Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yakınlık Kurmak (II)
"Kimseyle yakınlaşmayayım ki canım yanmasın" diyerek pozisyon almaya başladıysan, bunu tehlike alarmı niteliğinde bir uyarı olarak değerlendirmek lazım. Yanlış yöndesin. Bir süre sonra "Kimse beni sevmiyor, istemiyor!" diyerek kırgınlığa, küskünlüğe, kindarlığa kapılabilir ya da "Benim kimseye ihtiyacım yok, ben bana yeterim, kendimi sevsem yeter!" yönünde büyüklenmeci savunmalara tutunmaya başlayabilirsin. Kendine acıma da kendini yüceltme de insanı kendinden uzağa düşürür. Bu iki yöne de sapmadan, benlik değerini, benlik saygını, öz güvenini koruyarak yaşamak için güven, sevgi, kabul ve anlaşılma ihtiyaçlarını karşılayan, gerçekçi geri bildirim alabileceğin yakın ilişkilerin olmalı.
106 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Türk şair, romancı, oyun yazarı olan
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
tarafından yedi gün içinde yazılan "
Tohum
Tohum
" tiyatro eseri, 1935 senesinde Muhsin Ertuğrul tarafından sahnelenmistir. “Tohum” piyesinde olay, Anadolu’nun işgal edilmiş bir köşesinde, Maraş’ta meydana gelir. Vatan sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Dolayısıyla vatanı müdafaanın gizlediği bir aksiyon; aksiyonun gizlediği bir fikir; ve fikrin gizlediği mahrem bir benlik olmak gerekir. Tohum, millî mücadeleyi, Anadolu halkının öz benliğinde mevcut ruhun bir fışkırışı olarak gösterir..
Tohum
TohumNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu · 20232,231 okunma
Reklam
Farkında olmadan kendimizi diğerlerinin yerine koyup diğerlerinin davrandığı şekilde davranırız. Burada genel mekanizmayı soyutlamak istiyorum çünkü bu, benliğin ortaya çıkışı ve öz bilincin gelişiminde temel bir öneme sahiptir. Özellikle sözel jestleri kullanımı aracılığıyla diğer insanlarla açığa çıkardığımız tepkileri kendimizde de uyandırmaktayız. Esasında diğer insanların davranışlarını kendi davranışlarımıza katıyoruz. İnsan deneyiminin gelişiminde dilin kritik önemi, uyarının diğer insanı etkilerken, konuşan birey üzerine de etki yaratabilmesinde yatmaktadır.
Sayfa 106Kitabı okudu
Ölüm ben oluyor işte, ölümün ta kendisiyim, soyut bir anlayış değil bu de­diğim; öz benliğim, asıl benliğim değil tabii. Benlik'in (egô, ene'nin) bizzat ölüm oluşu. İşte bunu duymayı, anlamayı başar­malı insan.
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
Yansıtmalı Özdeşim (II)
…büyüklenmeci narsistle yakın ilişkide olan kişinin aklına bile gelmeyebilir karşısındakinin asıl derdinin kendisiyle olduğu. Özellikle benlik değeri, benlik saygısı, öz güveni düşük birey, narsistin bütün yansıtmalarını, suçlamalarını, aşağılamalarını, değersizleştirmelerini üzerine alınır.
Reklam
Tarz 6
Öz gerçekten vardır. Gerçeklik bizi desteklemektedir ve biz onun bir parçasıyız. Destek oluşturmak zorunda değiliz çünkü o zaten oradadır. Bu açıdan bakarsak nasıl ki göğe inanmak hiçbir şey ifade etmiyorsa bu desteğe de inanmak ve inanmamak önemli değildir. Öz hissedilen ve yaşanan gerçekliktir. Böylelikle Kutsal İnanç, yaşamın ve evrenin içsel iyiliğine inanmamız için bize sarsılmaz bir güven aşılar. Benlik açısından işler iyi gitmiyor olsa bile anda var olduğumuzda desteklendiğimizi ve gerçek doğamızın asla incinemeyeceğini hissederiz. Kutsal İnanç sayesinde yaşanan anın getirdiğine anında yanıt verebilecek içsel özgürlüğe sahibiz çünkü çeşitli inanışlar, şüpheler ve öğrenilmiş usuller bizi bağlamaz. Her an en uygun eyleme yönlendiriliriz.
Kişi, solunumu fark etmenin doruk noktasına ulaşma olayını Budist geleneğinde bulur. Böylece meditatör giderek "soluk haline geldiğini" hisseder. Bir zaman sonra ne süje, ne de obje (soluk) vardır; sadece solunum olayının kendisi vardır. Bu da, Budistlerin "ben" ya da "benlik" (öz benlik değil, dünyevi benlik) yoktur şeklindeki inançlarına uygundur. Onun için soluyan "ben" yoktur, solunum vardır; gören "ben" yoktur, görüş vardır; işiten "ben" yoktur, işitiş vardır ve bu bütün duygular için geçerlidir. Soluk haline gelmek, doğal olarak yaşayışa, kendiliğinden, seçimsiz, Çinlilerin wu wei dedikleri bir yaşayışa götürür. Bu aynı zamanda faaliyet olmayan bir faaliyettir; çünkü bir benlik merkezinden yönetilmemektedir.
Oz olarak ben yetişkin cinsel aşkın karmaşık bir duygusal yöne- lim olduğunu ve şu unsurları bir araya getirdiğini düşünüyorum: (1) başkasına duyulan erotik arzuya dönüşmüş cinsel heyecan; (2) aşkın bütün insan ilişkilerini niteleyen saldırganlık ve normal çift değerli- liğe gösterilen hoşgörüyü hâkimiyeti altına almasıyla birlikte, libidi- nal olarak ve saldırganlıkla yüklenmiş benlik ve nesne temsillerinin bütünleşmesinden doğan sevgi; (3) ötekiyle hem karşılıklı bir génital özdeşleşme hem de ötekinin cinsel kimliğiyle derin eşduyumu ge- rektiren bir özdeşleşme; (4) ötekine ve ilişkiye derin bir bağlılıkla birlikte yürüyen yetişkin bir idealleştirme biçimi; ve (5) aşk ilişkisinin üç bakımdan da- yani cinsel ilişki, nesne ilişkisi ve çiftin süperego yatırımı — tutkulü niteliği.
Sayfa 55
Narsist birey kendince çok özel biri olduğuna inandığı için he şeyin en iyisini, en fazlasını ister ve istediği her şeyi hak ettiğini düşünür. Hiçbir bedel ödemeden, çaba göstermeden, emek vermeden, sadece varolduğu için her şeye layık olduğuna inanır. Bu inanç günümüzde kapitalist propagandayla fazlasıyla desteklendiği için bireyin sorgulamadan kabul ettiği bir norm haline geldi ve maalesef öz güvenin ve benlik değerinin sahte ölçütlerinden biri oldu. Her şeyi hak ettiğine inanmayanların öz güvensiz, yetersiz, değersiz bulunduğu, “ezik” olarak etiketlendiği bir çağda yaşıyoruz.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.