youtu.be/SWrcn1X1TBI Platonun mağara alegorisi yayında Platon û Alegorîya wî Şikeftê di weşanê de ye
Kişisel okurluk tarihimdeki en büyük vasatlığım; şüphesiz ki
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
okumaya
Karamazov Kardeşler
Karamazov Kardeşler
’den başlamaktı. Bu akıl almaz bir meydan okumaydı bunun altından kalkamamıştım. Ve haliyle Dostoyevski’yi “anlaşamadığım yazarlar” kervanına katmıştım. Halbuki
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy
okumayan en ince en basit klasiklerinden başlayıp adım adım
Anna Karenina
Anna Karenina
’ya yürümüştüm. Temelleri sapasağlam bir bina gibi inşa etmiştim Tolstoy evrenimi. 1000 sayfalık Karenin’i bile bitirdim artık önümde kimse duramaz deyip bodoslama girdim Karamazov’ların ormanına ve çıkamadım. Yetmezmiş gibi bir de uçurum soktum Dostoyevski ile arama. Bu akşam yine Karamazov Kardeşler’den çizdiğim satırlara gömüldüm. En çok da “Büyük Engizisyoncu”da çizdiklerime. Kendimi inşa etme yolculuğumda her bunaldığımda yaptığım gibi. Sanki zaman tersten akmış da
Étienne de la Boétie
Étienne de la Boétie
’nin,
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
’un,
Sokrates
Sokrates
’in,
Marcus Aurelius
Marcus Aurelius
’un öğretileri bu kesitten doğmuş gibi. Ne zaman okusam aynı şeyi söylerim; Eğer koca bir insanlık tarihini birkaç sayfaya sığdırmak gerekseydi bir Karamazov Kardeşler’deki Büyük Engizisyoncu bir de Platon’un mağara alegorisi buna yeterdi. Ve bir Büyük Engizisyoncu bana yetti Dostoyevski’yi gönlümün tahtına oturtmaya. Koca 1000 sayfada hakkı ile anlayabildiğim belki tek bölümdü. Vakit var hala, ve sabrım da var, kaderin ilmeklerinden birinde Dostoyevski ile yollarımızın yeniden kesişeceği günleri beklemeye. İyi okurlar bilir, okumak her zaman yazarla buluşmak demek değildir.
Reklam
Her birimizin görebildiği tek şey kendi gölgelerimizdir.
Palahniuk Günce kitabında şöyle yazıyor: İnsanlar hayatlarını beyinlerinin sol tarafıyla yaşarlar. Ancak kişi aşırı derecede acı hisseder, üzülür veya hasta olursa, bilinçaltı bilince sızabilir. Biri yaralandığında, hastalandığında, yas tuttuğunda veya depresyona girdiğinde beynin sağ kısmında bir anda bir flaş patlar ve kısa bir süreliğine ilahi esine ulaşma imkanı sağlar. Ani esin patlaması. Bir anlık kavrayış. Fransız psikolog Pierre Janet, bu durumu, “zihinsel eşiğin alçalması” olarak adlandırıyor. Alman filozof Carl Jung’a göre bu durum bizi evrensel bilgiye ulaştırıyor. Platon’a göre hiçbir şey öğrenemeyiz. Her şey bize sadece hatırlatılır. Yeterli miktarda stres, iyi veya kötü, aşk veya şekilde asla sahip olamayacağımız fikir ve yetenekler bahşeder. Nietzche ve üçüncü safhadaki frengi hastalığı. Mozart ve üremi hastalığı. Paul Klee ve deri sertleşmesi yüzünden eklem ve kaslarının büzülmesi. Frida Kahlo ve bacaklarının kanayan yaralarla kaplanması. Bronte kardeşler ve tüberküloz. Mark Rathko ve intiharı. Flannery O’Connor deri veremi. İlham; hastalık, yara ve delilik ister. Eski ressamlar küçük ve karanlık bir odada oturup, minik bir pencerenin dışında, parlak güneşte duran şeylerin suretlerini resmederdi. Plato’nun mağara alegorisi gibi, değil mi? Jung, bir çalışmasını gölge çalışması olarak adlandırdı. Asla başkalarını göremeyiz, gördüğümüz tek şey onların üzerine vuran kendi özelliklerimizdir dedi. Gölgeler. Yansımalar. Kendi çağrışımlarımız. Her birimizin görebildiği tek şey kendi gölgelerimizdir.
PLATONUN ÜNLÜ MAĞARA ALEGORİSİ : CEHALET MUTLULUKTUR!
Bir mağaranın içinde, dışarıdan gelen ışığa arkalarını dönük olarak ömürlerini geçirmiş olan insanların tek gördükleri önlerine vuran hayvan, insan ve nesne gölgeleridir. Gerçek formunu hiç görmemiş bu insanlar için tek gerçeklik bu gölgelerdir. Hapis olan kişilerden biri bir gün aniden serbest kalır. Mağaranın dışındaki dünya ile karşılaşır. Tamamen ışık ile yani gerçek ile tanışan bu kişinin gözleri neredeyse körlük yaşar. Zamanla şimdiye kadar gerçek sandığı gölgelerin aslında gerçek olmadığını ve gerçeklerin birer karanlık yansıması olduğunu anlamaya başlar.. Hayatın gerçeğini anlayan bu kişi mağaraya dönüp diğer insanlara gölgelerin sahte olduğunu ve asıl gerçeğin dışarıda olduğunu anlatmaya çalışır. Ancak dışarıyı hiç görmeyen bu insanlar anlatılanı idrak edemezler ve kızgınlıkla karşı çıkarlar.. Platon, mağara alegorisi yani benzetmesinde bir şeyleri anlamaya başlamış olan filozofların bunu halka anlatamayışını örneklemek istemiştir. Bu metafor günümüz dünyası ve düzeni içinde hala geçerlidir. Çünkü insanlar anlayabildikleri kadarını kabul edip kendi anlayışlarının ötesinde anlatılanları kabul etmezler. Bu yüzden gerçekleri anlatanlar bir şekilde toplum içinde baskı altına alınır. Işığı-gerçeği görmek, doğruyu duymak rahatsız edicidir. Bu yüzden zihin karanlığı ve esareti seçer. Cahillik mutluluktur..(!) Gerçek ile yüzleşmek ve özgür olmak cesaret ister. Herkesin bir gün mağaradan çıkabilecek kadar cesur olması dileğiyle..
Platon’un mağara alegorisi her daim çarpıcı.
Platon’un mağara alegorisi
Platon’un mağara alegorisinde bir mağaraya zincirlenmiş üç insandan bahsedilir. Bu insanlar yalnızca mağara duvarını ve birbirlerini görebilirler. Doğuştan beri bu halde olan üç insan, duvarda mağara girişinden yansıyan gölgeleri ve yankı yapan sesleri duymaktadırlar. Yani gerçeklik, onlar için yalnızca gölgeler ve yankı seslerdir. Derken bu insanlardan biri zincirini çözer ve kendini mağaranın dışına atar. Yoğun ışık yüzünden geçici körlük yaşadıktan sonra gözü alışarak aslında gördükleri şeylerin yalnızca birer gölgeden ve duydukları seslerin yalnızca yankılardan ibaret olduğunu anlar. Bir akarsu kenarına gidince sudaki yansımasını ve gölgesini görmesi ise her şeyi anlamasını sağlar. Büyük bir hevesle mağaraya dönüp bu durumu anlattığı zaman ise arkadaşları tarafından deli olmakla suçlanır. Onları kurtarmak istediğinde zincirli iki insan onun gibi delirmek istemediklerini söyleyerek mağarada kalmayı sürdürürler. Hatta zincirlerinden kurtulmuş olana saldırmayı bile denerler. Ne kadar anlatırsa anlatsın zincire vurulmuş iki insan bu durumu anlayamaz ve hayatlarını orada sürmeye devam ederler. * Mağara: Toplum Mağarada zincirlenmiş insanlar: Toplumun parçası olan bireyler Zincir: Toplum içinde yaşayan insanları sınırlayan kurallar Geçici körlük: Yolunu kaybetme, şaşkınlık hissi Mağara duvarına yansıyan gölgeler: Toplum tarafından gerçek kabul edilenler Zinciri kıran insan: Filozof ya da sorgulayan insan
Devlet
Devlet
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
Reklam
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.