Sahabe hayatını okuduğumda bir kitapta. Şöyle yazıyordu. "Onlar Kur'an'ı ve Sünneti yaşadılar. Bizler ise sadece okuduk." Çok doğru bir söz. Bizler ne zaman Sahabe hayatı gibi bir hayatı yaşamaya çaba göstereceğiz? Ayet ve Hadis sadece Sahabe'ye mi geldi? Bizler neyi bekliyoruz?
Yukardaki paragrafa benzer başka bir şey daha söylemek istiyorum. Hani şu çafçaflı paylaştığımız ve bir türlü hayatımıza aksettiremediğimiz özlü sözler var ya.. İşte onlar yaşanmışlık, yıllanmışlık içeriyor. Şu yazarın şu sözü diye güzel alıntılar var ya.. He işte onlar...
Her biri birbirinden kıymetli ve kendi hayatlarının tecrübesi ve yaşanmışlığını içeriyor. O sözleri burada şurada paylaşacağımıza önce kendi hayatımız da uygulamaya koyalım. Önce kendimiz olalım. Sonra tecrübe aktarımı yapalım. Zira Necip Fazıl Kısakürek vb. Gibi yazarların ve şairlerin sözleri onların sadece kaleminden çıkmadı.
Bizler ne zaman temiz bir toplum olmaya karar verirsek, işte o zaman kendimizden başlayalım. Önce hayatımızda yaşamalıyız ki yaşanmamışlara tecrübe aktarabilelim. Son sözü İmam-ı Azam'ın aklımda kalan bir sözüyle bitirmek istiyorum. "Benim hayatım Hakk ile Bâtılı öğrenmekle geçti." İmamın sözlerine kulak verelim.
Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye, bizler hep hazırlanıyoruz. Neye?
Açlık, savaş, geri kalmışlık ve inanılmaz felaketlerle ilgili haberleri kitleler, masal dinler gibi dinliyor. İşte böylesi bir yaşam önümüzden gelip gidiyor. Sen kendi duvarlarının gerisine çekiliyorsun. O, kendi duvarlarının gerisine çekiliyor. Bir başka kentte. Bir başka ülkede. Herkes bir başka kentte. Herkes bir başka dili konuşuyor. Ya da anlamaya çalışıyor. Aynı dili konuşan iki kişi yok. Her sözü, insanın kendisi için söylediğine inanıyorsun. Her söylenen söz, bir biçimde insanın kendi kendini onaylaması. Karşısındakine birşey anlatmak istese de, gene kendi gerçeğini, bilmişliğini ya da doğru algılayışını kanıtlamak için söylenen sözler. Bir bedenin üzerinde dolaşan her el, kendi bedenini okşamak istercesine dolaşıyor öteki bedenin üzerinde.
Gençlere Öğütler
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi,
Evet ahlâki değeri olan davranışın ana özelliği sırf başkası için yapılması, gerekli olan bu davranışın şartıysa, davranışta bulunan bu insanın başkasıyla birliğini açıktan ve içten görmesi, "ben" ile "sen" arasındaki uçurumun kapanmasıdır. Oysa çağdaş batı düşüncesinde "Başkaları cehennemdir".
Bu söz bencilliğin özlü bir ifadesinden başka bir şey değildir. Böyle bir zihniyete saplanan insanın, kendisi gibi olan, kendisiyle bir olan bir insanın ihtiyaç içinde olduğunu görmesi ve onun için birşeyler yapması ve bundan sevinç duyması mümkün müdür? Acıması, acı çekenin acısını azaltmaya çalışması mümkün müdür? Hayat acıyla örülmüştür. Başkasının acı çekmesini azaltmak, insanın acısını azaltmak, dünyanın yapısındaki acıyı azaltmak demektir. Bu da inanmakla olur. Dinde ilerlemek, yani kalpteki inancı gerçek hale getirmekle olur.