Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

zeynep

zeynep
@pinupgalore
life imitates art
Deutsch Lehramt
Adana
20 Eylül
66 okur puanı
Ekim 2019 tarihinde katıldı
Hayat kendisini gerek büyük gerekse küçük meselelerde sürekli bir aldanış (bir hile ve desise) olarak sunar. Eğer vaat ettiyse sözünde durmaz, ta ki arzu edilen şeyin ne kadar az arzu edilmeye değer olduğunu gösterinceye kadar: kah umutla kah umut beslenen şeyle aldanmamızın sebebi budur. Eğer verdiyse mutlaka almak için vermiştir.
Reklam
Kişi bilinçli olarak sevilmemekten korkan birinin aslında bilinçaltında sevmekten korktuğunu fark etmelidir. Sevmek, kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir, inancı az olanın sevgisi de azdır.
Çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken (aktif) ilgidir. Bu etken ilginin bulunmadığı yerde sevgi de yoktur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sevmek bir eylemdir; edilgen bir duygu değil. Bir şeyin "içinde olmaktır", bir şeye "kapılmak" değil. En genel biçimiyle sevmenin etken yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.
Geceleri aşık olur, birbirimize aşkımızı geceleri ilan ederiz. Gündüzler bizi mantığımızı kullanmaya, kendi hapishanemize kapanmaya zorlar. Gün boyunca baskı güçleri, aşkın özgürlüğüne karşı savaşır. Ama geceler bizi yeniden aşık eder, bize "seni seviyorum" dedirtir. Gündüzleri söylenen "seni seviyorum"lar geceye gönderme yapar.
Reklam
Vakit geldi kunâla dünyayı göreli çok oldu tam kırk yılda seni buldum kunâla bu can tenden geçmeden bu dünyadan göçmeden bir kerecik sevmek çok değil simsiyah saçların var kunâla kemiklerine yapışık etlerin var birgün dökülecek kunâla kuşu gibi gözlerin var birgün sönecek kunâla bu etlerin arkasında güzelliklerin var benden başka kimse bilmeyecek bu can içimde kuştur kunâla seni görünce titrer bu can gözümde mahabbettir kunâla seni görünce yanar bu can burnumda soluk olur kunâla uçar gider bu can benden geçmeden bu dünyadan göçmeden bir tek seni sevmek çok değil
"gecenin sonundan söz ediyorum ben karanlığın sonundan ve gecenin sonundan söz ediyorum ben eğer evime gelirsen ey sevgili bir lamba getir bana ve küçük bir pencere ki oradan mutlu sokağın kalabalığını seyredeyim"
“...incesin bardakta bir karanfile benzemiyor inceliğin serçeler sekmiyor hayır, dudaklarında ham demirden bir çanakta dövülmüş otlar olur ısınmış taşlar olur yazları geceleyin sazlar kanımda Çiçek Dağı'nı vurur doldurur öylece göz yerlerimi inceliğin..."
küçücük gecemde benim, ne yazık rüzgârın yapraklarla buluşması var küçücük gecemde benim yıkım korkusu var dinle karanlığın esintisini duyuyor musun? bakıyorum elgince ben bu mutluluğa bağımlısıyım ben kendi umutsuzluğumun
unutmaktan başka güz yokmuş gibi ve hayattan daha gerçek bir yalan “beni terk et içimde sonbahardan başka bahar kalmadı” belki de gitmektir aşk, sadece gitmek avare bir kederi sarıp yaralarına rüzgârın devirdiği bir ağaç gibi köklerini sessizce bırakarak toprağa.
Reklam
Herkesin öyle bir hikayesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği. Çünkü kimsenin dinlemediği... İçine atmak, diye bir şey varken, anlatmaya ne gerek vardı?
Doğru söylüyordu. En azından doğru söylediğini düşünüyordu. Çünkü dünyanın en çabuk geçen, geçer geçmez de en hızlı yakalanılan hastalığına sahipti: Umut.
224 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.