Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

onurcan

onurcan
@pistonofadown
5 okur puanı
Temmuz 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
bir roketatarı hapşırık tozuyla doldurarak üçüncü tanktan kurtulduk. içindekiler tankın zırhına kafalarını o kadar çok çarpmışlardı ki tanktan cesetten başka bir şey çıkaramadık. yalnızca sürücüsü hala yaşıyordu ama direksiyona sıkışmış olan kafasını ayıramadığımızdan, bir suçu olmayan tanka zarar vereceğimize herifin kafasını kesmeyi tercih ettik.
Reklam
Temiz dört tuvali bile yoktu. O sıralar boyalar çok pahalıydı ve paleti neredeyse çırılçıplak görünüyordu zavallı beyzadeye. Ama bu sefaletin göbeğinde, sahip olduğu inanılmaz gönül zenginliklerini ve içinden taşan bir yeteneğin yakıcı ateşini duyumsuyordu.
"Ah Mabuse! Ah, ustam benim!" diye ekledi tuhaf ihtiyar. "Meğer sen bir hırsızmışsın, yaşamı da yanında alıp götürmüşsün!.."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaşlı adam bir zorbanın sert el hareketiyle onun sözünü kesip, "Sanatın görevi, doğayı kopyalamak değil, dışavurmaktır!" dedi heyecanla. "Sen sıradan bir kopyacı değil, bir ozansın! Öyle olmasaydı, bir kadının kalıbını alan yontucunun bütün işi bitmiş olurdu. İyi öyleyse. Metresinin elinin kalıbını alıp önüne koymayı bir dene bakalım! Aslına hiç benzemeyen korkunç bir ceset göreceksin önünde ve gidip, onu birebir kopya etmeyen ama devinimini ve canlılığını betimleyen adamın yontu kalemini eline almak zorunda kalacaksın. Bizim işimiz, nesnelerin ve varlıkların düşüncesini, ruhunu, çehresini ele geçirmektir...
Hayır dostum, bu fildişi tenin altında kan akmıyor; varoluş o kızıl çiyiyle, şakakların ve göğsün amberimsi saydamlığı altında birbirine karışan damar ağlarını ve lifleri doldurmuyor. Şu nokta ürperiyor ama şurası kıpırdamıyor; yaşamla ölüm her ayrıntıda savaşıyor: Şurada bir kadın var, şurada bir yontu, az ötede bir ceset. Senin yaratın tamamlanmamış. Sevgili yapıtına ruhunun ancak bir parçasını üfleyebilmişsin. Prometheus'un meşalesi ellerinde birkaç kez sönmüş ve tanrısal ateş, tablonun çoğu yerine değmemiş.
Reklam
Bu kırılgan heyecanlar arasında da, kendi şöhret ve yıkım yazgısının tadına doyulmaz işkencesini çekmeye başlayan genç bir sanatçının taze tutkusu kadar aşka benzeyen hiçbir şey yoktur.
Önüne bir lokma ekmek tutuluyor ve bunun geri alınması tehdidiyle en olmayacak şeyler yapılıyordu. İstihfaf ettiği, kendisinden zayıf bulduğu mahlukların mahkûmu olmak çok harap edici bir şeydi.
Sayfa 200Kitabı okudu
Pek sakin olmayan bir geceden sonra uyanınca hayatı biraz daha tatlı buldu. Hadiseler, gece vakti ve bir idare kandilinin ışığında konuşulduğu kadar ümitsiz ve korkunç değildi. Dışarda ağaçların yapraklarını oynatarak esen bir sonbahar rüzgarı, bu ölüme mahkum yaprakları henüz koparamıyordu. Bu minimini yeşil mevcudiyetler bile içlerinde bu kadar kuvvetli bir mücadele ve mukavemet kabiliyeti taşırlarken, kendisinin karanlık düşüncelere dalması doğru olmazdı.
Sayfa 175Kitabı okudu
Çocuğun bu metaneti orada bulunanların kalbini parçalıyordu. Zaten, bir felakete sükûn ve itidalle tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı; yavaşça kalkıp inen göğsün içinde nelerin kaynadığı bilinmediği için, insan mütemadi bir ürkeklik ve tereddüt içinde üzülür...
Yarımporsiyon'un ayak sesleri koridorda uzaklaştı. Bir hükümlü, arkadaşına, -Ulan, dedi, bu herif "Allah belanızı versin" der gibi "Allah kurtarsın" diyor be... Arkadaşı, - Ben de onun anasına söver gibi "sağol" diyorum ne çıkar... dedi.
Reklam
Nelli
Deyim yerindeyse, acısını körüklemenin verdiği üzüntüden zevk alıyordu... Bu zevk bana da yabancı değildi. Kaderin baskısı altında ezilen daha niceleri uğradıkları haksızlığın üstüne gitmekten acı bir zevk duyarlar.
Sayfa 314Kitabı okudu
Elektromangal bir delikanlı gönlü işte..
Herkes sorulara saldırıyor, ben gemilere bakıyorum. Önce Madam Somerville'e, sonra her gördüğüm kıza aşık olmalar. Etütler boyu hiçbir dersle ilgilenmeyerek sorumsuzca şiirler düzmeler, bir sigara yakıp tatmin olmalar... Labirent bir delikanlı gönlü bu, içine gömdüklerim var, içinde yitirdiklerim var, beni kandırıp içine girmeden çıkan var... İçimde yoğun bir trafik yaşanıyor, içim içimi denetleyemez bir durum. Elektromangal bir delikanlı gönlü işte.
Galatasaray'ın bir özelliği de bu, çok zeki herifler bir araya toplanıyor. Üst düzey fırlama zekâlı bu herifler, bu salak ders kitaplarını çalışmadan bu bu okulun nasıl bitirilebileceğine çalıştırıyorlar kafayı ve genelde başarılı oluyorlar işin ilginç yanı kendilerini ilgilendiren konuları çok acayip öğreniyor ve o işin uzmanı olmaya yöneliyorlar. Bütün bunlar kendiliğinden oluşur Galatasaraylıda. Ve fakat Galatasaray bu biçim adam yetiştirmek üzere konuşlandırılmış. Üretim hatasından doğan başarılı yanlışlar çıkıyor ortaya!
Oynayacağım metni açıyorum önüme. Gel bakalım Anton Pavloviç Çehov. Kütüphane memuru yaşlı sinyoritadan bir Vivaldi çalmasını rica ediyorum. Burada böyle rica edebilmeklikler var. Burayı onun için seviyorum. "Dört Mevsim"i koyuyor sinyorita pikaba. Kim gider ağbicim okula? Aklımın havuzunda alabalıklara verdim düşüncelerimi, su altından düşünce yürütüyorum.
Böyle olunca içmek en iyisi birader! Kafayı çekip divanıma uzandım mı dünyalar benim oluyor. Yaylı bir divanım var görmelisin! Hayalimde kendimi Homeros, Dante, Fredrik Barbarossa olarak canlandırıyorum. Keyif benim değil mi, dilediğim gibi hayal kurarım. Ama sen kuramazsın, çünkü her şeyden önce kendi kendine bir şeyler olmak istersin. Sonra bütün arzular sana yasaktır, yük beygirisin çünkü. Bende hayal, sende gerçek.
Sayfa 141Kitabı okudu
Ruslarda böylelerine sık sık rastlanır. Çoğu yetenekli, dirayetli ama içleri karmakarışık insanlardır. Belirli noktalarda kendilerini zaafa kaptırır, bile bile, şuurlu olarak, vicdanlarına aykırı hareket edebilirler; sonunda mahvolurlar, üstelik bunun böyle olacağını önceden bilirler. İşte Masloboyev şarap içinde boğuluyordu.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Öyledir birader, ilham perisi ezelden beri tavan arasında aç açına oturmuştur, yine de öyle olacak. Böyle işte!
Bana hep garip gelen, gözyaşların doğmadan önce programlanmış olmasıdır. Bu demektir ki ağlayacağımız önceden saptanmış. Bunu hiç düşündünüz mü? Kendine saygısı olan hiçbir yaratıcı yapmaz bunu.