Çamurlu, pislik kaynayan kaldırımlardan portakal, elma kabukları, üzüm artıkları toplayıp, hemen ağızlarına atıyor ve yiyorlardı. Erik çekirdeklerinin kabuklarını kırıp, içinden çıkanı midelerine yolluyorlardı. Topladıkları arasında fasulye tanesi büyüklüğünde ekmek kırıntıları da vardı. Evet, bunca şeyi bu iki adam, ağızlarına atıyor, duraksamaksızın çiğniyor, hemen yutuveriyorlardı. Bu şahidi olduğum olay, dünyanın en gelişmiş, en büyük, en zengin, en görkemli İngiltere’sinin Londra adlı başkentinde 1902 yılı, 20 Ağustos günü, akşam saat altı ile yedi arasında gerçekleşiyordu.
“Çamurlu ve balgamlı kaldırımlardan, portakal, elma kabukları, üzüm salkımları topluyor ve bunları yiyorlardı. Dişleriyle yeşil erik çekirdeklerini kırıyorlar, içlerini yiyorlardı. Fasulye tanesi büyüklüğündeki ekmek kırıntılarını, kimsenin elma koçanı demeyeceği kadar kararmış ve pis elma koçanlarını topluyorlar, onları ağızlarına atıyorlar ve çiğneyip mideye indiriyorlardı. Ve bu, Tanrı’nın 1902 yılının 20 Ağustosunda, saat akşamın altısıyla yedisi arasında, dünyanın görüp görebileceği en büyük, en zengin ve en kuvvetli imparatorluğunun tam göbeğinde oluyordu.”(İngiltere)
Reklam
... çamurlu ve balgamlı kaldırımlardan portakal, elma kabukları, üzüm salkımları toplayıp bunları yiyorlardı. yeşil erik çekirdeklerini kırıyorlardı dişlerinin arasından, içinden çıkanı yemek için. sonra fasülye tanesi iriliğinde ekmek kırıntıları, pislikten simsiyah olmuş elma koçanları ki, insan kırk yıl düşünse bunun elma koçanları olduğu aklına getiremezdi; bunları atıyorlardı ağızlarına. evet bu iki adam yerden topladıkları bu pislikleri ağızlarına atıyor, çiğniyor ve yutuyordu. ve bu, Tanrı'nın 1902 yılının 20 Ağustos'unda, saat akşamın altısıyla yedisi arasında, dünyanın en büyük, en zengin ve en güçlü imparatorluğunun tam göbeğinde oluyordu.
Sobanın üzerinde tüten portakal kabukları, yanına kıvrıldığım.
Portakal Kabukları.
1 Ekim 2017 Pazar Aklıma sobanın üstündeki portakal kabuklarıyla odayı mis gibi kokuttuğumuz zamanlar geldi, sanki birazdan Nursel Teyze çıkıp da mahallenin tüm çocuklarına salçalı ekmek dağıtacak hissi tevazu etti. Çünkü o zamanlar tek derdimiz meşelerimizi saklamak ve cips yiyip içinde taso aramaktı. Ama tüm bu güzel dertlerimizin yanında
Sümük, tükürük ve balgamla kaplı yıvış yıvış kaldırımdan portakal ve elma kabukları, üzüm salkımları topluyor ve bunları yiyorlardı. içindeki taneyi yemek için yeşil erik çekirdeklerini dişleri arasında kırıyorlardı. Bezelye tanesi büyüklüğünde ekmek kırıntıları, pislikten kapkara kesilmiş elma koçanları topluyorlardı, öyle ki, bunlara elma koçanı demeye bin tanık isterdi; her iki adam da bunları atıyordu ağızlarına ve sonra çiğniyor, yutuyorlardı; ve bu olay, Tanrının 1902 yılının 20 Ağustos tarihinde, saat akşam altı ile yedi arasında, dünyanın en büyük, en varlıklı ve en güçlü imparatorluğunun yüreğinde oluyordu.
Reklam
Geri137
379 öğeden 371 ile 379 arasındakiler gösteriliyor.