Siddet, korku ağır ağır insanları kendine özgü ruh hali içine soktu.Kin, öç alma, nefret, yaşamdan tiksinme, korkma, panik, gizli, güçlü bir ahtapot gibi kollarını şehrin dört yanına uzatarak insanları kontrolüne aldı;
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendime bir yer edinemiyorum, kendime bir yer ...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarına kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna"
bir çocuk demiş.
"Ruh, hep kaçmak ister. Cünkü beden denilen tabutun içindedir. Aşka yakınlığımızın ardinda bu panik olabilir mi? Sıkıcı hayata ragmen yasama arzusu..."
“Panik atak; yaşama isteği, hayata tutunma çığlığıdır. Depresyon ise öfkedir. Hak ettiklerini hak edememenin öfkesidir depresyon. Ancak en kötüsü yalnızlıktır. Çünkü yalnızlık yabancılaşmadır ve dünyasızlıktır.”