Bu sene yıllar sonra ilk defa ağaç diktim. Yaklaşık bir aydır haftada iki üç gün bir saatlik yol gidip o ağaçları suladım, topraklarını havalandirdim uğraştım.
Bugün itibariyle yağmur yağdı, bu yağmur yüzümü güldürdü, içime ferahlık verdi.
Normalde belki de yağa yağa haftasonunu mu buldu diyebilecekken bugün öyle mutlu oldum ki..
İşte hayat böyle.. pencereden bakinca dışarda aynı şeyler oluyor ama sizin içinizde bambaşka pencerelerden bambaşka görüntüler canlanıyor..
Ilk Mehmed Uzun kitabım yani bir tanışma kitabı benim için "Aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık "
Derin tarihe girmeden yüzeyde dolaşmak istersem kitap için ne diyebilirim diye sordum kendime "öncelikle " merak duygusu hakimiyeti diyebilirim .. daha erken saate başlasaydım şimdi yatmak zorunda kalmazdım acaba ne olacak diye
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Kitabın dili oldukça yalın ve anlaşılırdı. Kitabın konusu ve ismine baktığımızda salt bir sistem, düzen eleştirisi yapacak diye düşünüyoruz. Gerçekten de öyle yapıyor. Eleştirileri genelde Almanya üzerine ve Alman anayasası, televizyonları, gazeteleri, eğitim sistemleri üzerine yapmış. Tabii bu demek değildir ki biz
Yaşamak için diyorum: ''Daha büyük ve insanca bir sebep lazım.''
İçimizdeki şeytan...
Yükselen bir soysuz umudun varlığının habercisi...
Sene 1940. Yani bundan 80 yıl öncesi. o günle bugün arasında değişen binaların daha da yükselmiş olması vs vs. Alım gücünün yine diplerde olduğu zamanlar. İnsanların sefaletinin damarlara kadar inmiş olması. Tek bir farkla: bugün kredi kartı, kredi gibi lanetler mevcut. Yani
...
Anayasayı okuyunca insanın içine bir tür güven hissi doluyordu ama pencereden dışarı bakınca Anayasada anlatılanlarla ilgisi olmayan bir ülkede yaşadığım hissi daha ağır basıyordu.
...