kendimi geleceğe dahil edemiyorum, işin uzmanları bunu intihar eğilimi olarak nitelendiriyor, aslında yalnızca farkındalık bu. geçmiş ve geleceğin olmadığı bir yerdeyim. an’da yaşıyorum. neden bunu antidepresanlarla tedavi etmeye çalışıyorlar ki?
öyle garip bir boşlukla tanımlıyorum ki şu sıralar kendimi, boşluk olarak nitelendirdiğim şey çok doluluk da olabilir. zaten bu bardağın yarısı dolu mu boş mu meselesinde bardağın fikrinin alınmasından yana bir insan oldum her daim. saçmalanmaz, taranır.
insanları sınırlandıran yasalar kemikleşmiş bir siyasettir der agamben, nietszchenin kastettiği yıkım ve ilkelliğe dönüş modernizenin ilk basamağıdır. insan yıkıma uğramadan insanlığa tutsaktır.
“insan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir. ağzınızda bir silah varken ve silahın namlusu dişlerinizin arasındayken ancak sesli harflerle konuşabilirsiniz.”
her ne kadar filmi yapılan çoğu yapıtın kitabı yansıtmadığı yadsınamaz bir gerçek olsa da chuck palahniuk insomnia hastalığından muzdarip bir yazardır. dolayısıyla kitap akış itibariyle kesik ve çoğu noktada yarım bırakılmıştır. dolayısıyla okunduktan sonra film izlenirse veyahut film izlendikten sonra kitap okunursa, birbirlerini oldukça güzel tamamlıyorlar.