiç durmadan ön plana çıkmaya çalışırken, onlar duruyorlar. Hayatın kargaşası içinde bir duruş sahibi olmayı unutanlara inat, her türlü fırtınaya karşı bir yel değirmeni gibi sapasağlam hem de... Birileri kendisi için her şeyden vazgeçerken, bazı “sıradan” insanlar başkaları için kendinden vazgeçiyor. Ama hareketin bu kadar yüceltildiği bir çağda, ihraç fazlası terapi yöntemlerine sarılmak yerine mutluluğu asıl kaynağında arayanlar pek gözükmüyor. Aslında onlar, hayat görüşlerini reklam sloganlarıyla oluşturmaya çalışanların hepsini sıradan geçirecek kadar güçlü! Ama ne hikmetse fark eden olmuyor. Bu kitap işte bunca gürültünün ve kargaşanın ortasında meselenin özünü fark edelim, yüreğimizin götürdüğü yerden dönüp kendimize gelelim diye yazıldı. Kitabı okurken kendinizi bulabilmenizi ümit ediyorum. Çünkü hayatın yoğunluğu içinde kendisiyle buluşamayan insan, bütün randevularına geç kalıyor.
Salih Uyan
Salih Uyan
G.A.: Anne sevgisinin ulvi ve merhametli tutkusunu bile kabul etmiyorsun öyle mi? Y.A.: Hayır, o da bu yasanın mutlak kölesidir. Anne, çocuğunu giydirmek için kendisi çıplak kalacaktır; çocuğu yiyebilsin diye kendisi aç kalacaktır; o acı çekmesin diye kendisi eziyet çekecek; o yaşayabilsin diye canını verecektir. Bu fedakârlıklarda bulunmaktan canlı bir haz alır. İşte o ödül için yapar bunları o şahsi onay, o ferahlık, o huzur, o rahatlık için. Aynı ödemeyi alabilecek olsa, bunları senin çocuğun için de yapardı.
Reklam
-birtakım tarihçilerle şairler, yaptıkları betimlemeleri hep karartarak yapmışlardır. Örneğin Latin tarihçi 'Tacite' her ne kadar imparator 'Titus'ün betimlemesini fazla rötuşlarla güzelleştirmişse de, öyle anlaşılıyor ki 'Tibere'in yüzünü biraz fazla karartmıştır. Bir taraftan efsanenin, bir taraftan da 'Shakespeare'in bir sürü cinayetlerle suçladığı 'Macbeth' gerçekte âdil ve akıllı bir kraldı. Yaşlı kral 'Duncan'ı kahpelikle öldürmüş değildi. 'Duncan' daha gençken büyük bir çatışmada mağlup olarak savaşın ertesi günü "Silahçı dükkânı" denilen bir yerde ölü bulunmuştu. Bu kral, 'Macbeth'in karısı 'Gruchno'nun akrabasından birçok kimseleri öldürtmüştü. Oysa 'Macbeth' İskoçya'yı imar etti ve feraha kavuşturdu; ticareti geliştirdi ve soylulara karşı burjuvazinin koruyucusu, şehirlerin gerçek hükümdarı sayıldı. Ama oymak beyleri onun 'Duncan'ı mağlup etmesini de, sanayii himaye etmesini de bir türlü affetmediler. 'Macbeth' işte bu duruma kurban oldu ve anısı da lekelendi. Bu iyi kalpli kral ölümünden sonra yalnız düşmanlarının kin güden hikâyeleriyle şöhret buldu. "Shakespeare'in dehası, o düşman iftiralarını insanlığın vicdanına kazıdı.
Sayfa 6 - 7 Dorlion
1552 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 1 hours
1. CİLDİN YORUMU: Herkese merhaba. Bugün uzun zamandır okumak istediğim ve sonunda okuma fırsatı bulduğum için aşırı mutlu olduğum harika bir klasikle geldim. Eserde Edmond Dantes adlı bir adamın intikam hikayesini okuyoruz. Edmond Dantes, ünlü Pharaon gemisinde ikinci kaptan olarak görev yapan çok yetenekli, zeki ve iyi yürekli genç bir
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202025.9k okunma
"Cesur filozofları göstersene oğluma. Omurgalı adamların eserlerini okumak istiyor. Cesareti olan, kendi kaderlerini kendileri tayin eden cesur adamlardan bir şeyler öğrenmek istiyor. Biliyor musun, gerçek adamlar onlar işte. Modası geçmiş sınır ve evlilik kurallarına uyum gösterenler değil. Sence de öyle değil mi?"
Sayfa 162Kitabı okudu
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.