Ya küresel komünizm ya orman kanunları
Koronavirüs paniği yayılırken nihai kararı vermek zorundayız; ya en güçlünün hayatta kalması ilkesinin gaddar mantığıyla hareket edeceğiz, ya da küresel koordinasyon ve işbirliğiyle birlikte yeni bir çeşit komünizmi kabul edeceğiz.
Medyamız "Panik yapmayın!" sözlerini durmaksızın tekrar ediyor. Sonra paniğe neden olmak dışında hiçbir işe yaramayacak tüm o haberleri alıyoruz. Komünist bir ülkede geçirdiğim gençlik günlerimden anımsadığım bir duruma benziyor: Hükümet yetkilileri topluma paniğe gerek olmadığına dair güvence verdiğinde, hepimiz bu teminatları kendilerinin panik halinde olduğunun açık işaretleri olarak kabul ederdik.
Tedbir bizden taktir Allah'tan diye düşünmek isteyip bir de koronayı düşünmek istemiyorum ama millet panik halinde, zorla bu psikolojinin içine çekmeye çalışıyorlar sonra modum düşüyor. Bi sakin olun!
Yeniden yaşamaya başlamak istiyorum.
Hep yapmak istediğim, ama cesaret edemediğim hataları yapmak...
panik ataklarım geri gelebilir ama artık baş edebilirim, çünkü o yüzden bayılmayacağımı, ölmeyeceğimi öğrendim. Yeni arkadaşlar edinmek, bilge olabilmek için deli olabilmek gerektiğini onlara da öğretmek isterim.
Doğru davranışların elkitabını olduğu gibi izlemek yerine kendi yaşamlarını, isteklerini, serüvenlerini keşfetmelerini, YAŞAMALARINI söylerdim onlara.
Anksiyete, panik, dürtüsellik, zararlı alışkanlıklar ya da yeme bozuklukları gibi acınız ne tür bir form alırsa alsın şefkat eğitiminin merkezindeki prensip, acıdan kaçınmanın daha acı verici olduğudur.
"Geçen hafta buradan çıktığımda sizden nefret ediyordum. Hatta bir daha asla gelmeyecektim. Şimdi oturmuş karşılıklı olarak kahkaha atıyoruz."
"Belki de nefretinizin benimle hiçbir alakası yoktur, ne dersiniz?"