Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
Uyumak değil o evet. bayılmak diye bişey var. Hani saat 12 de balkabağına dönüşen araba gibi. Bi anda sönüveren gücünüz ve canlılığınız. Çayı demleyip içememeniz, açık kalan laptop, sehpanın köşesine gelmiş vazo, balkonda uçup yarısına kadar katlanmış seccade. Siz bayılırsınız hayat durur. Ve sanki ezanlar sizi yeniden eski şatafatınıza döndürür. Ezanların öyle bir özelliği var evet. Hele sabah ezanının.
Reklam
Bir Tür Kehanet (dursun bir kenarda)
"Sana neden gelemiyor biliyor musun? Aslında kendisi bile neden gelemediğinin farkında değil. O sanıyor ki "ben gitmiyorum" ve sen sanıyorsun ki "o gelmiyor" Öyle sanarak o kendini daha iyi hissediyor ve sen böyle sanarak daha kötü. Oysa senin aslında sağlam adımlar atmayı ve almayı seven biri olduğun, tüm duygusallığına
SEVMENİN GÜZEL HECESİ
Kalbim parçalanıyor, Sana aşığım. İzin versem baharlarım yayılır, Dayanamıyor sana çok aşığım. Uykumu biraz rahat bırak bana, Düşlerim ucağına hadi eyvallah. Aşığım sana öyle kısa değil,
Annem İçin
Öldükten beş gün sonra geldin rüyama. Babaeski’deki eski evin oradasın. Hayır gelin çıktığın ev değil, diğeri. Biz çocukken her yazları kardeşlerinle, kuzenlerimle bir araya geldiğimiz eski mezarlığın oradaki ev. Evin bahçesine çiçekler ekilmiş. 20 li yaşlarındasın. Sanırım hiç evlenmemişsin. Bahçedeki çiçekleri suluyorsun. Çok mutlusun. O kadar
Herkesin oynadığı oyuna sen de katılırsın. Mut­lu görünme oyunudur bu. Her şey harikadır burada. İnsanlar çok keyiflidir. Herşey muhteşemdir. Eğlenceler çılgıncadır. Sanki biraz çaba harcasan, kendinden, içindeki yabancıdan kurtulman an meselesidir. Yüzünü mutlu görünme oyununa göre ayarlarsın. Baktığın, dokunduğun, kokladığın her şey­den çok farklı bir tat alıyormuş gibi olmalıdır yüzün. Şaşar­sın yüz kaslarının bu kadar çabuk değiştiğine... Ama zaman geçtikçe yüz kasların yorulur. İçindeki acıyı saklayamaz olur. Hayır, insanlar çok da keyifli değildir, bu­rada. Eğlenceler aptalcadır ve boşluk doldurma çabasıdır. Doğa, herkesi içine öyle kolay kolay almaz. Mutlu görünme oyunu çok yorucudur. Hüznün üzerindeki o kirli örtüyü, gizli bir utançla kaldırırsın. Bu örtüyü kaldırır kaldırmaz, geçmiş, unutmak istediğin her şeyle birlikte gelir. Hüznünle birlikte içindeki yabancı da uyanır. Böyle görünmek istemezsin kimseye. Bu acını yansıtan yüzünle görünmek istemezsin kimseye. Hem, mutlu görünmek böyle yerlerde zorunludur. Bu zorunluluğa uymayanlar, mutlu görünenler tarafından küçümsenip, dışlanır...
Reklam
Gök kubemizi 1923 te çaldılar… Harf İnkilabı isimiyle
Kendi Gökkubemiz Yahya Kemal Merhum'dan mülhem bir ifade. Biz Gökkubemizi nerede yitirdik, ne zaman yitirdik, nasıl yitirdik... …bunu buna başlayalım mı…? Bu soruyu sormak bile aslında, bu yolculuğun ilk adımlarından biri olmalı. Çünkü birçok insan Gökkubemizi kaybettiğimizin bile farkın da değil. Önce meseleyi doğru ortaya koymak lazım.
Kurtuluş yok, Bir belâ gibi başıma geliyorsun, Hoyratça çiçekler koparıyorsun.. Yalan yok, İmreniyorum çiçeklere, Ellerim özeniyor ellerine, Bir çiçek de ben koparıyorum, Merhamet dağlarından çığlar, Gözlerinden ben düşüyorum.. Öyle ya, ben her şeyi hakediyorum. Yazıklar olsun ki sen dahil değil.. Artık uyanmıyorum güneşi göğüsleyip, Uyumuyorum her insan gibi gece vakti.. Omuzlarımda baş diye bir enkaz taşıyorum, Baktığım her yere sen çöküyorsun sanki..
Can boşluğu?
canımın boşluğundan bırakıyorum kendimi.. kendimi.. canımın boşluğundan.. insanın kendinden kaçıp yine kendine varması ne garip.. oysa insan insana şifaydı, sığınaktı, soluktu, Yusuf'un kuyusunda bir medetti İbrahim'in ateşinde bir suydu karınca ağzında olan.. sevdiğim. sevgilim. gülüşene hüznünü asanım. gülüşüme hüznünü asanım insan
Mutlak seveceksin
Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş; Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş. Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş, Bir sır ki bu,ölsen bile açamazsın... Anlatması imkansız olan öyle bir an ki, Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki... Bak emrediyor:Daldığın alemden uyan ki, Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın..
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Reklam
Bazen kendimi istemsizce fantastik bir dünyada imgeliyorum. Orada bir serüvenin baş kahramanıyım. Fakat ayağımı inciten taş parçasından beni tüm karanlığıyla efsunlayan büyücüye dek her şey serüvenin baş kahramanına etki ediyor. Öyle ki, bazen ayağımı yakan bir ısırgan otu, bazense insafına kaldığım büyücünün yolumu kaybetmeme sebep olan etkisi
Büyük " O"
youtu.be/_-Do03PYwMM?si=...
Şems-i Tebrizi
Şems-i Tebrizi
Sevmek dedim. Yoluna ölmek dedi. Yol dedim. Alıp başını gitmek dedi. Gitmek dedim.
İç dökmesi …
Tutunmaktan ziyade tutulmak istedim ama bu seferde yer yadırgadım. Sanki her an kapının önüne konulacakmışım hissini hem aklımda hem de yüreğimde hep hissetim. Çoğu zaman bunu ya kötü şeyler yaşadığın için böyle düşünüyorsun kafasına da girdim ama gördüm ki öyle değil . Sorun ben değil ,Sorun bende de değil çünkü benim nerde eksik olduğumu çok iyi bilenlere denk gelmenin şansızlıgını yaşıyordum ama olsundu ya CAN SAĞOLSUN demenin yüceliğine de bu sayede erişmiş oldum ve zamanla yine bunları da affetim . Sizden rica ediyorum gönlü ince olana ve gözünden sinir krizleriyle karışık gözyaşı akacak olana değmeyin . Sizi affetmesi kolay da insan kendine gelince afallıyor … İyi geceler
Bütün çocuklar özeldir,güzeldir ama renkli gözlü çocuklar sanki sahiden cennetten gelmiş gibi değil mi? Bügün bir çocuk gördüm böyle insanın içi dalıp gidiyor öyle bir mucize bence…
Sen bana geldiğinde kışın ortasında çiçekler açardı sanki Sen gittiğinden yazın ortasında üşürdü ellerim Sensiz kaldım soğuk ve sessiz bir hayata kaldım Öyle soğuk ki için üşüyor öyle sessiz öyle suskun ki kalbim sensiz atmıyor sanki
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.