Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ne sportmenlik ama
Sabah gazetesi hep aynı palavralarla dolu. Ölenler öldürülenler, çalanlar çaldıranlar, ezenler ezilenler. Spor sayfasında da aynı rezalet. Futbolcular tüm ülke halkını korkudan donlarına ettiriyor. Para, para, para. "Pazara değin binlikleri avucuma saymazlarsa top mop yok" diyen diyene. Gazetelerin birinci sayfasında yalnız reklamlar var artık BEYİN YIKAMAK"!
"Böyle bir geceyi bütün varlığımızla içemeyişimizin sebebi kafamızı birçok saçma şeylerin doldurmuş olmasıdır. On bin yirmi bin sene evvelki insanlar gibi olabilsek, tabiatı onların gözüyle görsek muhakkak ki şimdi burada böyle sükûnetle oturamazdık. Onlar güneşi, ayı, falanca büyük tepeyi veya filan bulutu ve yıldırımı babalarının hayrına mı
Reklam
Halk irfanı başkasının gözünde sürekli çöp arayanlara da bir yakıştırma yapmıştır: "Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır". Belki şöyle bir sonuca da ulaşılabilir: Avam denen sessiz ve ezik kitlenin tek savunma aracı özlü sözler, kıssadan hisse küçük öykülemeler, türküler, deyimler, atasözleri gibi lafzî silahlar türetebilme yeteneğidir. Acaba kendisine bir büyük lütufmuş gibi seçme seçilme hakkı verilen ve bu hakkı doyasıya kullanan halk, belki kendini de feda edip aydın denen ukala sınıfına haddini bildirmeyi mi tercih ediyor?
Ali duymazKitabı okudu
''Dünyadaki insanların acaba kaç binde biri şuanda başını aya çevirmiştir? Halbuki o her şeyi ,herkesi görüyor ve gafletimiz üstüne o tatlı, o iyi tebessümünü serpiyor. Dikkatle baksam onun parlak çehresi üzerinde birçok şeyler göreceğimi zannediyorum.Şu dakikada sarı nehir üzerinde kayıklarında uyuyan yorgun kulileri (hamalları), ile Hindistan cevizi ağaçlarının dalları arasında tüneyen papağanları, başlarını Nil’in kırmızı sahillerine yasayarak dinlenen timsahları ve herhangi büyük bir şehrin herhangi bir eğlence bahçesindeki sevgilisini belinden kavrayan sarhoş kibarzadeleri aydınlatan hep aynı ışıktır. Halbuki ne kadar masum bir yüzü var; harp meydanlarında bağırsaklarını avuçlayarak ölenleri, apartman kapılarının önünde bırakılan çöp tenekeleri karıştırıp gıda arayanları , aynı gecede ikinci aşığını pencereden içeri almaya çalışanları gördüğü halde güzelliğine ve saffetini (saflığını) muhafaza edebiliyor (koruyabiliyor) .Bizler her gördüğümüz fenalığı ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda ebediyen beraber taşımaya mahkum insanlar, onun yanında ne kadar zavallı ve küçük şeyleriz…
Sayfa 90
Ömer kürekleri bırakarak duyulur duyulmaz bir sesle ko­ nuşmaya başladı: "Böyle bir geceyi bütün varlığımızla içemeyişimizin se­bebi, kafamızı birçok saçma şeylerin doldurmuş olmasıdır. On bin, yirmi bin sene evvelki insanlar gibi olabilsek, tabiatı onla­ rın gözüyle görsek, muhakkak ki şimdi burada böyle sükunetle oturamazdık. Onlar güneşi,
Şu dakikada sarı nehir üzerindeki kayıtlarında uyuyan yorgun kulileri, iri hindistancevizi ağaçlarının dalları arasında tüneyen papağanları, başlarını Nil'in kırmızı sahillerine yaslayarak dinlendiren timsahları ve herhangi büyük bir şehrin herhangi bir eğlence bahçesindeki sevgilisini belinden kavrayan sarhoş kibarzadeleri aydınlatan ışık hep aynı ışıktır. Halbuki ne kadar masum bir yüzü var; harp meydanlarında bağırsaklarını avuçlayarak ölenleri, apartman kapılarının önüne bırakılan çöp tenekelerini karıştırıp gıda arayanları, aynı gecede ikinci aşkını pencereden içeri almaya çalışanları gördüğü halde güzelliğini ve saffetini muhafaza edebiliyor. Bizler, her gördüğümüz fenalığın ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda ebediyen beraber taşımaya mahkum insanlar, onun yanında ne kadar zavallı ve küçük şeyleriz...
Sayfa 94 - ÖmerKitabı okudu
Reklam
Ay üzerine
“Halbuki ne kadar masum bir yüzü var; harp meydanlarında bağırsaklarını avuçlayarak ölenleri, apartman kapılarının önünde bırakılan çöp tenekelerini karıştırıp gıda arayanları, aynı gecede ikinci aşıkını pencereden içeri almaya çalışanları gördüğü halde güzelliğini ve saffetini muhafaza edebiliyor. Bizler, her gördüğümüz fenalığın ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda ebediyen beraber taşımaya mahkum insanlar, onun yanında ne kadar zavallı ve küçük şeyleriz…”
Sayfa 94 - Ay üzerine, Ömer’in monologu, Ömer ve Macide’nin kayık yolculuğuKitabı okudu
NASIL ZULMETTİLER!
-Milletin en derin, en mukaddes hislerini hançerledi, bir anda bütün din müsseselerini kapattı. -40.000 din talebesine sokağa döktü. Bu kötülüğü rezaleti gerçekleştirdiği gece, içkili eğlence sofrasında "40.000 yobazın yuvalarını dağıttık" diye naralar attı. -Bütün mekteplerde din tedrisatını kaldırdı. -Din namına cemiyet yapılmaması için kanun koydu. -Ezanı Muhammediyi yasak etti. -Camilerde, minarelerde "Allahuekber" diyenleri zindanlara attı. -Kuran surelerini içeren din kitaplarını bütün memleketten kamyonlarla toplattı, polis karakollarında ayaklar altında çiğnetti. Sonra da çöp arabalarını doldurarak yaktı. -Din ehlini süründürdü, dilenecek hale getirdi. -Abidelerdeki Ayet-i Kerime yazılı Kitabeleri parçalattı. -Kabe'yi Muazzama'ya, Beytullaha ait levhaları camilerden toplattı. -Hacca gitmeyi yasak etti -İdarecilerine civar meyhanelerde masum kızlara içki sunuculuğu yaptırdı Bunun gibi daha nice zulümlerde, cinayetlerde bulundu
Sayfa 166
AY dan bahsediyor
... Halbuki ne kadar masum bir yüzü var; harp meydanlarında bağırsaklarını avuçlayarak ölenleri, apartman kapılarının önüne bırakılan çöp tenekelerini karıştırıp gıda arayanları, aynı gecede ikinci âşığını pencereden içeri almaya çalışanları gördüğü hâlde güzelliğini ve saffetini muhafaza edebiliyor. Bizler, her gördüğümüz fenalığın ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda ebediyen beraber taşımaya mahkûm insanlar onun yanında ne zavallı ne küçük şeyleriz!
Sayfa 104
120 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.