Ne gariptir, insanlar gök ile denizden başka hiçbir şeyin görülemediği deniz yolculuklarında gezi günlükleri tutarlar da kara yolculuğunda üzerinde durulacak bunca çok şey varken hiç kimse günlük tutmaz, sanki gelişigüzel görünüler insanın kendi gözlemlerinden daha çok anlatılmaya değermiş gibi. Bu bakımdan, bir gezi günlüğü tutulmasından yanayım. Görülecek, üzerinde durulacak şeyler, özellikle elçilerin kabulü sırasında kralların sarayları; yargıçlar oturup duruşmalara bakarken mahkemeler, kilise yargı kurulları; kiliseler, manastırlar ile içlerindeki anıtlar; kentlerin kasabaların suları ile kaleleri, limanları, koyları; eski yapılar, yıkıntılar; kitap sarayları; okullar, varsa dersler, tartışmalar; deniz ulaşımı, donanmalar; büyük kentler yakınındaki eğlence yapıları, genel eğlence bahçeleri; silahlıklar, tersaneler, yığınaklar; pazar yerleri, bor salar, ambarlar; ata binme alanları, kılıç oyunları, asker eğitimi gibi şeyler; ileri gelen kimselerin gittiği tiyatro oyunları; mücevherlerle tarihsel giysilerin saklandığı hazine odaları; sanat derlemeleri; seyrek görülebilecek şeyler; sözün kısası gittikleri yerlerin ilgi uyandırabilecek her yönü.