Yeni bir kağıt aldım elime ve ön yüzüne "Belki her şeyi bu kağıdın arkasındadır" yazdım. O gün o mektubu gönderdim.
Hayat böyle işte, belki her şey bu sayfanın arkasındadır.
Özlediğim kadarsın.
Gitmek isteyeni ve gideni hiçbir söz geri getirmez, bilirim ama umut hep hayatın
içinde... İnsan bir şeyler yapmak, bir yolunu bulmak, gideni döndürmek istiyor ve
mümkün olmadığını bile bile yola çıkıyor. Uzaklarda o ama aramızdaki mesafe bir
telefon kadar, bir mesaj kadar, bir mektup kadar. Aradığımda açmıyor, mesajlarıma
cevap vermiyor. Okuyor mu yoksa okumuyor mu, onu dahi bilmiyorum. Kalıcı bir
şeyler olsun istedim, düşününce ben onu bir mesajlık sevmedim. Uzun uzun sevdim
çok uzun şeyler yazmalıydım. Anlamalıydı, dönmese bile farkına varmalıydı.
Sayfalarca yazdım, belki bir mektup zarfına sığmayacak kadar çoktu yazdıklarım...
Okumaz diye düşündüm ve yedinci sayfayı yazarken bütün mektubu çöpe attım.
Neden yazıyordum ki ben bu mektubu? Bu kadar uzun uzun yazmanın temeli neydi?
Hangi acı, bir adama yedi sayfa mektup yazdırır ki? Yazdıran şey acı değildi, anladım.
Peki neydi?
Yeni bir kâğıt aldım elime ve ön yüzüne "Belki her şey bu kâğıdın arkasındadır"
yazdım. O gün o mektubu gönderdim.
Özlediğim kadarsın.