Pamuk ipliği ile bağlıyız hayata. Olasılıkların arasında talihimizle geçici olarak varız. Bu geçicilik unsuru işin en iyi ve en kötü kısmıdır. Elden de bir şey gelmez. Bir dağın zirvesine çıkıp on yıllarınızı meditasyon yaparak geçirseniz de bu gerçeği değiştiremezsiniz. Kabullenmeyi seçebilirsiniz ama bu da ne kadar sağlıklıdır bilemiyorum. Fazla düşünüyoruz belki de. Daha çok hisset, daha az düşün.
Sayfa 66
"Nazlı, neden yaptın böyle bir şey? " "Çünkü o bizden degil." "Bizden değil;ama tıpkı senin gibi canlı.Onun da cani var. Seni tekmeleseler nasıl acı duyarsan o da aynısını,sen onu tekmelediginde hissetti. Bu doğru bir hareket degil." "Ama babam öyle dedi.'Bunlar sokakta yaşıyor. Pus bunlar. Sana zarar verebilir. Gördüğün zaman sana yakınsa tekmele,öldür. ' dedi." "Baban yanlış söylemiş sana Nazlıcığım. Hem de çok yanlış söylemiş. Sen ince şunu sakın unutma,canlı ilana asla zarar vermemelisin. Bu kedi sana ne yaptı? " "Hiç birşey..." "O zaman neden ona vurasın,tekmeleyesin ki? Bir şey yapsa bile öncelikle sen de ona zarar vermeyi düşünme.Her ikinizin de zarar görmeyeceği yolu seç. Çünkü o da senin gibi savunmasız. Ayrıca onun dili de yok ,derdini anlatmak için." "Ama babam da annemi öyle seviyor. Hatta ağabeyimi de..."
Reklam
Muazzam ..
Özleneni özünde hissetmek; var ile yokun pamuk ipliği..
Sayfa 15 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Ersin annesinin gerçekte olmayan bir bağı varmış gibi göstermeye çalışarak, kendini aileye tam anlamıyla ait hissetmek istediğini düşünmüştü. Ailenin üyesi olduğu halde, böyle sezgisel bir bağlılık yaratmaya çalıştığına göre hayatında dolmayan bir boşluk, bir pamuk ipliği duygusu olmalıydı.
Atölye çalışmasından söz eden Villerme ekliyor: "Oradaki bir çalışma değil, bir işkencedir. Altı ila sekiz yaş arasındaki çocuklar bununla cezalandı­ rılıyor. (...) Pamuk ipliği üretimindeki işçileri asıl yıpratan, her gün yaşadıkları bu işkencedir."
"Babaannesinin evinden yarı cenaze çıkmıştı sanki. Akrabalar, yakınlar, eş dost geçmiş olsun ziyaretine geldikçe babaannesinin acısı tazeleniyor, sanki oğlunun yüzünü bir daha göremeyecekmiş gibi feryat ederek ağlıyor, bu felaketin rüyasını gördüğünü söylüyordu. Hep aynı soru soruluyordu: "Nasıl olmuş?" Olay aynı kelimelerle bir daha anlatılıyor, anlatan annesi ise Ersin hep aynı yalanı işitiyordu: "O gün çocuklara da dedim, içimde bir sıkıntı var, Allah hayır etsin diye." Oysa her günkü gibi bir gündü, annesi içindeki sıkıntıdan falan söz etmediği gibi, telefon çalana kadar her zamanki neşesiyle televizyon seyretmişti. İki kadın talihsiz bir kazaya uğrayan adamın annesi ve yengesi olmakla yetinmiyor, hikâyedeki paylarını anlamlı kılabilmek için kendilerine önseziler, rüyalar yazıyorlardı." ... "Ailenin üyesi olduğu halde, böyle sezgisel bir bağlılık yaratmaya çalıştığına göre hayatında dolmayan bir boşluk, bir pamuk ipliği duygusu olmalıydı."
Reklam
Artık genç kadına baktığında salt yardım etmek için elini uzattığı çilekeş bir kadın görmüyordu. Ötesi vardı artık...
Yalan söylemek gerçekten Özgür'e göre değildi. Ter bastı, kadehe abandı. Sağladığı şeyi kamufle edeceği daha çok belli etmesine sebeb oldu bu tavırları... Gerildi. "Sanki devlet sırrı mı! Anlatayım gitsin!" dedi kendi kendine ve anlattı amacını...
Kimin fotoğrafını yolladın? Hangi kadının? " ""Kendi fotoğrafımı." deyince Sinan duyduğunu anlamdirmak istercesine başını yana yatırıp gözlerini yuvalarından firlamiscasina açtı. "Makyaj yaptim ,peruk taktım. Hatta beni daha önce görmüş olma ihtimallerine karşın kahverengi lens aldım. Öyle bakma Sinan! Başka bir kadının onurunu kendi durumuma alet edemezdim."
"Madem gerçek dost değiller neden zaman gibi geri dönüşümü olmayan en kıymetli varlığını ayırasın ki böylelerine."
636 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.