“Mustafa Han-ı Sâni”, “Gazi Sultan Mustafa Han” adlarıyla da bilinir. (...) IV. Mehmed'in büyük şehzadesidir. (...) Edirne'de tahta oturan padişahların ikincisi olan II. Mustafa, payitaht olarak bu kenti İstanbul'a tercih eden padişahların sonuncusu, Edirne'de tahttan indirilen tek padişahtır. II. Mustafa, sefere çıkan Osmanlı
Sayfa 338 - 22- Sultan II. MustafaKitabı okudu
Dârü'l- Hilâfeti'l-Aliyye, Makarr-ı Saltanat-ı Seniyye, Dersaâdet, Âsitâne yahut Pâyitaht-ı Osmâniyân... İSTANBUL
Reklam
Kazım karabeki hilafet konusunda.
mîllî birliğe yarasaydı ve tarihte hep yüksek kalsaydı. İstikâlimizi kurtardığımız bir namı siyasî bir cemiyete vermek doğru olmaz mütalâasında bulundum. (Halk Fırkası) adı muvafık görüldü. 2 Aralık'da Gazi bana Halk Fırkası'nı ilân edeceğini söyledi ve program müsveddesini de verdi. —Lozan sulhu bitmeden ,acele edilmeseiyi olur... fikrinde bulundum. 7 Aralık'da o teşebbüsünü matbuatla ilân etti. 11 Aralık'da Mecliste görüşülürken ortaya (Pa yitaht neresi olmalı?) sualini attılar. Nafia vekili Feyzi (mer hum) : —Meclis ne diyecek? Sen emir et olur biter... dedi. İtiraz ettim ve evvelce takarrür ettirdiğimiz (kararlaşırdığımız) veçhile (İstanbul hilâfet merkezidir. Ankara da hükümet merkezi, payitaht tabiri artık kalkmıştır) dedim.
İstanbul’u dedi, köylük tacını çıkarıp bir şehir yapan, payitaht haline koyan Kostantin’di değil mi? Aynı şehri kendi hayatıyla beraber kaybeden Kayser’in adı da Konstantin. Bu tesadüfün garabeti ikinci bir tesadüfle çoğalıyor. Çünkü ilk Konstantin gibi şu son Konstantin’in de anasının adı Eleni’dir. … Fatih ve orada bulunanlar, Osmanoğullarından İstanbul’a, orduları yenerek, kaleleri devirerek, donanmalar yakarak giren ilk hükümdar gibi 469 yıl sonra -düşman orduların himayesine sığınarak, düşman donanmalarından barınacak yer arayarak kaçacak son hükümdarın da Mehmet adını taşıyacağını tahmin etseler, edebilseler acaba ne yaparlardı?
Bursa Ulu Camii
Savaşlardaki atikliği, cesareti ve hızlılığıyla Yıldırım lakabı alan I. Bayezid komutasındaki Osmanlı Ordusu, Niğbolu Kalesi (bugün Bulgaristan sınırlarında) önlerinde Haçlı Ordusu ile karşı karşıya gelir. İstanbul Kuşatmasını bırakarak Niğbolu’ya gelen Osmanlı Ordusu hem yorgundu hem de Haçlı Ordusu’nun sayı olarak yarısı kadardı. Bu koşullar altında Yıldırım Bayezid bir adak da bulunur.Duasında; bu savaş Allah’ın yardımıyla zafer ile sonuçlanırsa, Payitaht-ı Kadim yani Bursa’ya dönüldüğünde 20 cami (mescit) yaptıracağına dair niyazda bulunur. Savaş kazanılır ve Sultan Bayezid elde edilen ganimetle, hem adağını yerine getirmek hem de zaferin şükrünün nişanesi olarak 20 mescit yapılmasını emreder. Fakat dönemin kanaat önderi ve Bursa’nın Manevi Komutanı Emir Sultan Hazretleri (aynı zamanda Yıldırım Bayezid’in damadı) Padişaha bir öneride bulunur. "Artık imparatorluğa giden bir yola girdik. 20 tane ayrı ayrı mescit yaptıracağınıza neden büyük kalabalıkları alacak 20 kubbeli bir Cumalık Camii yaptırmıyorsunuz?" der ve teklifi kabul görür. Kaynaklardaki rivayete göre; caminin nereye yapılacağı konusu araştırılırken, Seyyid olan Emir Sultan Hazretleri "Rüyamda dedemin yani Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bana gösterdiği yere yapacağız." der ve bugünkü Ulu Cami’nin yerini bizzat kendi gösterir.
Misak'ın Unutturulan 4.Maddesi!...
Misak'ın unutturulan maddesi! Bugün dahi Misaki Milli'nin tam metnine inkılap tarihlerinde pek rastlanmaz. İşte 4.madde: "Makarr Hilafet-i İslâmiye ve Payitaht-ı saltanat-i seniye ve Merkezi hükümet-i Osmaniye olan İstanbul şehriyle Marmara denizinin emniyeti her türlü halelden masun olmalıdır. Bu esas mahfuz kalmak şartiyle Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının ticaret ve münakalat-i âleme küşadı hakkında, bizimle sair bil'umum alakadar devletlerinin müttefikan verecekleri karar muteberdir." İslam hilafetinin karargahı, yüce saltanat ve Osmanlı hükümetinin merkezi olan İstanbul şehriyle Marmara Denizi'nin emniyeti her türlü karışıklıktan korunmalıdır. Bu esas saklı kalmak şartıyla Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının ticaret ve dünyanın ulaşımına açılışı hakkında, bizimle diğer bütün ilgili devletlerin birlikte verecekleri karar geçerlidir. Lozan'da Boğazlar üzerindeki kontrolü milletlerarası bir komisyona bıraktık. Bu bölgeye asker sokamazdık, ağır silahlar en yakın Derince'de olabilirdi. Çanakkale harp sahasında şehidliklerimize bu yüzden sahip çıkamadık. İstanbul'u başkent yapmaya gücümüz yetse idi, Boğazların kontrolünü de elimizde tutabilir ve 1936'ya, Montrö'ye kadar beklemek zorunda kalmazdık.
Reklam
246 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.