Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ben ne olduğumu bilmiyorum. ne olacağımı bilmiyorum. kendimi ve her şeyi göğsümde ve karnımda kıpırdanan bir şey olarak hissediyorum. bir çizgi ve içerisinde ya da ardındayım, hepsi bu, bunun çırpınışı. ama çizgisiz ve kalem elimde, göğsüme göğsüme batmakta. bazen insan felaketini incelikle anlatışına hayran olur, aydınlığını yaşayaşının güzelliğiyle övünmek olmayınca. acın kimliğin olunca. kendime bakarken çok acı çekiyorum. sana bakarken. dünyaya, hayata bakarken. dünyanın dağları, engebeleri beni kendilerinin arasında öyle bi sıkıştırmış ki, saydam hale gelmişim, incecikliğim bundan belki. kendimden bakarken ötemi görmek ama kıpırdayamamak bundan. bazen ne dediğimi bilmiyorum, genel olarak ne yaptığımı da. kendimi bir cenaze gibi taşıyorum omuzlarımda. güneşi yüzüne makyaj yapıp sürdüğüm küçük kız çocuğu. herkese saldırma tutkusu. herkesi anlama belası. kendini tutup da balkondan aşağı fırlatamama kahrı. hiçbir şeye yetmeyen daracık tahammül. küçülüp küçülüp sende dağılmak, sen ki hiçbir şey ben ki mavi poşete sığmış boşluk. ellerimde bir silah olsa kör karanlığa doğrulturdum, onun içindeki o hasta cenine. sakinleştiğim o anlar uğruna kaçıyor ve kaçıyorum. bak avucumda bir zehir taşıyorum, her sabah buz gibi suyla onu yüzüme çarpıyorum. avuntusuzum, avuntusuz. görmüyorum, duymuyorum ve o karın altında durmuş sokak lambasını izliyorum. nereye doğru bağırabilirsem oraya doğru, bana bunu neden yaptınız. kim var orada, sessizlik. içi benle dolu bir bardak boğazıma dayanmakta. ben burdan uzağa ve burdan derine dadanmakta
Eti geçti, duydun mu? Bıçak kemikte. Duymadınsa duy artık behey Allah’ın kulu, bıçak kemikte. Duy da silkin n’olursun bu ne biçim uyku bu. Bıçak kemikte Verilmemiş alınmış hep, yük vurulmuş dağlar gibi – insanlık bu mu? Çalıyor sömürünün imdat çanları, kımılda da kurtar şu onurunu bıçak kemikte. Topraksa paylaşılmış kıyılarsa yağmalanmış, umut hacizde, ya bu neyin puştluğu bu sana yokluk sana yasak sana dam insan değil – hâşâ – bir yağmacı soyu bu, bıçak kemikte. Üretensin yaratansın yürütensin dağları, bakma öyle kilit kilit, duvar duvar. Yetsin artık bu susku bıçak kemikte. Anasın boynun bükük babasın kolun kırık oğullar kan içinde. Kaldır artık başını 'kalsın benim dâvam dîvana kalsın' demiş ozan. O dîvan sensin artık bıçak kemikte.
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Tohumlar Tuz İçinde
Tohumlar Tuz İçinde
Reklam
170 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Hepimiz düş yolculuklarına çıkarız, uzun ya da kısa.
Lovecraft'tan ilk kez okuduğum bir uzun öykü/kısa roman oldu bu eser. Daha önce birçok öykünün yer aldığı bir derleme olan
H.P. Lovecraft Seçme Eserler
H.P. Lovecraft Seçme Eserler
'i okumuş ve beğenmiştim. Bazı kitapları ile öykülerini birkaç kez okuyup dinledim ve bu şekilde daha iyi anladığımı gördüm. İlk kez
Deliliğin Dağlarında
Deliliğin Dağlarında
okuduğumda kitap akmıyordu, sanki bana göre değildi. Ancak daha
Bilinmeyen Kadath'a Düş Yolculuğu
Bilinmeyen Kadath'a Düş YolculuğuH. P. Lovecraft · Alfa Yayınları · 201571 okunma
Allah tez vakitte dindirsin acılarımızı
İnsanın hayatı kitaplara sığmaz! Filmlere, dizilere hiç sığmaz Uzun ya da kısa cümlelere de öyle İnsanın hayatı tek bir kelimeye sığar... Acı! İnsanın hayatı acı'dan ibarettir
184 syf.
7/10 puan verdi
·
9 günde okudu
İnsancıklar, ana karakterler Varvara Alekseyevna ve Makar Alekseyeviç olmak üzere iki uzak akrabanın mektuplaşmalarının yer aldığı Fyodor Dostoyevski'nin ilk eseri. (spoiler) O dönemdeki yoksulluk dikkat çekilmek istenen esas mesele olsa da benim özellikle dikkatimi çeken bu iki mektup arkadaşı arasındaki bağlılık, sadakat ve güven oldu.
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202361,8bin okunma
Reklam
608 syf.
9/10 puan verdi
Biri güçlü kadın karakter mi dedi? Doğru adres! Tishaanah gerçekten okuduğum en hırslı, en dik durabilen kadın karakterdi. Öyle şeyler yaşamış ki hâlâ daha amacından sapmadan direnmesi mükemmeldi. Yıllar önce köle olarak satılan kızımız, sahibiyle (çok çirkin ama maalesef böyle) bir anlaşma yapar ve belli bir bedel karşılığında özgürlüğünü
Hiçbir Dünyanın Kızı
Hiçbir Dünyanın KızıCarissa Broadbent · Martı Yayınları · 2023292 okunma
[••“Çocuklar babalarına çatmaktan zevk alırlar, öyle sanırlar ki dünyayı yeni baştan kuracaklar, dünyaya geldiler ya, artık her şey düzelecektir. Ne var ki birbiri ardınca gelen nesilleri çalkalayan dalgalar, bu kadar hızlı ve böylesine kesin bir değişikliği izah edemez tek başlarına.”••]
Sayfa 98 - İletişim Yayınları
Varoluş sancıları herkeste varolmuş
XIX İLKGENÇLİK İlkgençlik yıllarımda sürekli düşünmekten, hayal etmekten hoşlandığım şeylerin neler olduğunu söylesem, sanırım kimse inanmaz bana. Çünkü bunlar ne yaşıma ne de toplumsal durumuma uygun şeylerdi. Ama kanımca insanın toplumsal konumuyla ahlaki konumu arasındaki birbirini tutmazlık, gerçekliğin en şaşmaz belirtisidir. Kendi içime
Bir hayata ya da bir isme ihtiyacı olmayan kimseleriz. Öyle olmasaydık, bu zorluğun üstesinden asla gelemezdik...
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
M.Eden'in asıl görevi
Yazarların en çok kullandığı savunma mekanizması hangisi sizce. Hayal kurma değil, ödünleme... Bir alanda yaşanmamış ya da eksik olunan duyguları insan başka bir alanda tamamlamak ister. Çoğu yazar içine kapanık ve yaşanmamışlıkla doludur. Bu yüzden yazarlar belki de tamamlanmak için. Bu bakımdan Martin Eden i okumuşsunuzdur mutlaka. Jack London başlamadan önce ilk sayfaya şunları yazmış: "İçimde söylemek için can attığım öyle çok şey var ki...Bazen tüm dünya, tüm hayat, kısacası içimi mesken tutmuş her şey sözcükleri olmam için yalvarıyormuş gibi geliyor bana. Hissettiğim şey çok büyük ama bunu kelimelere dökmek istediğimde bir çocuk gibi kekelemeye başlıyorum...'' Romanın devamını biliyorsunuzdur. Martin Eden bıkana kadar yaşıyor hayatı söylemek istediği her şey söylüyor her şey görüyor. Yani Martin Eden'in asıl görevi en başından beri Jack London'ı tatmin etmekti
İyi ya da kötü yoktur, düşüncelerimizdir onları öyle kılan.
Simurg
“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağı’na varamasan da evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam dünyanın kendisini hiç görebilir mi?”
222 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Schopenhauer’ın hayatı ile ilgili o kadar araştırma ve sözlerini o kadar incele, ama kitabını okuma! Ne kadar acınası bir durum öyle değil mi? İşte ben bu hataya düşmüştüm çünkü bunca zaman boyunca araştırdığım bu üstadın eserini alıp okumamıştım, çok yanlış yaptığımın farkına vardım. Bu kitabı okurken sizlere öyle bir mutluluk verecek ki (şahsen ben ilk elime aldığımda havalara uçamam sebep olan bu eser) keşke daha önceden okumuş olsaydım diyeceksiniz, hani vardır ya düşünürsünüz saatlerce ama bunu dile getiremez nasıl anlatsam dersiniz ya, işte öyle sizin içsel yorgunluğunuzu ve içsel çatışmanızı topluma karşı olan bakışınızı tek tek kaleme alan bu kitapta tekrardan doğacağınızın güvencesini verebilirim. Dostluk nedir ve dostlar ile ilişkiler nasıl yapılmalıdır, dostum dediğin insandan beklemediğin şeylerin, aslında olabileceğini tek tek nitelendiren bir yaklaşım bir biçim olarak karşımızda. Lafı fazla uzatmak istemiyorum öyle şatafatlı bir inceleme yapıp sizlere kendimi bilgisiz ama bilgin gibi göstermeyeceğim. Sadece şunu nitelendirmek istiyorum bir felsefe sevdası ile yanıp tutuşan her bireyin genci ve yaşlının yani herkesin okumasını tavsiye ederim. Bu kitabı okuyun ve ne demek istediğimi anlayacaksınız. (Okuyun ve muhakkak okutun, gözünüz kapalı bir şekilde insanlara önerin derim) ve tüm kitap severlere keyifli okumalar dilerim.
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Yaşam Bilgeliği Üzerine AforizmalarArthur Schopenhauer · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20196,9bin okunma
Öyle ya da böyle bir şey yapmam gerektiğini biliyorum ama bunun ne olduğunu nasıl tamamen kavrayacağım?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.