. Cebinde banka hisse senetleri olduğu halde "faiz haramdır" diye haykıran adamın doğru söylediğine inanalım mı? Yahut bir adam "Allah'ın indinde din İslâm'dır" dedikten sonra kendini teknolojik medeniyet dininin piyasa mezhebine bağlı sayarak kullukta bulunuyorsa sözlerini nasıl doğru kabul edelim? Diyeceksiniz ki bu adamların telâffuz ettikleri doğru fakat fiilen içinde bulundukları davranışlar hatalıdır. Kendileri yanlış içindedirler, fakat ağızları Kur'ân ve Sünnet'e uygun sözler etmektedir. Ben bu tür akıl yürütmeyi kabul etmiyorum. Diyorum ki bu adamların madem yaptıkları bozuktur, öyleyse söyledikleri de bozuktur. Yani, eğer bir doğruyu ifade ediyorlarsa, bunun doğrunun hükümrân olması için değil, kendi durumlarının pekişmesi için yapıyorlar. Söyledikleri ve yaptıkları arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkarmakla bir ahlâksızlık gösteriyorlar; böyle bir ahlâk düşkünü kişinin sözlerinin ve düşüncelerinin sağlıklı ve sağlam olması mümkün olamaz. Hem banka hissedarı olup, hem de "faiz haramdır" diyen kişinin bu sözünde bizim bilmediğimiz çıkar hesapları yatıyor olmalı. Yani adam faizin haram olduğunu söylemekle Kur'ânî bir doğruyu ifade etmiş olmaz, ama içinde bulunduğu münasebetler silsilesi içinde sözü yeni bir şekil ve mana alır. Bu tıpkı bir müşrikin "lâ ilahe illallah" dediği zaman söylediğinin îslâmi özünden boşaltılmış başka bir söz oluşu gibidir. .
Sayfa 19 - Çıdam YayınlarıKitabı okudu
Türkiye’de Dini/Manevi Değer/Kavramların Ticari/Siyasi Kullanımı
Yetmişli yıllardan itibaren köyden kente göçün hızlanmasına paralel olarak şehirlerde Menderes-Demirel’in temsil ettiği muhafazakâr/dindar politik görüşün alternatifi olarak daha siyasi ‘İslamcı’ bir politik hareket gelişti. Bu politik hareket doğal olarak şehirlerde esnaf/işadamı kesiminde de kendine taraftarlar edindi. Bu insanlar muhtemelen bir
Sayfa 186 - Yayınevi 21Kitabı okudu
Reklam
Gündem oluşturmak , kendinden bahsettirmek, izlenme oranını arttırmak .... İslami meseleler artık bu "dürtü"ler eşliğinde çıkılan kitlelerin önünde konuşuluyor, tartışılıyor ne yazık ki ! ... Bir " "farklılık fetişizmi" söz konusu .. Neylersiniz ki " piyasa " da bu markadan mebzul miktarda mevcut .
Yeni dindar girişimciler, rekabet odaklı piyasa şartlarına uyum sağlamak adına geleneksel islamcılığın "kanaatkar" söyleminden uzaklaşarak, bir piyasa islamı anlayışını benimsemişlerdir. Piyasa islamı ile kastedilen, tüketiciler açısından geleneksel islamda dünyevi şeylere tamah etmeme anlayışı doğrultusundaki sade yaşam tarzının aksine, zenginliğin öne çıkarılacağı harcamalarken; sermaye açısındansa giderlerin en düşük, karın en yüksek seviyede tutulmaya çalışıldığı bir şirket idealidir. Bu grup da kendisini neoliberalizmin statü, itibar, prestij gibi her şeyin tüketim üzerinden kavramsallaştırıldığı çarpık anlayışlını benimseyerek, dinle ilgili şeyleri metalaştırarak, hem üretim hem tüketim açısından birer cazibe merkezi haline getirmeye yönelmiştir.
"materyalist kapitalizmin en vahşisi" olarak değerlendirilen Coco-Cola'ya yine sodalı-gazlı içecekler üzerinden ticari bir mantık dahilinde savaş açmak, İranlı Zamzam-Cola ve diğer İslami kola üreticilerinin yaptığı gibi, esasında rakibin meta yönelimli mantık, ilkeler, araçlar ve düşselini kabullenmek anlamına gelir. Kârın bir kısmı Filistin'e yardım kampanyalarına gitse de bu böyledir.
MÜSİAD'ın yayınladığı Homo İslamicus başlıklı bir makale derlemesinde tahayyül edilen İslami düzenin kapsamlı bir tablosu bulunabilir. Bu tablonun geneline baktığımızda, ilk başta para kazanmayı meşrulaştırma ve İslam'ın gerek bireysel zenginleşmeyle gerek ulusal ekonomik kalkınmayla uyumlu olduğunu gösterme çabasıyla karşılaşıyoruz. İkincisi, İslami ekonomi modelinin Hayek'in eserlerinde bulunan muhafazakar liberal yaklaşımla benzerlikler taşıyan bir tarzda kavramsallaştırıldığını görüyoruz. Piyasa ekonomisi, Hayekvari tarzda kendiliğinden bir düzene sahip olarak tahayyül ediliyor ve hükümet müdahalesini gereksiz kılacak şekilde, toplumsal ilişkilere dayanan bir ahlak temelinde işlediği öne sürülüyor.
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
Piyasa İslamı yoksulların dünyasına ait bir kavram değildir. Aksine, Geleneksel İslam'la özdeşleştirilen sosyal adalet ve azla yetinilen sade yaşam biçimi ideallerini ikame eden dindarlık; zenginliğin ve kozmopolitizmin yan yana geldiği burjuva yönelimli bir evrene aittir. Bu ortamda, fakirlik arzu edilen bir durum değildir. Bilakis kargaşalara neden olabileceği için yoksul, potansiyel günahkardır.
Pozitif anlamda doğrudan sosyal içerikli, toplumu geri kalmışlıktan kurtaracak hiçbir şey yapmıyoruz.
Batı'nın, ferdiyetçilik, liberalizm, anayasacılık, insan hakları, eşitlik, hürriyet, hukuk nizamı, demokrasi, serbest piyasa, kilise ve devletin ayrılması konularındaki fikirleri, İslamî, Konfüçyen, Japon, Hindu, Budist veya Ortodoks kültürlerde ekseriya fazla bir yankı uyandırmaz.
Sayfa 43 - Vadi Kültür SanatKitabı okudu
Kültürel Boşluk
Batılı olmayanlar ayrıca Batı ilkeleriyle uygulamaları arasındaki uçurumu gözler önüne sermekte tereddüt etmeyeceklerdir. İkiyüzlülük ve çifte standart evrensellik tasarlayanlar ödülü olacaktır.demokrasi gelişmedir ama İslami fundamantalistleri(köktendinci) iktidara taşırsa gelişme değildir.İran ve Irak söz konusu olunca nükleer Silahsızlanma vaazları verilir ama İsrail olunca bu unutulur.Serbest piyasa gelişme için bir iksirdir ama tarım söz konusu olunca değildir. İnsan hakları Çin söz konusu olunca önemlidir ama Suudi Arabistan olunca hayır.Petrol sahibi Kuveyt saldırıya uğrarsa yoğun bir güç kullanır ama petrolü olmayan Bosna ya yapılan saldırı görmezden gelinir.Batı dışı toplumların batının değer,kurum ve kültürüne adapte olacağı inancı eğer ciddi alınırsa ahlak dışıdır.
Sayfa 118Kitabı okudu
98 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.