Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SEN-SİZ PARADOKSU "Sen" yerine; "Siz" Neden Siz? Bakınız anlatayım; Siz içerisinde, gizemler saklıdır... Zira Siz; saygı ifadesidir, insani tüm değerlerin... Siz; asaletidir zarafetin ,kültürle yoğrulmuş aydın zihinlerin. Siz; beğenidir, güzelliklerin içte ve dıştaki siluetinin. Siz;
Fransızların en Fransız’ı Napoleon Bonaparte, Fransız değildi. Rusların en Rus’u Stalin, Rus değildi ve Almanların en Alman’ı Hitler Avusturya’da doğmuştu. Margherita Sarfatti, Yahudi düşmanı Mussolini’nin en sevdiği kadın, Yahudi’ydi. Latin Amerikalı Marksistlerin en Marksisti olan Jose Carlos Mariategui Tanrıya tutkuyla inanırdı. Arjantin Ordusu, Che Guevara’yı, "Askerlik yaşamına hiç bir şekilde uygun değil,” diye nitelemişti. Brezilyalıların en çirkini olan Aleijadinho adındaki heykeltıraş, Brezilya’nın en güzel kadınlarını yaratmıştı. Dünyanın en ezilmiş halkı, Kuzey Amerikalı zenciler, cazı, müziklerin bu en özgürünü yarattılar. Şövalyelerin en serüvencisi olan Don Quijote ana rahmine bir hapishanenin dört duvarı arasında düşmüştü. Son bir paradoks olarak da Don Quijote en ünlü sözlerini hiçbir zaman söylememiş, “Kopekler havlıyor, Sancho. Atlarımıza eyer vurmanın zamanıdır,” dememişti.
Reklam
Varoluşçulukta bir fırlatılmış duygusu var. Buna rağmen ben kendi kaderime sahip olabilirim. Ancak doğada üst irade olmayabilir. Çünkü tesadüf diye bir şey de var. Olasılık sonucunda biz dünyaya gelmişiz. İrade kavramına yer olmadığından paradoks da yok. Aslında iyi denk gelmişiz amına koyayım, deve dikeni de olabilirdik. O zaman görürdük asıl yalnızlığı.
Sayfa 41 - Say YayınlarıKitabı okudu
beynim
Gecenin kalan kısmından keyif almadım. Sahte gülüşler, sahte sohbetlerle benimle dertleşmeyi bekleyen beynim ile kalbimin sabrına sığındım
Sayfa 85
"Oğlum, bak hep senin yüzünden oluyor bunlar. Adam gibi şeyler düşün bundan sonra!" diye beynime çıkıştım. Evet, muhtemelen bütün suç onundu. Bilinçaltı diye bir sevgilisi vardı keretanın ve her seviştiklerinde ilişkileri beni de etkiliyordu.
Sayfa 41
Cemal 'in (Süreya), Kürtler yalan söylemek zorunda / Arnavutlar doğru dizelerini, şöyle söylemek de olanaklı: "Arnavutlar doğru söylemek zorunda / Kürtler yalan." Belli ki Arnavutluğunu her yerde çığlıklamış olan (Cemal 'in deyişiyle "edebiyatımızın mareşalı") Buyrukçu 'ya (Muzaffer) karşı kendi haklı nedenlerini bu iki dizede dile getiriyor. Cemal 'in, Buyrukçu 'ya şöyle dediğini duyar gibiyim: Ben sürgün olduğumu saklamak zorundaydım, Kürt olmak nedir bilincine varmadan daha. Sen ise Arnavut olduğunu saklayamazdın da. Arnavut olduğunu çığlıklamaman için bir neden de yoktu. Çünkü Arnavutlar bu ülkede "göçebe" dir, ama Kürtler değil. Ya da bu ülkede "sürgün" olan Kürtlerdir, Arnavutlar göçebe. Hemen burada söylemek bir paradoks gibi algılanabilir. Cemal, kendini "göçebe" olarak algılar. Öyle gezgin anlamında, yani coğrafya göçgünü göçebe değil. Bu, kendini bir yere oturtamamış olmaktan kaynaklanan göçebeliktir: "... ben hangi şehirdeysem / yalnızlığın başkenti orası". Cemal için "Gurbet garba düğşmektir" aynı zamanda ve kendisi her zaman bu "gurbet" dediği Garpta olacaktır. Bilecik 'te, İstanbul 'da, Ankara 'da, Paris 'te. Hepsi onun Doğusuna (Şark 'ına) göre, gurbettir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.