Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nisan'ın 13'üydü, babanın doğumgünü. Cumaydı günlerden Ölümünden yıllar sonra Öğrendim onu izleyen günleri dolduran arayışındaki Umutsuzluğu, nasıl saçtığını gözyaşlarını Paris'in parke taşlarına. Bir geceliğine erteledim Paniklerini, ateşlerini, en büyük korkunu - O karataşı, büyük kederinin başının içindeki. Aradığın düşü, bir kez daha sana verilmesi için Yalvardığın hayatı ele geçiremiyecektin bir daha, asla. Güncen anlattı bana çektiğin işkenceyi. Düşleyebiliyorum nasıl ziyaret ettiğini kutsal yerlerinin hepsini Var gücünle inanarak onu orada yakalayacağına bir şekilde, Önceden kestirerek ya da bir rastlantı sonucu- Genelde ciddi bir aşk için işten olmayan o yöntemlerle. İnancının seni son yanıltması değildi bu. Bu arada birkaç saatliğine ben vardım Kadere rüşvet verdim getirmesi için seni. Sen de bir büyücü gibi çalışıyor muydun benim belirmem için? Bilmiyordum Nasıl gerekli olmaya başladığımı Ve Kaderin nasıl bir acil ameliyat için kullanacağını Fazla düşünmeden kendi çıkarlarıma hizmet edişimi
Sayfa 29
128 syf.
10/10 puan verdi
Baudelaire'ın Paris şehrini bir tımarhane gibi görerek bu tımarhanede yaşanan gündelik trajediler üzerinden, hangi şehirde olursa olsun, insanlar için bağlayıcılığı olan varoluş sorunlarını ele aldığı muazzam kitap. Aslında Paris şehri bu noktada bir imge sadece. Şehir yaşamları hemen hemen birbirine benzer bir formda oldukları için Paris'in adını
Paris Sıkıntısı
Paris SıkıntısıCharles Baudelaire · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20182,165 okunma
Reklam
103 syf.
8/10 puan verdi
·
20 saatte okudu
İNSANOĞLU, MICROMÉGAS VE VOLTAIRE
"Neden böbürlenir ki insanoğlu? Dünyaya çıplak geldiği için mi, Ömrünün kısalığından mı, Güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?" (Puşkin, Seviyordum Sizi, s. 31) 18. yüzyıl ünlü Fransız düşünürü ve yazarı Voltaire, yaşamı boyunca deneyimlediği duygu ve düşüncelerini yazınsal alana da taşımıştır. Şiir ve tragedya yazarı ünlü
Micromegas
MicromegasVoltaire · Alfa Yayıncılık · 2015430 okunma
- Alacakaranlığımsa mavimsi, pembemsi bir şey; bir güneş tutulması sırasında bir haz düşü.
Türk’ün aklıyla dalga geçemezsiniz enayiler :D
Bir ara Moskof hizmetinde bulunan ünlü bir general yara­larını iyileştirmek için Paris'e gelirken, savaşta tutsak aldığı genç bir Türk'ü de yanında getirmiş. (Bir bütün olarak, kendile­ rine güvenmek bakımından İstanbul'daki ulemadan aşağı kal­mayan) Sorbonne'daki din bilginleri, zavallı Türk'ün eğitim görmemişliği yüzünden lanetlenmesinin yazık olacağını düşü­ nerek, Hıristiyanlığı kabul etmesi için Mustafa'ya çok ısrar et­ mişler; teşvik olsun diye de, ona bu dünyada bol bol iyi şarap, öbür dünyada cennet vaad etmişler. Bu akıl çelicilikler dayanıl­ mayacak kadar güçlü çıkmış; onun için, din bilginlerince iyice eğitildikten ve ilmihali belledikten sonra, nihayet vaftiz olmaya ve *kudas sakramentlerini almaya razı olmuş. Ama papaz her şeyi sağlama bağlamak amacıyla, eğitime devam etmiş ve ertesi gün, her zamanki sorusunu sorarak işe başlamış: Kaç tane Tanrı var? Benedikt, çünkü yeni adı böyleymiş, Hiç yok diye yanıtlamış. Papaz haykırmış, Nasıl! Hiç yok mu? Besbelli, demiş, dü­rüst dönme, Bana hep bir tek Tanrı var dediniz: dün ben onu yedim.
Reklam
Zafer..
Dünyanın en güzel düşü, sen de hoşça kal!  
Sayfa 609
Paris Düşü
II Açtım alev dolu gözlerimi, Odamın gördüm ürkünçlüğünü Ve duydum, toplayınca kendimi, İğrenç kaygıların süngüsünü; Sarkaç ölüm ezgisiyle tek tek Hoyrat, öğleyi çalıyor artık, Gök de yağdırıyordu bu gevşek, Çekilmez yeryüzüne karanlık.
Sayfa 88 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bir Fransa düşü, bir Paris dalgası varsa da sanmam. Döviz koparabilecek kadar "sosyete" olamazsın!
Paris'in kent manzarasından silinmelerine karar verilmişti. Sosyal yardım örgütü, aynı zamanda kentin doğru dürüst bir görünümde olmasıyla da ilgilenen ve düşünülebilecek en resmi nitelikteki sosyal yardım örgütünün ilgilileri, polisle birlikte Rue Monge'a geldiler, tek istedikleri, yaşlı adamları yaşama geri döndürmek, dolayısıyla da yaşama hazır olsunlar diye önce yıkayıp paklamaktı. Marcel yerinden kalkıp onlarla birlikte gitti, çok sakin bir adamdı, birkaç kadeh şarap sonra bile hâlâ bilge ve uysal kalabilen bir insandı. Gelmelerini o gün büyük bir olasılıkla hiç umursamamıştı, belki de caddedeki iyi yerine, metronun sıcak havasının mazgallardan dışarı çıktığı yere geri dönebileceğini düşünüyordu. Ama kamunun esenliği için yapılmış olan, içinde çok sayıda duşun bulunduğu yıkanma salonunda sıra Marcel'e de geldi, onu duşun altına soktular ve duş hiç kuşkusuz ne fazla sıcak, ne de fazla soğuktu, ama Marcel yıllardan beri ilk kez çıplaktı ve ilk kez suyun altına girmişti. Daha kimse durumu kavrayıp yardımına koşamadan düştü ve hemen oracıkta öldü. Ne demek istediğimi anlıyor musun! Malina, biraz ne yapacağını şaşırmış gibi bakıyor, oysa ne yapacağını asla şaşırmaz. Bu öyküyü anlatmayabilirdim. Ama duşu bir defa daha hissediyorum, Marcel'in üstündeki neleri yıkamaya hakları yoktu, bunu biliyorum. Eğer bir insan kendi mutluluğun buharları arasında yaşıyorsa, eğer bir insanın "Allah sizden razı olsun"un dışında söyleyecek pek sözü yoksa, o zaman o insanı yıkamaya kalkışmamalı, o insan için iyi olanı o insanın üstünden yıkayıp akıtmamalı, birini olmayan bir yaşam için arındırmaya kalkışmamalı.
80 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.