DAİRESEL BİR FANUS!
yaşamak ve ölmek oy pusulasına konulduğunda, bireyin ve toplumun evet ya da hayır deme dinamikleri ne olacaktır? çünkü her canlı formunun yaşaması ve ölmesi hem kendi hem de toplumsal düzene bağlıdır. bu denklem üzerinden hayat nasıl anlaşılmalıdır? verdiğimiz kararların özgünlüğü ve özgürlüğü sorunsalı karşımıza çıkmatadır. gerçekten özgür ve
188 syf.
·
Not rated
·
Read in 9 days
İnsan hayattan ne istemeli ya da hayatın verdikleriyle ne kadar yetinmeli? Her zaman tekrarladığımız günlük aktivite ya da alışkanlıklarımızı sürdürürken bazen esas istediğimize sahip olmadığımızı ve içimizde bir yerlerde daha fazlası olduğunu hissederiz. Peki bu hissin peşine takılırsak ne olur? İşte kitabımızın ana karakteri olan Santiago bu
Simyacı
SimyacıPaulo Coelho · Can Yayınları · 2023114 okunma
Reklam
Eğitimde ilk yerleştirilmesi gereken kesinlikle hepimizin mutabık olduğu "Ahlak". Peki bu ahlak nasıl yerleşir sorusunun cevabını irdelediğimizde şu sonuç karşımıza çıkıyor. Bilimsel istatistikler defâatle: Matematik, matematik, matematik diye haykırıyor. Tamamen erdemli bir nesil ütopik olabilir; lâkin erdemsizliği azaltmak elimizde.
227 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Yağmur Beklerken, kısaca 1929 yılında ekonomik buhran zamanı kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi'nin halk tarafından nasıl karşılandığını anlatıyor. Kitapta halkın çok partili siyasete kesinlikle hazır olmadığını Kurtuluş Savaşı'nda omuz omuza çarpışan arkadaşların bile birbirlerine düşman kesildiğini görüyoruz. Bu durum şu şekilde anlatılıyor, her iki partinin de önde gelen isimleri sonuç ne olursa olsun ileriki süreçte aynı hayatlarına devam edecektir. Peki ya bunu hayat memat meselesi olarak gören halk? Olayların arka perdesindeki kuraklık da siyasetin üstte bahsettiğimden daha farklı bir yansımasını gösteriyor, beni en çok etkileyen kısım da bu oldu. Yağmur olmadığı için ürünlerini hasat edemeyen halk yani yiyecek ekmek bulmada sıkıntı yaşayan halk, yeni parti kurulmasından etkilenecek kadar refaha sahip olmayan halk var. Peki siyaset hakkında düşünecek kadar refaha sahip olmayan insanların hakkı ne olacak? Bu konu hakkındaki güzel bir alıntı şöyle: "Halkın, anlatmaya çalıştığım ve anladığından emin olduğum o bilmediği bekleyişleri, idrak edemediği ihtiyaçları, bulamadıkları için kavuk ve hatta kısır oldukları ihtiyaçları temine kimler medar olacak?" Okumak, meslek sahibi olmak sadece o mesleği icra etmek için değil aynı zamanda bulunacağın zorlu koşullarda dili olmayan sesi çıkmayanların da hakkını savunmanı gerektirir. Çok beğendiğim ve altını çizerek işaretleyerek okuduğum bu kitabı günümüz seçimine yaklaşırken de okuduğum için memnunum. Öneriyorum efendim...
Yağmur Beklerken
Yağmur BeklerkenTarık Buğra · İletişim Yayınları · 2020932 okunma
Eski yöntem öğrencileri harflerden başlatır, çünkü öğrencileri zihinsel eşitsizlik ilkesine göre, özellikle çocukların zihinsel olarak aşağı olduğunu kabul ederek yönlendirir. Harfleri ayırt etmenin kelimeleri ayırt etmekten kolay olduğuna inanır; yanlış bir inanış, ama sonuçta o buna inanır. Çocuk zekasının ancak K, A, KA diye öğrenmeye elverişli olduğunu, Kalipso diye öğrenmek için yetişkin, yani üstün bir zeka gerektiğini sanır. Kısacası, Kalipso gibi B, A, BA hecelemesi de bir bayraktır: kapasite'ye karşı kapasitesizlik'in bayrağı. Hecelemek bir öğrenme yönteminden önce bir nedamet duası gibidir. Bu yüzden de ilkelerin karşıtlığı açısından hiçbir şey değiştirilmeksizin tekniklerin sırası değiştirilebilir: Günün birinde belki Eski Yöntem öğrencilerine kelimeleri okutacak, biz ise heceleteceğiz. Peki bu sözde kılık değişikliğinden ne gibi bir sonuç doğacaktır? Hiç. Öğrenciler yine bir o kadar özgürleştirilmiş olacak, Eski Yönteminkilerse yine bir o kadar aptallaştırılmış. ... Eski Yöntem öğrencilerini heceleterek değil, tek başlarına heceleyemeyeceklerini söyleyerek aptallaştırır; dolayısıyla kelimeleri okutarak da onları özgürleştirmez, aptallaştırmış olur; çünkü büyük bir özenle onlara körpe zekalarının hocanın ihtiyar beyninden çekip çıkardığı açıklamalardan vazgeçemeyeceğini söyler. Demek ki özgürleştiren veya aptallaştıran teknik, yol yordam, tarz değil, ilkedir. Eşitsizlik ilkesi, şu eski ilke, ne yaparsak yapalım aptallaştırır; eşitlik ilkesi, jocotot'un ilkesi ise kullandığı teknik,kitap, olgu ne olursa olsun özgürleştirir.
Eğitim farkı
Uluslararası sıralamalarda çoğu zaman dünyanın en başarılı okullarına sahip olduğu söylenen Finlandiya bu ilerici modellere çok daha yakın düşüyor. Finlandiya'da çocuklar yedi yaşından önce hiç okula gitmiyorlar - sadece oyun oynuyorlar. Yedi ile on altı yaş arasındaki çocuklar 9:00-14:00 saatleri arasında okulda oluyorlar. Hemen hiç ev ödevi verilmiyor, liseden mezun oluncaya kadar hemen hiç sınava girmiyorlar. Finlandiyalı çocukların hayatının merkezinde serbestçe oyun oynamak bulunuyor: Öğretmenlerin her kırk beş dakikalık ders için çocuklara on beş dakika oyun sadece süresi tanıması yasal zorunluluk. Sonuç ne peki? Çocukların yüzde O,1'ine dikkat sorunları tanısı koyuluyor; Finlandiyalılar dünyanın en çok okuyan, sayısal becerisi ve mutluluk düzeyi en yüksek insanları arasındalar.
Sayfa 259Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.