AYANA ABİKA/ AŞKIN EVRENİ
Kitap yorumuna geçmeden önce sevgili Ayana Hanıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Fantastik türde olan Aşkın Evreni'ni okurken çok keyif aldım. Yazarın kalemiyle ilk kez tanışmış olmak beni bir nebze üzmüş olsa da;)
Ana karakter Aysu, hayatındaki hızlı değişimler ve olağanüstü durumlar karşısında ruhsal sıçmara yaşar. Hayata bakış açısındaki değişimler sonucu bambaşka bir hayat yaşamaya başlayacaktır.
Yan karakterimiz olan Anıl ve Doruk birbirine benzer iki farklı kişiliklerdir. Üniversite öğrencisi olan Doruk ilgi duyduğu kızdan yanıt alamayınca psikolojik bulalım sonucu intihar eder...
Anıl, Doruğun öğrenim gördüğü üniversitede mühendislik fakültesinin hocasıdır. Aysu da Edebiyat fakültesi öğrenim görevlisidir. Hayat Anıl ile Aysuya neler gösterecektir?
Aysu'nun yazgısı nasıl işleyecektir?
Aysu'nun yaşamınında ki ruhsal değişimler nasıl ilerleyecektir?
Postmodernizm izlerini taşıyan bu eseri gelin okuyalım okutalım.
Kitaplarla kalın hoşçakalın
Âşkın EvreniAyana Abika · Ritim Sanat Yayınları · 20241 okunma
Bu araştırma üçüncü yolların üçlü sinerjisini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla üç ayrı felsefi akımdan ve bu akımları uzlaştıracak eklektik yöntemden yararlanılmıştır. Bu akımlar fenomenoloji, postmodernizm ve pragmatizmdir. Yapılan araştırmalar sonucunda eklektik bir kuramın oluşturulabilirliği ve uygulanabilirliği saptanmıştır. Kaynaklara yönelik araştırmalar sonucunda fenomenoloji postmodernizm ve pragmatizm arasındaki bağlantılar kurularak bu bağlantılar yoluyla eklektik siyaset kuramı kurulmuştur. (Dr.Muhammet Barkım Canlıoğlu, Fenomenolojik Bağlamda Postmodern ve Pragmatist Değerler Eşliğinde Eklektik Siyaset Kuramı, Basılmamış Doktora Tezi, Kırıkkale 2021, Sayfa IV Önsöz Giriş Kısmı)
Postmodern
içindekiler ve sunuş
......
Postmodernlik "üstanlatılar" döneminin sonuna gelindiğini; insan, doğa ve Tanrı'ya dair evrensel bir tarih kurgusunun tehlikeli bir yanılsamadan ibaret olduğunu ve modernliğin adeta bir karabasan hâline gelerek kültür, sanat ve düşüncenin üzerine çöktüğünü
Postmodernizm ile birlikte artık aklın devre dışı kaldığını; algının, aklı çarmıha gerdiğini görüyoruz; yani burada asıl önemli olan şey algı. Akıl hükümran değil artık, akıl devre dışı. Algı hükümran şu an. Algı, gerçek olandan daha gerçek. Görüntü yani, algı görüntüdür. Görüntü, gerçeğin görüntüsüdür, resmidir. Dolayısıyla gölgesidir aslında. Gölge gerçekten daha gerçek. Tam post-modern hikâye bu; izafileşme bu, mutlak sahte bu. Mutlak sahtenin hükümranlığı diyorum buna. Algı çağı, mutlak sahtenin hükümranlığıdır.
Kiliselerinin kahramanca otokrasisine karşın, Katolikler politik sol için en sağlam adaylardır. En azından Britanya'da, genelde göçmen işçi sınıfına aittirler, sistematik düşünce biçimine değer vermeleri gerektiğini öğrenirler, kolektif olandan ve insan varlığının sembolik boyutlarından hoşlanırlar ve öznellikten uzak dururlar. Aynı zamanda insan yaşamının temelde kurumsal olduğunu bilirler, bireysel esinlenmeye değil, topluluk geleneklerine değer verirler ve dünyanın son derece kötü bir durumda olduğunu bilmelerine karşın, her şeyin düşlenemeyecek kadar iyi hale getirilebileceğine de inanırlar. Sosyalistler gibi, gelişimci liberal havayı solumaktan hoşlanırlar ve aynı zamanda gereğinden fazla umut doludurlar.
Aynı anda, verimli bir etik ve politik düşünce geleneğini kalıt olarak almışlardır ve hırslı düşünmekten korkmazlar. Tarihin tanık olduğu en kalıcı kültürel kurum gibi,uzayın ve zamanın en uzak ceplerinde varlıklarını koruyan Katolikler, tarihsel değişim hakkında çok şey biliyorlardı, fakat süreklilik konusunda da bilgisiz değillerdi. Tüm bu yolların içinden geçen pek çok kişi kolaylıkla postmodernizm ülkesine girebilirdi. Papa 'nın da yanılabileceğine ve Kutsal Bakire Varsayımı'na inanmak, işkencenin ve ruhsal acımasızlığın bahanelerini öğrenmek, rahipler tarafından cinsel tacize uğramak yada sadist rahibelerce tartaklanmak, bu eğitimin yüksek bedeliydi, fakat gülü seven dikenine katlanmak zorundaydı.
*ÖNCELİKLE OKUYAN ARKADAŞLARA TEŞEKKÜR EDERİM. BİRAZ UZUN FAKAT OKUDUKTAN SONRA ŞATOYA BAKIŞ AÇINIZ DEĞİŞECEK. GERİ BİLDİRİM YAPMANIZ BENİ MUTLU EDER. TEŞEKKÜRLER*
Kafka'nın şatosunu anlayabilmek için öncelikle modernizm ve postmodernizm kavramlarını bilmek gerekir. Modo kelime kökünden gelen modernizm '' şimdi, şu an''
Bener Liberalizm ve postmodernizm küreselleşme sürecinde devletin varlığını bile tartışmalı hâle getirmişken, Gencay Hoca devletin bu süreç öncesi ve günümüzdeki rol ve işlevi hakkında, daha ziyade siyaset bilimi öğrencilerini bilgilendirici güzel bir çalışma hazırlamış. Devlet konusunda bundan önce liberal çoğulcu-işlevci yaklaşımın yanı sıra Marksizmin etkili olduğunu, ama günümüzde bu yaklaşımların yetersiz kaldıklarını, artık en iyi açıklayıcı alternatifin Gramsci'nin fikirleri olduğunu söylüyor ve devlet kuramını geliştirmek veya yeniden kurgulamak için bu fikirlerin esas alınmasını öneriyor. Siyasal ve ekonomik bakımdan küreselleşme sürecini gözden geçirmek ve devleti esas alarak bunu anlama ve açıklama çabasına girenler için yararlı bir kitap.
Postmodernizm sevmeme rağmen roman beni etkiledi. Yusuf Atılgan’ın aslında birçok önemli şey olurken, tüm bunları sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi hissettirerek kaleme alabilme yeteneğine hayran kaldım. Yazarın, ana karakter Zebercet’in hissettiği hiçbir şeyi dile getirmeksizin hissettiği her şeyi okura bu kadar dikte edebilmesine hayret ettim.
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Can Yayınları · 202329,8bin okunma