İlk defa okuduğum Livaneli kitabının bu kadar haz verici oluşu yazarın diğer tüm kitaplarını bir çırpıda okuma isteği uyandırdı.
Kitabı bir kardeşlik hikayesi olarak okurken, içinde aşk, polisiye, kurgunun da yer aldığını gördüm.
Kitabın sonunda hiç beklemediğim gerçeklerle karşılaşmam, kendimde şaşkınlıktan açılan ağzımı kapatacak kadar güç bulamama sebep oldu.
Kitabın içindeki " Biz on yaşındayken babamın kullandığı arabayla İstanbul'dan Ankara'ya, dedemleri ziyarete gidiyorduk. Sonradan, günlerdir uykusuz olduğu anlaşılan bir sürücünün kullandığı tır, karşı şeride kayarak üstümüze çıktı. Babam orada, annem de hastanede öldü. Arkada oturan Mehmet'le ben kurtulduk." şeklindeki kısa alıntının da hayatımla büyük bir benzerlik taşıması cabası.
Tekrar tekrar okuduğum cümleler. Hayatın içinden, hayatımın içinden bir kitap. Bu kadar benzerlik olabilir miydi? Hayatın bana bir oyunu muydu? Gerçekten kardeşimin hikayesi olabilir miydi?