Stendhal'dan Balzac'a, Tolstoy'dan Thomas Mann'a Avru pa'nın gerçekçi roman geleneğinin başarılarından biri de ka rakterle bağlamın birlikte örülüşünü göstermesidir. Bu tür kurgularda karakterler karmaşık bir karşılıklı bağımlılık lar ağında yakalanmış halde sunulurlar. Kendilerinden daha büyük toplumsal ve tarihsel güçler tarafından oluşturulur ve yalnızca bölük pörçük farkında oldukları süreçlerle şe killenirler. Ancak o güçlerin elinde oyuncak oldukları anla mına gelmez bu. Aksine, kaderlerinin çizilmesinde aktif rol oynarlar. Ama bütün gerçeklik, etraflarından yalıtılmış bir halde yaşayan bir iki büyük adamın babayiğitliği eksenin de de dönmez. George Eliot'ın ifadesiyle, hiçbir özel hayat kendinden daha geniş bir kamusal hayatın etkisinden mu af değildir. Gerçekçi roman bireysel hayatları tarihler, top luluklar, akrabalıklar ve kurumlar açısından ele alma eğili mindedir. Benlik bu çerçevelerin içinde görülür. Bir edebi yat eserinin ortaya çıkışında yazarının haricinde de etkenler olması gibi, gerçekçi bir karakterin oluşumunda pek çok et ken vardır. Gerçekçilik projesiyle modern roman arasında
ki farklardan biri de budur. Beckett'in Malone Dies'ında [Ma lone Ölüyor] ya da Woolfun Mrs Dalloway'inde [Bayan Dal loway] olduğu gibi, modern roman tek ve yalnız bir bilinç le çıkabilir karşımıza.