Şu utanç gecesi yaşanırken çıkıp da tüm topluma "süreçleri yönetmek bir sorumluluktur, bu sorumluluk bana verilmişti ve ben gereğini yerine getiremedim, şu veya bu sebeple ülkenin en büyük 3 kulübünden birini ve milyonlarca taraftarını karşıma alıp kaybettim, 3 büyüklerin ezeli rekabetinin tarihi ve böyle bir durumun daha evvel yaşanmamış olması bu konunun ne kadar ciddi olduğunu ve kolay yaşanabilen fevri bir protesto olmadığını bana göstermektedir, yönetmeyi beceremedim, özür dilerim" diyemeyen, bunun yerine sakin bir tebessümle olup biteni izleyen bir TFF başkanı olsa olsa iki şeyden birini demektedir:
(1) Sorumluluklarını yerine getirememenin bir sebebi de sorumluluk duygusu sahibi olmamaktır. Dert etmeye dert etmeye bugüne kadar geldim, dert etmeyi de aniden şimdi öğrenemiyorum.
(2) Konu benimle ilgili değil. Başkan falan diyorsunuz ama, etkisiz ve yetkisizim. Ne sorunda rolüm var ne de çözüm ihtimalinde. Rahatlığım dert etmemekten değil müdahale imkânına sahip olmamaktadır. Dert etmek Hiçbir zaman benim haddim olmadı.
Bu iki senaryodan hangisine bakıyor olursak olalım, Türkiye'de futbol için çok karanlık günlerden geçtiğimiz ve birbirimize bakıp bakıp "dibi bulduk mu, artık tek yön yukarısıdır, değil mi?" diye sormaktan yorulduğumuz açık.