Ben/im Benim geceyi söndüren sonsuz parmaklı büyücü, bulutların arasından şehre güneşi dağıtan benim. Sabahın mor kıvılcımını, piyanodaki son at, dalga ve dalgakıran benim. Mektup benim, zarf ben, benim yelkene dolan hava, yelken, yelkende parçalanan martı ve hallaç benim. Benim bu ayna, bu suret- Bu yüz: Benim.
Her ne olursa olsun, bir olgu açıkça ortadadır: azap çektirilen, parçalanan, organları kopartılan, yüzüne veya omuzuna simgesel damga basılan, canlı veya ölü olarak teşhir edilen, seyirlik unsur haline getirilen beden birkaç on yıl içinde ortadan yok olmuştur. Beden, ceza ile yıldırmanın ana hedefi olmaktan çıkmıştır. XVIII. yüzyılın sonuyla XIX. yüzyılın başında, bazı büyük tartışmalara rağmen, cezayı karanlık bir şenlik haline çeviren uygulama yok olmaya yüz tutmuştur.
Sayfa 39 - İmgeKitabı okudu
Reklam
480 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Merhaba canlar... @okuyan_kadınlar_kulubü nün #heraybiryayınevi etkinliğinde @epsilonyayınları var. İlk seçimim #küllervekor serisinin ilk kitabından yana oldu. Sevdim mi? Evet... Konuya girmeden evveliyatına değinmek istiyorum ki, karşılaşacağınız dünyayı bilin. Beş yüz sene önce Taius isimli vahşi bir savaşçı, parçalanan savaşçı kabilelerini
Küller ve Kor
Küller ve KorSabaa Tahir · Epsilon Yayıncılık · 2021307 okunma
‪Deniz insanlara acıyordu sanki.Çağlar süren hayatı,bu küçük kölelerden zarar gelmeyeceğini öğretmişti ona.Onlar doğanın kör güçleriyle çarpışmak ve her an yenilmek zorundadırlar.Kendilerini bildi bileli çalışırlar.Yeryüzünde her şey onların teriyle,kanıyla kurulmuştur.‬ ‪En eski çağlardan beri bütün güçlerini bu kurma tutkusunun buyruğuna vermiş,kendileri için hiçbir şey elde edememişlerdir.Yeryüzünde akıl almaz şeyler yaratan bu tutku,onlara ne bir sığınak ne de günlük ekmeklerini sağlamıştır.Aslında onlar da doğanın kör güçlerinden biridir.‬ ‪Denizin onları hoşgörüyle karşılamasının nedeni budur.Dağı kemiren bu boz renkli,küçük tırtıllar,öncesiz ve sonrasız genişleme tutkusuyla kıyının yalçın,soğuk kayalarına çarpan denizin orada parçalanan ilk dalgalarına benzerler.Bu ilk dalgalar da denizin bir parçasıdır.‬ ‪Aynı gücü taşırlar.Üstlerinden fırtına esintisi geçtiği zaman onun gibi yıkıcıdırlar.Deniz eski çağlardan beri çölde piramit kuran köleleri;oyuncak köprülerini parçaladığı için üç yüz değnek vurdurarak onu cezalandırmaya kalkan gülünç Kserkses,kölelerini iyi tanır.‬ ‪Her zaman aynıdır bu köleler.Boyun eğer,aç sefil yaşar,en eski çağlardan beri olağanüstü yücelikte şeyler yaratırlar.Efendilerini kimi zaman tanrılaştırır;sık sık ilenir,kimi zaman da başkaldırır onlara...‬
Parçalanan Yüz (1984)
Umut vermiyor artık görüntün Yitirmiş eski dirimini Artık güzel değilsin..
Sayfa 60 - Kırmızıkedi YayınlarıKitabı okudu
Şiir Sanatı, Mutlu olma Sanatı, Komedi Sanatı
_Lord Byron_ _Ey güzel okur! Bir kez burnunu uzattığın bu sayfaların içinden bir daha çıkamayacağına ant içerim! _Tabuttaki ceset gibi yalnızdım. Yalnızdım bir bulut gibi. Yalnızlık dediğim haremindeki sultanınkidir. Mağarasındaki bir münzevinin değil. Hava saydam, gök mavi ve toprak kıvançlıyken, görünmekten hoşlanmayan, çatık kaşlı bulut gibi
Reklam
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
Parçalanan Yüz
Bir zamanlar anlamıyla övündüğüm Umut vermiyor artık görüntün Yitirmiş eski dirimini Artık güzel değilsin..
Mezarlık ve anıtların gösterdiği gibi, savaşın bedeli insan hayatı açısından sarsıcıydı. 15 milyona yakın sivil ve asker bu felakette canından oldu. Üstelik savaşın neden olduğu kayıp ve acıların gerçek boyutuna bu sayı tek başına ışık tutmaz. Kaybedilen her asker, kayıptan muzdarip ebeveynler ile büyükanne ve büyükbabaları da temsil eder. Eşler ve çocuklar, bir koca ve babanın ölümüyle kahroldu. Savaşın yarım bıraktığı hayatlar, dünya çapında yüz milyonlarca insanı etkiledi. Birçok insan bir anlamsızlık ve hüsran duygusuna gark oldu. Birinci Dünya Savaşı'ndan yaklaşık 30 milyon kişi de yaralı dönmüş, bunların bir kısmı kalıcı olarak sakat kalmıştı. Tıptaki gelişmeler birçok yaralı askeri hayatta tuttu, ancak bunlar şarapnelle parçalanan yüzleri ve uzuvları onarmakta çoğu zaman yetersiz kaldı. Bu nedenle pek çok gazi - sakat kabul edilmeseler de - hayatlarının geri kalanını savaşın dehşetinin korkunç abideleri olarak geçirdi. Son olarak, savaş saymakla bitmeyecek psikolojik hasara yol açtı. Siperlerin gaddarlığı ve muharebenin dehşeti, pek çok askerin zihnini altüst ederek bu güçlü adamları ebediyen yaralı bıraktı. Dünya travma sonrası stres bozukluğunun vahametini artık kabul ediyorsa da Birinci Dünya Savaşı döneminde durum farklıydı. Cesur adamlar hayatlarının geri kalanını kimsenin onları anlamadığı ruhani bir cehennem içinde sürdürmek zorunda bırakıldı.
Sayfa 295Kitabı okudu
Resim