İSTİKLÂL MARŞINI ANLAMA VE ANLATMA ETKİNLİĞİ SONUÇ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ KAHRAMAN ORDUMUZA 👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL) İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can
Benliği parçala-ma ve kadın erkek ilişkisi üzerine
Uzun oldu belki ama burada okunmayacaksa nerede okusun? 1- Yaşamımızda, gündelik hayatımızda önem veya değer verdiğimiz şeye benliğimizden bir pay kopar. 2- Ne kadar önem ve değer verirsek kopan parça o kadar büyük olur. Bütün olanı parçaladığın için parçalanan, uzaklaşmış kısım seni senden almaya başlar. 3- Benlik sadece kendine aitken bunu
Reklam
Cehennem Başkalarıdır
J.P.Sartre der ki; “Demek cehennem bu. Hiç aklıma getirmezdim böyle olacağını… Acı, ateş, kızgın ızgara hepsi sizsiniz demek… Ne gülünç şey! Kızgın ızgaranın ne gereği var: cehennem başkalarıdır.” Sartre’ın bu metaforu şüphesiz ki; ilk aşamadan itibaren olaya Existansiyalizm açısından baktığının göstergesi.  Toplulukların ortak bilinci, kültürel dayatmalar ve başkalarının hareketleri, yönlendirmeleri, yorumları bizi yönetmeye başlar. Sosyal hayattan içinde bulunduğumuz normlara kadar birçok konu dış etkendir ve bizler duygusal olan varlıklar olarak farkında olmadan bu yargılara, söylemlere ayak uydurmaya başlayıp, kendimizi diğerlerinden ayırt edemediğimiz bir dünya içinde buluruz. Zaman içinde bireyleri, süreç ve bu etmenler yönetmeye başlar ve siz ben olmaktan çıkarsınız… Burada bahsettiğimiz ben, benlik (öz varlık)dir. Bu nedenle başkalarıyla olan ilişkiler, bizi varoluşsal açıdan ölüme sürükler… Sartre’a göre; “ben” ve “kendim”kavramlarına odaklanıp, kendimizi, var oluşumuzu ve yetkinliğimizi sorgulamamız gerekmektedir. Bu, dünyayı ve düşünsel süreci anlamlandırmaya katkı sağlayacaktır. Bunun için de dayatmalardan, dış faktörlerden sıyrılıp; özgürce düşünebiliyor olmak gereklidir.
Kadın Filozoflar Tarih boyunca kadınlar çeşitli alanlarda ilgilenmişlerdir. Felsefe de bu alanlardan bir tanesidir. O dönemler kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapıldığı için çalışmaları göz ardı edilmiş, yok sayılmıştır. Orta Çağ’da bilim ve düşünme üzerinde çalışma yapan kadınlar ‘büyücülük’ ve ‘cadılık’ ithamlarında bulunup,
Çile
Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam, Gezdirsin boşluğu ense kökünde! Ve uçtu tepemden birdenbire dam; Gök devrildi, künde üstüne künde... Pencereye koştum: Kızıl kıyamet! Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Hayatta insan değerleri, sahip olduğu öz benlik bilinci ve koşulsuz sevilme duygusu ile yaşar. Yitirilen hep bir öz benlik parçası, her değersizleşme algısı insan ruhunu parçalar. Toplumsal kültürlerin artık ruhu parçalamak yöntemi ile inşa edildiği günümüzde, güven duygusunun kökten silinmesine, insan olma değerinin kıymetsizleştirilmesine hatta maddesel olmayan düşlerin artık naftalinli sandıklarda yok olup gitmesine izin vermeyin. Zaman dönüşür, teknolojiler dönüşür, madde dönüşür, insan da dönüşür elbet. Ama zaman değişse bile aynı dilde, aynı değerde kalması kaçınılmaz ihtiyaçlarımız her zaman olduğu yerde bizlerle yaşıyor. Zamansız insanlığımız gibi. Alıntıdır.
Reklam
168 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.