Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Efendimiz Hz. Muhammed salllalahu aleyhi ve sellem zamanında Araplar arasında fesahat ve belagat rağbette idi; Rabbimiz onu herkesten daha fasih kıldı, ona cevâmi'ü'l-kelîm verdi, özlü ve hikmetli söz söyleme kabiliyeti bahşetti, Kur'ân-ı Hakîm'i vahyetti; o Kur'ân ki her asırda herkes ona hayran, şairler ve edipler mislini söylemekten aciz, zamanla her kitap, her doktrin eskiyor, fakat o dipdiri ayakta...
Sayfa 21
Reklam
Yüce Allah, sapanları saptırmadakı hikmetini ve adaletini söz konusu ederek "O, bununla fasıklardan başkasını saptırmaz." buyurmaktadır. Fasıklar, Allah'a itaatin dışına çıkan, Allah'ın Rasüllerine karşı inatlaşan, fisk vasfına bürünmüş ve onu başka hiçbir şeyle değiştirmek istemeyen kimseler de- mektir. İşte Yüce Allah'ın hikmeti, bunların saptırılmasını gerektirmektedir. Çün kü onlar hidayet bulmaya elverişli bir yapıda değillerdir. Nitekim Yüce Allah'ın lütuf ve hikmeti de iman sıfatını kazanan ve salih amellerle bezenen kimseleri hidâyete iletmeyi gerektirmiştir
Başkalarınınkine değil de sadece kendi öz kişiliğine dayanarak değer kazanmak; ya da kendini değer göstermekten vazgeçme, işte her yerde uygulayabileceğimiz paha biçilmez özlü bir vecize; zayıflara, erdemlilere, akıllılara yarayan, onları servete hâkim kılan ya da rahat ettiren özlü bir söz bir yönden büyükler için zararlı olabilir bu çevrelerini saran kişilerin ya da kölelerin sayısını kısıtlar; onları egemenlikten kurum ve azametten yoksun eder. Yaşantılarındaki gönenci ve şatafatı azaltır. İnsanları yalvarmak, başkalarını zorlamak, kışkırtmak, lekelemek, geri çevirmek, söz verip sözünde durmamak gibi şeylerin zevkinden alıkoyar; fırsat buldukça budalaları ortaya sürüp, yeteneklileri yok etmeyi önler; saraylardan hile ve entrikayı, kötü ve alçakça işleri, gösterişi, oyunu, düzeni yok eder. Fitne, fesat, kavga, gürültü dolu sarayları gülünç hatta trajik bir oyun hâline getirmeyi, olgun kişilerin de buna seyirci kalmalarını önler. İç rahatlığının yüzlerde görülmesini, özgürlüklerin artmasını, içten gelen yeteneklerle işe ve çalışmaya alışmayı sağlar. İnsanları yarışa, utku ve erdeme sürükler; topluma yük olan alçak, kuşkulu, işe yaramaz dalkavuklar yerine, tutumlu, olgun kişiler, üstün aile babaları, değerli askerler, hatipler, filozoflar yaratır. Bu işin belki de tek sakıncası, insanın mirasçılarına paradan çok iyi örnek bırakması olacaktır.
Sayfa 33 - Dorlion Yayınları Nisan 2022Kitabı okuyor
“Yaşam, şimdi ancak kavranılması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması gerçeğine inilmesi ilerideki yıllara atılan bir yabancı öge gibi önümüze getirilmiş. coğrafya derslerine getirilen yerküre gibi. Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye, bizler hep hazırlanıyoruz. neye?”
İsim ve sıfat tevhidi de -ki o da Allah'ım kendi zâtı için ve Rasûlünün de O'nun için tesbit etmiş olduğu bütün kemål sıfatlarını ta'til iptal etme, temsil/denk tutma ve teşbih/benzetme söz konusu olmaksızın kabul etmektir
Reklam
Kur'ân-ı Kerim öyle akli delilleri ve kesin burhanları içermektedir ki, kelâm bilginlerinin sahip oldukları gerçekler bir araya toplanacak olsa bile bunlar Kur'ân'dakilere nispetle ancak kuşun deniz suyundan gagasıyla aldığı miktar kadar olur. Çünkü Kurân, hakkın ta kendisidir. Kur'ân; hakkı, doğruyu, adaleti, adil ölçüyü, dengeyi, salâhı ve felâhı içermektedir. Kur'ân, tevhidi ve şirki söz konusu edip birincisini emr, ikincisini de yasak ettiğinde, tevhidin doğruluğuna, güzelliğine, kurtuluş için izlenebilecek yegâne yol olduğuna; buna karşın şirkin çirkinliğine, batıllığına, helâke götürecek yol olduğuna dair o kadar kesin deliller ortaya koyar ki bunların basiret önündeki durumu, öğle vaktindeki güneş gibidir.
*(Kur'ân-ı Kerim'in ihtiva ettiği ilimlerden) biri de yüce Allah'ın sıfat, isim ve fillerinin söz konusu edilmesi, eksikliklerden münezzeh olduğunun belirtilmesidir. Bunun da çok büyük faydaları vardır 1. Bu ilim ki bu, yüce Allah ile ilgili ilimdir, bütün ilimlerin en şereflisi ve kayıtsız şartsız onların en üstünüdür. Dolayısıyla da bu ilmi anlamaya çalışmak ve bunun için gerektiği şekilde incelemeler yapmak, en yüksek gayeye yönelmek ve onunla meşgul olmak demektir. Kulun böyle bir ilmi elde etmesi de sahip olacağı en şerefli ihsandır, 2. Yüce Allah'ı bilmek, O'nu sevmeye, O'ndan saygıyla korkmaya (haşyete), O'ndan çekinmeye ve rahmetini ummaya, amelini O'nun için ihlasla yapmaya götürür. Bu da kulun mutluluğunun ta kendisidir. Allah'ı tanımanın tek yolu ise O'nun isim ve sıfatlarını bilmekten, bunların manalarını kavramaktan ve bilgilerinde derinleşmekten geçer. Kur'ân-ı Kerim bunlara dair başka hiçbir kitabın kap- samadığı şekilde geniş açıklamalar ve izahlar ihtiva etmekte ve bunları Allah'ın kullarına gereği gibi tanıtmaktadır. Böylece Allah, Kur'ân-ı Kerim vasıtasıyla kullarına-Zatını gerektiği gibi tanısınlar diye- kendini tanıtmaktadır.
Çalışma Hayatının ve Umumiyetle Muvaffak Olmanın Kanunları 6
- Bir mevzu ve mesele hakkında bir yazı veya bir eser yazmaya karar verdiğin zaman, evvela bu mevzu ve mesele üzerinde evvelce yazılmış eserleri oku. Ta ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmeyesin. - Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrin yeni bir elbise giymişidir. - Her şeyden evvel ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir. - Dil bilgisi bir gaye değil, bir vasıtadır. Asıl gaye olan fikir zenginliğidir. - Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur. - Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan her birinin fayda ve zararlarını iyice hesapla. Faydası çok,zararı az olan şıkkı tercih et. - Bir işe öfkeli ve sinirli iken karar verme. Bekle, öfken geçsin. Zira öfke ile kalkan zararla oturur. - Çok konuşma. Yerinde ve özlü konuş. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir. - Dilini tut ve bil ki dil yarası, bıçak yarasından daha vahimdir. - Kimsenin yüzüne karşı söyleyemediğini arkasından söyleme ve bil ki arkadan konuşma korkaklığın en iğrenç şeklidir.
Düşünce özgürlüğüne kavuşturulmamış bir ülkenin kadını olarak, Türk kadınının sınıfsal çelişkisi konusunda söz söylemek oldukça güç.
Reklam
"Sen kendi duvarlarının gerisine çekiliyorsun. O, kendi duvarlarının gerisine çekiliyor. Bir başka kentte. Bir başka ülkede. Herkes bir başka kentte. Herkes bir başka dili konuşuyor. Ya da anlamaya çalışıyor. Aynı dili konuşan iki kişi yok. Her sözü, insanın kendisi için söylediğine inanıyorsun. Her söylenen söz, bir biçimde insanın kendi kendini onaylaması."
Yaşam, şimdi ancak kavranılması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması, gerçeğine inilmesi ilerideki yıllara atılan bir yabancı öğe gibi önümüze getirilmiş. Coğrafya derslerine getirilen yerküre gibi. Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye, bizler hep hazırlanıyoruz. Neye?
Sayfa 23 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.