Atatürk hakkında tartışmalı Bozkurt adlı kitabıyla tanınan İngiliz yazar Armstrong bile bakınız o günlerin İstanbul’unu nasıl anlatıyor: “Mustafa Kemal İstanbul’a vardığında, İngiliz savaş gemileri Boğaz’daydı; payitaht, Çanakkale Boğazı ve Türkiye’nin bütün elverişli mevkileri baştan aşağı İngiliz birliklerince ele geçirilmişti. Fransız birlikleri, kentin İstanbul yakasında, Fransa’nın Senegalli ve zenci birlikleriyse Galata’daydılar. İtalyan birlikleri Pera’yı ve demiryollarını tutmuşlardı. Müttefik subayları polisi, jandarmayı, limanı denetliyor, kentlerdeki istihkamların (siperlerin) boşaltılıp silahtan arındırılmasına ve ordunun terhisine öncülük ediyorlardı.” Bir yanda bağımsızlık mücadelesini yürütenleri bütün kalbi ve benliğiyle destekleyenler; öte yanda evlerini, gönüllerini, yataklarını, her şeylerini işgal kuvvetlerine açarak onlarla iyi geçinmek ve karşılığında yarar sağlamak için bin bir kez takla atıp yuvarlanan insanların bir arada yaşadığı İstanbul…
Sultan Abdülaziz’in Avrupa’ya yapacağı ziyaret öncesinde oldukça önemli bir hukukî sorun yaşanır. Sorun şudur ki, padişahın adımını atacağı her yer payitaht, yani kendi toprağı sayılacaktır. Aynı zamanda halife olan Osmanlı padişahının, Müslüman olmayan topraklara adımını basacak olması kimi çevrelerde hoşnutsuzluk yaratır. Bu mutlaka aşılması gereken önemli bir sorundur! Son derece zeki bir öneri sonucu ortaya atılan çözüm, sorunu kökünden halleder: Abdülaziz’in ayakkabılarının tabanı açılacak, içine İstanbul toprağı serildikten sonra yapıştırılacaktır. Böylelikle padişah dünyanın neresine giderse gitsin kendi toprağına basmış, kendi toprağından dışarı adım bile atmamış olacaktır! Abdülaziz’in ayakkabılarının içindeki toprak sayesinde İstanbul, Avrupa’nın birçok köşesini gezmiş olan tek dünya kentidir!
Geri130
302 öğeden 301 ile 302 arasındakiler gösteriliyor.