İçimde söylemek istediğim çok şey var sanki. Çok büyük şeyler. Bunları ifade etmenin yolunu bulamıyorum. Bazen bana öyle geliyor ki bütün dünya, bütün hayat, her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum... ama anlatamıyorum...
Jack London
Jack London
139 syf.
10/10 puan verdi
Silahlı kuvvetlerin hazırladığı enfes bir kitap. Her sayfası, her bölümü özenle okunmalıdır. Asker disiplini dediğimiz olgununda güzel bir his olduğunu düşündürttü. İnsanlar günlük dillerinde yazarken dahi kolayına ne geliyorsa öyle yazmaları onları kötü bir alışkanlığa doğru itiyor. Özellikle komik olduğunu düşündükleri kelimeleri yazmaları ve sosyal medyadaki içeriklerde kelimeleri kırparak yazmaları sanki onları havalı yapacakmış gibi bir tavra takınıyorlar. Düşkün ve zayıf karakterlerini tatmin ederken onlara uymaya çalışan zekasının onlarla eşdeğer olduğu kişilerinde diline ne kadar zarar verdiğini umursamaması ya da bilmemesi utanç duyulacak bir mesele gibi geliyor. Okullarda, iş yerlerinde hatta geri kalan her yerde dile sahip çıkılmalıdır. Keşke tüm ülke askeri disiplinden geçirilebilse ve diliyle alay eder gibi kullanan insanlara doğrusunu öğretene kadar eğitim uygulansa. Ülkenin eğitim sistemindeki düşük bilinçte ne yazık ki önlenemez bir düşüş sağlıyor. Denetimsiz ilerleyişinin sonu birçok alanda olduğu gibi dilde de büyük kayıplar vermiştir. Yabancı kelimelere bu kadar fırsat verilmesi de birçok "şeye" zemin hazırlamaktadır. Okuyunuz!
Türkçenin Doğru Kullanımı
Türkçenin Doğru KullanımıS. Ömer Erenoğlu · Genelkurmay Başkanlığı Yayınları · 200712 okunma
Reklam
Sanki sabah olmamış da saat gecenin 4'ü gibi. İçim öyle karanlık şuan.
127 syf.
·
Not rated
@kitapitayayinlari okumayi seviyorum. #dengeyiyakalamak da farklı düşüncelerle başladığım bir okuma oldu. Kişisel gelişim olduğunu düşünüp bir cinayetin peşinde bulunca kendimi şaşırdım ilk başta. Fakat kurgu ilerledikçe verilen dersler ile de alttan altta işlenen gelişimi tadında okuyarak keyif aldım doğrusu. Herşey Leyla'yı küçüklüğüne götüren kar küresindeki mavi bereli adamı rüyasında görmesi ile başladı. Soluk soluğa uykusundan kalkan Leyla, kendisini taksiye atarak arkadaşları ile buluşma yerine gitmeye karar verir. Bir yandan çekimler için ayarlayacağı kulübenin sahibini nasıl bulacaklarını düşünürken diğer yandan arkadaşının bu sefer yanında getireceği kişiyi de hayal eder. Ve tabiki sesini ensesinde hissettiği mavi bereli Serhat' i da aklından silemez. Antikacının tüm uyarılarına rağmen aldığı kırmızı fotoğraf makinesi ise bazı an'larin film şeridi gibi önüne sunulması olmuştur Leyla' nın. Peki evine giren hırsızın hiçbir şeyi çalmayıp Barış ile ikisini çekerek makineyi evine geri bırakması, " gün ışığım " diye kulağına fısıldayan kişi, aile evine gittiğinde kendi hayatı hakkında öğreneceği gerçekler ve kulübenin geçmişi... de nedir ?? Soluksuz ve merakla okunan bir kitap. Hem olacakları ve olmuşları merak ediyor, hemde sonlarda verilen bizleri düşündürüp sorgulatan açıklamaları okuyup bir kalıyorsunuz. Yani ben öyle oldum, farkında olup da uygulamadığımız o kadar çok hayatın gerçeği var ki! Sanki hayat hiç bitmeyecek gibi yaşarken, yaşanılanların keyfini sürmek yerine hayatı kendimize eziyet etmenin anlamsızlığını gösteren uyarılar. Keyifle okuyun, mutlu haftalar.
Dengeyi Yakalamak
Dengeyi YakalamakRojin Nazik · Kitapita Yayınları · 20237 okunma
488 syf.
10/10 puan verdi
Yan Lianke ile pek çok okur gibi Günler Aylar Yıllar novellasıyla tanışmıştım. Bu kitabının aksine Patlama Kayıtları nedense pek okunduğuna denk gelmediğim ve fakat muhteşem bir roman! Patlama Kayıtları’nı okuduğunuzda yazarın tahayyülleri zorlayan hayal gücünü nasıl etkileyici bir hicivle bir araya getirip muhteşem bir anlatımla sunabildiğini
Patlama Kayıtları
Patlama KayıtlarıYan Lianke · Can Yayınları · 201978 okunma
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Elime aldım, bir çırpıda bitiverdi. Nasıl başladım, nasıl bitirdim anlamadım. İçine öyle bir çekti ki beni, daha ne olduğunu fark edemeden "Hey, son sayfadasın! Sona geldin, sonuma geldin." dedi sanki kitap.
Uçarca
UçarcaMehmet Fatih Işıldak · Ark Kitapları · 20192,909 okunma
Reklam
Aşkın psikolojisi ne kadar esrarlı ve karışık bir şeydir! Sevdiğimiz vakitlerde sanki ruh derinleşir, derinleşir; öyle bir derinleşir ki , âdeta göz karartıcı, baş döndürücü bir hal alır; bunun derinliklerine inmek ne başkaları için , ne kendimiz için artık kabil olmaz.
Sanki her şey ve herkes üstüne geliyormuş gibi. Sakin ol öyle bir şey yok. O kadar da önemli değilsin...
Senden öncesi öyle uzak ki anılar bile yok sanki Geldin masaya oturdun ve hayatımı böldün bir milât gibi
yuva'ya
Son itiraf
Seneler geçti, sevgili Manuel Valadares. Bugün kırk sekiz yaşındayım ve bazen kendimi hasrete öyle kaptırıyorum ki hala çocuk olduğumu zannediyorum. Her an ortaya çıkıp bana sinema yıldızı kartları ya da misketler getireceksin sanki. Hayatın şefkatli yanını bana sen öğrettin, sevgili Portuga. Bugün çocuklara misketler ve kartlar dağıtmaya çalışan benim, çünkü şefkat olmayınca hayatın pek değeri kalmıyor. Şefkat göstermek beni bazen mutlu ediyor, bazense yanıltıyor, ki bu ikincisi daha sık oluyor. O günlerde, yani beraber geçirdiğimiz günlerde, henüz hiç duymamıştım, uzun yıllar önce bir Budala Prens' in gözlerinde yaşlarla bir sunağın önünde diz çöküp ikonlara sorduğu şu soruyu: "KÜÇÜCÜK ÇOCUKLARA HER ŞEYİ NEDEN ANLATMAK GEREK?" Hakikaten de sevgili Portuga, bana her şeyi çok erken anlattılar. Hoşça kal! Ubatuba, 1967
Sayfa 183 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Üzerime Toroslar yıkılmış sanki.
Şu anda yapyalnız bir dalganın üstünde boş bir konserve kutusundan farksızsam da, senden kopmanın imkânsızlığını daha bir aşkla duyuyorum. Üzerime Toroslar yıkılmış sanki. Öyle duyuyorum işte. Öyle kesin ve kudretli.
..halı da yumuşak mıymış ne, öyle görünmüyordu, oturuverince dünyada ne güzel bir yer kaplandı, şimdi, tam şimdi kıyamet kopsa keşke, camlara ağacın dalları hafiften çarpıyor, tıkır tıkır, güneş parlıyor parçalı bulutlu, en güzel hava, işte şimdi şu andan başka pek kıymet verilecek bir şey yok sanki, yokluğuna vahlanılacak bir şey yok sanki; şu an kubbe ne kadar yüksek, renk renk, lambalar sonsuzluk alameti gibi şimdi, tam şimdi ayak parmaklarım içeri doğru kıvrıldı, bulunduğum yerden memnunum evet şimdi, tam iken, çok seyrek hallerde olduğum gibi arandığım yerde iken kıyamet kopsa; keşke, keşke, keşke, böyle güzel bir günde. Ama şimdi seyrelecek, her şey seyrelecek, sonra da bitecek, anı bile hatırlamayabilirim, halbuki vardı, vardı da geçti.
“Zaman öyle durmamış. Zaman yıkamış beni, sürükleyip götürmüş, sanki kumdan bir kadınmışım da dikkatsiz bir çocuk tarafından suya çok yakın bir yere bırakılmışım gibi.”
Bir de A. Hanım ile oturup bi konuşabilmenin hayali bile mesela beni çok duygulandırıyor. Ha otursak konuşabilir miyim kendimden bahsedebilir miyim emin değilim ama beni anlamasını tanımasını çok isterdim. Çünkü neden bilmiyorum içimde ona karşı görmeyeli kaç ay olmuş bi sevgi ve ihtiyaç var. Sanki öz ablammış da görüşemiyormuşum yasakmış gibi. O kısa telefon konuşmasında bile öyle hissettim, sanki o da öyle hissetti de hızlıca mevzuyu bitirip kapattık
âh, bir sarsar, anîf-i sadme-i gûlânesiyle bir kuvvet, dururken öyle, habersizce, sanki bî-hareket alıp götürse bizi..
Tevfik Fikret
Tevfik Fikret
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.