Bu yalnızlık neyin yalnızlığıdır
Geniş, engin bir kırda
Papatyalar arasında
Bir başıma kaldığım da oldu benim
Bir sigarayı bölüştüğüm de oldu
Kimi insanlarla.
Ve bir zaman sonra
Bir tren gelip önümde durduğunda
Bir şeyleri geride bıraktığım
Unutmaya çalıştığım...
Acı çekmiş kadınlar her şeyin en salt halini bilir onlar. Mesela, bir palyaçonun yüzündeki hüznü bile tanırlar. Yüz metreden ihaneti görürler ve asla yaş tahtaya basmazlar.
Acı çekmiş kadınlar telaşsızdırlar. Süslü kelimelere, verilen sözlere , yeminlere duyarsızdır...
Mesela en sevdikleri çiçek her falda yaprak döken papatyalar değildir artık, zoru sever ve kardelenlere bayılırlar. Kış mevsimlerinin pencere önlerinde aranan kahvesidir onalar.
Tutmasını bilene sıcak bir dokunuş, içmesini bilene huzur tattırırlar...
"Acı çekmiş kadınlar..."
hani dersen, uzak dur denizlerden
dalgalardan, kıyılardan, yüzümden
giderim
giderim de yer dibinden kahırla
devşirdiğim papatyalar
isyan ederler dağlarımıza
boyun bükerim; yarılır cihân
boyun bükersin; parçalanır gök
Seviyorum sizleri insan kardeşlerim.
Durup dururken seviyorum işte.
Sevip duruyorum.
Kollarımı açıp bütün insanlığı kucaklıyorum.
Papatyalar gibi sizi koparıp göğsümde tutmak istiyorum.