Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O zaman kalemi büsbütün bırakıyordu yazıcı köle ve içindeki ateş cevheri tükenmiş bir çakmaktaşından son kıvılcımları çıkarmak ister gibi bakıyordu Hanımefendi Sabina'ya, insan en aziz şeyi son kez gördüğünü bilerek nasıl bakarsa öyle.
Sayfa 178
“Burada güzel şeyler yara­tabilmek çok daha iyi. Neredeyse yarım kalmak üzere olan bir hayatı yeniden canlandırmak da öyle.” “İşimi yaparken bunu şimdiye kadar öğrenmiş olmam gerekirdi. Yıkmak o karanlığı iyileştirmez ya da yok etmez.” “Şu anda küçük bir yıkım yaratmak üzereyiz.” “Bu farklı. Yeni bir şey yaratmanın yolunu açıyor.” “Bu şekilde bakmak hoşuma gitti.” “Benim de.” Dudağımın kenarına bir öpücük kondurmak için eğildi ama elinden kurtuldum. “Hayes,” diye tısladım. “Ailen.” Sırıttı. “Sanırım seni her yerde, mümkün olduğunca sık öp­meyi alışkanlık haline getirmeye çalışacağım.” Yanaklarım kızardı. “Şu anda bu konu hakkında konu­şamam.” “Ama bir gün konuşacağız. Ayrıca bu, benden kaçmayı bı­rakman gerektiği anlamına geliyor.”
Reklam
İnsanın öldükten sonra çürümesi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Benim uzmanlığım başkaydı. Çürümenin başka bir türü ile ilgiliydi. Bir bakışta tanıdığım çürüme, toprağın üstünde olandı. İnsan hâlâ nefes alıp verirken, kalbinde ya da beyninde küflenme ile başlayan o çürümeyi biliyordum ben. Hayat tarafından ensemden tutulup sokulup çıkarıldığım
Locke
Deneyimin de açıkça ortaya koyduğu gibi, zihin birbiri ardına bütün tutkularının tatminini pek çok durumda askıya alma gücüne sahip olduğu için söz konusu arzu nesneleri üzerinde durma, bunları her bakımdan tetkik etme ve birbirleriyle kıyaslama özgürlüğüne sahiptir. İnsanın sahip olduğu özgürlük tam olarak buradadır. Yaşamlarımızı idame ettirip mutluluk peşinde koşarken düştüğümüz hatalar ve yaptığımız yanlışlar, iradi belirlenim sürecimizi hızlandırıp yeteri kadar inceleme yapmadan acele kararlar vermek suretiyle bu özgürlüğü kullanmıyor oluşumuzdan kaynaklanır. Herkesin gündelik olarak deneyimlediği gibi, o ya da bu arzunun gereğini yerine getirme güdüsünün önüne geçme gücümüz vardır. Bana öyle görünmektedir ki, sahip olduğumuz özgürlüğün kaynağı tamamen budur; özgür irade (bence uygunsuz bir şekilde) buradaymış gibi görünür. Zira söz konusu tutkuların askıya alınması yapacağımız şeyde iyi ve kötü olan tarafları gözden geçirmek, görmek ve yargılamak; mutluluk peşinde koşarken yapabileceğimiz ve yapmamız gereken her şeyi ne zaman tam anlamıyla yerine getirdiğimizi görmek için gereksinim duyduğumuz fırsatı sunar. Yeterli bir inceleme sonucunda varılan sonuca göre arzulamak, istemek ve eylemekse doğamıza özgü bir hata değil, bir mükemmelliktir (Essay, II, XXI, 48).
İnsan sevgiyi ararken de bencil. Kendini tamamlayacak olanları seviyor. Kendini "tamam" hissettiğinde ise daha zor seviyor. İnce eleyip sık dokuyor. Eşinde de bulamadıkları ya da cinsiyet farkından dolayı bulamayacakları varsa, arayışını çocuğunun sırtına yüklüyor. Hayatta olamadığı ne varsa çocuklarında görmek istiyor. Sanki eksikler öyle tamamlanıyor. Hiç düşündün mü, insanlar çocuklarından bahsederken neden "biz" diyor? Çünkü çocukları onlar için kız ya da oğul değil, birinci çoğul...
"Hayatta kalıplar var... Ritimler. Bir hayatta kendimizi köşeye kısılmış hissettiğimizde, hüznün, trajedinin, başarısızlığın ya da korkunun, tek bir varoluşun ürünü olduğunu düşünmek çok kolay. Yalnızca yaşamanın değil, belli bir şekilde yaşamanın sonucu olduğunu düşünmek. Demek istediğim, acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün de olamayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar."
Reklam
“...Öyle ya, belki yalnızca mutluluğu sevmiyordur insan? Belki aynı ölçüde acıyıda seviyordur? Belki acı da mutluluk kadar çıkarınadır?”
Yüzünde gördüm onu. Gerçekte olan biten, çoğu kez bu değildir, öyle değil mi? En azından, benim için değildir. İnsanların söylediklerini dinleriz, yazdıklarını okuruz, kanıtımız budur, doğrulamamız budur. Ama eğer yüz, konuşan kişinin sözcükleriyle çelişiyorsa, yüzü sorgularız. Gözlerde kurnazca bir bakış, artan bir yüz kızarması, bir yüz kasının kontrol edilemeyen seğirmesi ve sonra biliriz. İkiyüzlülüğü ya da sahte iddiayı tanırız. Gerçek önümüzde apaçık durmaktadır.
Sayfa 146Kitabı okudu
-Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. -Yok ya!.. -Evet öyle… Kitap delileri vardır meselâ. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır; kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler.
Maskeli balo
Felsefe, insanoğlunun dinsel görüntüsünün ilerleme ve aydınlanma gibi hümanist fikirlere bürünerek yenilendiği bir maskeli balo olageldi. Felsefenin maskesini düşüren en büyük düşünürler bile kendilerini baloda bulmuşlardır. Hayvan yüzlerimizden maskeleri çıkarmak, bize düşen zar zor başlamış bir ödev. Öteki hayvanlar doğar, eşini arar, yiyecek peşinde koşar ve ölürler, hepsi bu kadar. Ama biz insanlar farklıyızdır ( biz öyle düşünürüz.). Bizler eylemleri " seçimlerinin " sonucu olan "kişileriz". Diğer hayvanlar farkında olmadan yaşam sürerler, oysa bizler "bilinçliyiz". Kendimizle ilgili görüşümüz bizi insanoğlu olarak tanımlayan ve bizi diğer bütün yaratıklardan üstün kılan " bilinç" , "benlik" ve " özgür irade" denen yerleşik inancımızdan gelmektedir. Daha yansız baktığımız zamanlarda, kendimizle ilgili bu görüşün kusurlu olduğunu kabulleniriz. Yaşamlarımız bilinçli benlerin temsilinden çok, bölük pörçük düşlere benzer. En çok önem verdiğimiz şeyler üzerindeki denetimimiz pek azdır. Can alıcı kararlarımızın pek çoğu haberimiz olmadan alınır. Yine de "bizim" yapamadığımızı, " insanlık" başarabilir diye diretiriz. Varoluşunun bilinçli efendisidir o. Tanrıya akıldışı inancı bırakarak, insanlığa akıldışı inananların öğretisi bu. Peki ya Hıristiyanlıkla, hümanizmin boş umutlarını bırakırsak? Ses kaydını " Tanrı ve ölümsüzlük, ilerleme ve hümanizm masalını" kapattığımız anda yaşamlarımızdan ne anlarız?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.