Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

dandelionis

Yokluk sanatında uzmanlaştım, çünkü var olmak çok tehlikeliydi.
Reklam
Her zaman daha fazlasını istemek.
Çeşitli şeylere bakıyordum ve bu şeylerin vaatleri beni mahmuzluyor, iğneliyor, rahatsız ediyordu: Şu bir çift çizme ya da bu gömlek seni olmak istediğin ya da olmaya ihtiyaç duyduğun kişi yapacak; içindeki eksiklik satın alacağın şeylerle doldurulabilecek bir boşluktan başka bir şey değil; sahip olduğun şeyler her zaman istediklerinin gölgesinde kalır; isteğin şifası sahip olmaktır, temel gereklilikler dışındaki şeylere sahip olmak.
İhtimal, henüz olmadığınız ama olabileceğiniz bir sürü şeyin bulunduğu anlamına gelir ve dehşet verici olmadığı zamanlarda baş döndürücü bir şeydir bu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir tarikat teklifi.
O meydanda, bana önerdikleri şeyi ve bunun benim yaşımdaki insanlara neden çekici geldiğini kısacık bir an boyunca açıkça gördüm, sezdim: yetişkinlikle gelen sorumlulukların ağırlığını devredebilme, her gün kararlar verip bu kararların sonuçlarına katlanma mecburiyetinden kurtulma, çocukluk gibi bir şeye geri dönme ve güçlükle elde edilmiş değil öylece kucağa bırakılmış bir tür kesinliğe kavuşma ihtimali. Özgürlüğün bu şekilde teslim edilmesinde saklı olan faillikten özgürleşme ihtimalini hissedebiliyordum ama bağımsızlığımı, mahremiyetimi, failliğimi, hatta derin yalnızlığımı bile seviyordum ve bunlardan vazgeçmeme imkan ihtimal yoktu.
Gençlik.
Gençsiniz; çatallanacak, sonra bir daha çatallanacak uzun bir yolda yürüyorsunuz, hayatınız devasa ve öngörülemez sonuçlar getirecek seçimlerle dolu, geri dönüp diğer yolu seçme şansını da çok ender bulabiliyorsunuz. Bir şey kuruyorsunuz, bir yaşam, bir benlik ve bu görev, inanılmaz bir yaratıcılık içermesinin yanı sıra birazcık, çok, feci, ölümcül derecede başarısızlığa uğramanın gayet mümkün olduğu bir görev. Gençlik yüksek risk taşıyan bir iştir.
Reklam
Okumak son tahlilde bir oral takıntıdır işte, belki de tedavi edilmesi gereken. İçimizdeki boşluğu doldurmak, o kaybedilmiş güveni, huzuru, anne kucağının sıcaklığını yeniden bulmak için girişilen nafile bir çaba. Buna karşı bir ilaç bulur mu yakın zamanda ilaç kartelleri bilemem ama benim bu hapı yutmayacağım kesin.
Okumanın psikodinamiği.
Okunan, anlatılan masallar, dinlenilen ninniler, birlikte bakılan resimli kitaplar. Bütün bunlar en özel yakınlıktır, anne sıcaklığıdır. Bu ritüel başka bir oral doyuma da eşlik eder çoğunlukla. Sıcacık süte. Her gece erişkinle çocuk arasında tekrarlanan bu etkileşim güven, huzur, sıcaklık, yalnız olmadığını bilme gibi birçok biliş ve emosyonla özdeşleşir çocuk bilinçaltında. Erişkinlik hayatımızda gelişen okuma alışkanlığımız bu duygudurumsal boyutu da içerir bilinçdışı olarak. Yani okuma eylemi bir anlamda çocukluk çağı duygularımızın erişkin hayatımızdaki sembolik tekrarı gibidir.
Javert'in iç sorgulaması beni en çok etkileyen satırlardandı.
Şunu itiraf etmek zorunda kalmak: Yanılmazlık yanılmaz değildir. Dogmanın içinde de hata olabilir. Kanun her şeyi söylemez. Toplum mükemmel değildir. Devlet gücü sarsılmalarla karmaşıklaşır. Değişmezlikte de bir çatlama mümkündür. Yargıçlar insandır, kanun yanılabilir, mahkemeler hata yapabilir! Gökkubbenin uçsuz bucaksız mavi camında bir çatlama görmek gibi!
Aslında belirsizliğe tahammül içsel güvenlik hissinin kuvvetiyle alakalı. İçerinde ne kadar emniyette hissediyorsak dışarıdaki belrisizliğe de o ölçüde katlanabiliyoruz.
Kaygu ve belirsizlik.
Gelecek hakkında emin olmayı dileyip her seferinde hayal kırıklığına uğradığımızda endişe sökün ediyor. Endişeli insanların belirsizliğe tahammülleri daha az. Belirsizliği kontrol etmeye çalışmak beyhude bir çaba. Hayatı hakkıyla yaşayabilmek için onun içine gömülü belirsizlik ve kederi de kabullenebilmek gerek.
Reklam
Rekabet, Dışadönük Bir Gösterinin Tapınmasıdır
O halde, insanın kendini anlaması için rekabete gerek var mıdır? Kendimi anlayabilmem için sizinle rekabete mi girmem gerekir? Sonra, bu başarıya tapınmak da niye? Yaratıcı olmayan, içinde bir boşluk olan insan, hep bir şeylere erişmeye çalışan, kazanmayı umut eden, bir şey olmak isteyen insandır ve birçoğumuz da içsel olarak fakir, yetersiz olduğumuzdan dış görünüşümüzde zengin olmak için rekabet ederiz. Konforun, mevkinin, otoritenin, gücün dış görünüşü gözümüzü kamaştırır, çünkü istediğimiz budur.
Babasını Arayan Toplum
Sert, otoriter ve cezalandırıcı babasının kendisine veremediği sıcaklığı bağımlı bir kişilik yapısı geliştirerek ve ömür boyu bu sıcaklığı kendisine vermeyecek benzer erkeklere aşık olarak, durmaksızın hayal kırıklığına uğrayan travmatize kız çocukları gibiyiz. Hep aynı lider modelini arayıp buluyoruz. O bize tanıdık geldiği için, onun uzak ve korkutan varlığıyla kendimizi daha çok güvende hissediyoruz. Oysa her çocuğun ihtiyacı, babası tarafından cesaretlendirilmek ve korktuğunda kucağına tırmanıp güven duygusunu tekrar kazanabilmektir.
Belirsizlik.
İnsanların büyük bir kısmı belirsizlikten korkar, yeteri kadar açık olmayan durumlara tahammül etme ve onlarla başa çıkmak için gerekli duygusal ve düşünsel donanıma da sahip değildir.
Kendimizden aşağı gördüğümüz kimselerin bizimle aynı şeyleri sevdiklerini ya da aynı şeyden nefret ettiklerini görmek her zaman tatsız bir duygu uyandırır içimizde...
247 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.