Veli Toplantısı
Günde sekiz saat mesai. Akşam eve gelmem saat yediyi buluyor. Tüm günüm, akşam yemeğini yedikten sonra içeceğim çayın hayalini kurmakla geçiyor. Eve bir geliyorum, öğretmen bizim oğlana beş sayfa ödev vermiş. Her gün beş sayfa ödev veriyor üstelik. Hani, bakan dememiş miydi eve ödev verilmeyecek diye? Çay bardağını elime alır almaz oğlan elinde
Zaman Ne Çabuk Geçiyor
Daha dünmüş gibi kulaklarımda annemin sesi Dikkat et düşersin oğlum demesi Oysa ben ne kadarda dikkatsiz davranmışım Oysa ben ne çok yanmışım Ne çok düşmüşüm böyle Affet beni annem seni anlayamamışım Ben bu hayatı hep iyi sanmışım Oysa ne de çok aldanmış yıkılmışım Bu nasıl bir yazı kader Annem gel de sen bir anlam ver Zaman diyorum neyin
Reklam
Duyduğum en güzel aşk hikayesi
Bu zamana kadar duyduğum en güzel aşk hikâyesi Samsun'daki bir Çerkes köyünde geçiyor. Bana bunu anlatan arkadaşım o köydendi. Çerkeslerin, bir kısmı hayli katı olan gelenekleri varmış. Buna göre mesela Çerkeslerde akraba evliliği yasakmış. Hoş karşılanmazmış. Üstelik öyle çok yakın akraba olunması bile şart değilmiş. Arkadaşımın ‘geçen yıl
Konuştukça daha çok sinirleniyorum. Susunca sustu oluyor. Susunca diyorum ki, bilseler böyle olmazdı. Susunca diyorlar ki, ne haldesin bilelim, demiyorsun bir şey. Ben ağzımı açınca yine aynı şeyler oluyor. Yine bi halt olmuyor. Doluya koysam ne, boşa koysam ne, ortada bardak yok. Susmadan önce biraz konuşsaydım keşke. Bir şeyler mırıldansaydım kendime. Şimdi böyle yaralı hayvanlar gibi, sabahın erken vaktinde ağlayan kedi, kuş gibi belki.. Öyle garip bir durumdayım işte. Ne bileyim, bir şeyler deseydim en azından. Şimdi herkes dinlese bile açamam ağzımı. Zor günlerin hepsi geçiyor da geriye kalanlar hep buruk oluyor. Elini neye atsan kıracakmışsın gibi geliyor. Birçok şey seni kolayca deviremiyor ama ne zaman bir şeye sevinsen, mutlu olsan, hep buruk hissediyorsun. Insanin o an geçmişine dönüp, ağlayan haline sarılası geliyor. Hava almak için dışan çıkıyorum ama insanların arasında daha çok havasız kalıyor gibi dönüyorum eve. Şikayet etmiyorum da, gram hevesim yok. Yeni birini tanımak için, yaşamak için, en ufak bir girişimim olmuyor. Hatta ben kendimi sevdirmemek için bazen elimden geleni yapıyorum.
#Dokunur Mu Bilemem#
Ağır bir depresyonu yaşıyorum. Battıkça en dibe batıyorum, gömüldükçe çok daha derine gömülüyorum. Bu uzun süreç çok fazla sancılı ve de ağır geçiyor. 23 yaşındayım, 7 yaşından beri hayat mücadelesi veriyorum. Çok ağır bir hastalığın pençesinde gibiyim ve biliyorum zamanım azalıyor. Bir hayalim yok ama yarına dair, geleceğe dair. Umut desen ondan
Ahmed Arif, Sarılmak, Babam
Biraz önce
Kitapkurdu
Kitapkurdu
Hanım’ın,
Leylim Leylim
Leylim Leylim
yorumunu okuyunca aklıma Ahmed Arif’le ilgili güzel bir anım geldi. Sonra da uzun uzun düşündürdü. 90’lı yılların başında lise 2. Sınıftayken okulumuza bir edebiyat öğretmeni geldi. Hemen hemen yeni mezun sayılacak kadar genç ve
Reklam
Sizcede Değmez mi?
"Bugün namazlarımı tam vaktinde kılacağım" diye niyet edersin. Ezanı duyar duymaz lavaboya koşarsın. Tam abdestini alırken lavabonun kirli olduğu ilişir gözüne.Lavaboyu ovayım da hemen gidip namazımı kılayım dersin.Günlerdir içinden gelmeyen temizlik isteği bir anda coşuverir. Orayıda,şurayıda derken bütün banyoyu temizlersin. Öyle
yeni öyküm halley dergisinde yayınlandı, okursanız sevinirim
grigory zinoviev ile whapsapp yazışması Balkonda kahvemi içiyor, sigaramı tüttürüyordum. Whatsapp’ıma bir mesaj geldi. Gönderen kişi: Grigory Zinoviev. Bu da neyin nesi? Haha, haliyle rehberimde öyle biri yok, kim bu takma adı kullanmış olabilir derken ve rehberimde olmayan birinin ismi nasıl mesajlarda görünür diye kendi kendime sorarken,
Mona Roza - Sezai Karakoç
Hayatımın önemli bir kısmı edebiyat ile iç içe geçmiş olmasına rağmen, şiire bir türlü ısınamadım. Bazı şiirler hariç olmak üzere, hiçbir şiirin beni etkilediğini düşünmüyorum. Peki bu iletiyi neden yazıyorum? Dün sabah yine bu sitede bir okurun, Mona Roza - Sezai Karakoç şiirini paylaştığını gördüm ve yaklaşık 24 saattir aklımdan çıkaramadım.
Ama O Benim En İyi Arkadaşım..
Gitmek dediğin şey, sen bir tren ya da bir otobüs camından dışarı bakarken bir kaç ev bir kaç ağaç ve bir kaç elektrik direğinin kalkıp yürümesi değil mi ? Bir kaç ağaç yürüyor yanım sıra. Bir ev yürüyor. Balkonunda bir kadın sabah güneşine karşı bebeğini emziriyor. Sol omzundan bebeğin beline kadar uzanan bir yazma örtmüş. Biz yazma deriz ince
897 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.