Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Önsöz
Kapitalist sistemin özüyle değil, görüntüsüyle ilgilenen post-modernist düşünce tarzıyla hesaplaşmak zorunludur. Çünkü bir taraftan postmodernizm, sosyal bilimler, kültür bilimleri ve felsefe alanında marksizmi bir numaralı düşman ilan etmiştir; öte yandan, özgürlükçü olduğunu iddia etmektedir. Bu nedenle, hem Marks'ın düşüncesini açıklamak istedim, hem de postmodernizmin özgürlükçülüğünün göstermelik olduğunu göstermeyi gerekli gördüm.
ceylan yayınlarıKitabı okudu
Doğru, hiçbir yerde
İnsanlar her yerde -çok farklı koşullarda- kendilerine "Nere­deyiz?" sorusunu soruyor. Bu coğrafi değil, tarihi bir soru. Neler yaşıyoruz? Nereye sürükleniyoruz? Neler kaybettik? Güvenilir bir gelecek öngörüsü olmaksızın yaşamaya nasıl devam edeceğiz? İnsan ömrünün ötesine uzanan bir tahayyüle sahip olma kabiliye­timizi nasıl yitirdik? Tuzu kuru uzmanlar yanıtlıyor: Küreselleşme. Postmodernizm. İletişim Devrimi. İktisadi Liberalizm. Tümü palavra, baştan savma terimler. Kaygıyla sorulan, "Neredeyiz?" sorusuna uzman­ların ağızlarının içinde yuvarlayarak verdiği yanıt, "Hiçbir yer­de!"
Sayfa 44 - Metis yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Postmodernizm için uğruna savaşacak fazla bir şey yoktur. Franz Kafka, Samuel Beckett ve genç T. S. Eliot için bedeli ödenecek gerçekten de çok şey vardır ama artık bunların ne olduğunu söylemek zordur. Beckett’ın metruk, harap dekorlarında nedamet için yalvaran bir dünyanın sureti vardır. Ancak nedamet günahkârlığı beraberinde getirir ve Beckett’ın heba olmuş, içi boşalmış karakterleri orta derecede ahlaksız olmak için bile fazlasıyla duyarsızlığa ve atalete batmışlardır. Masum sivillerle dolu bir köyü ateşe vermek bir yana intihar etmek için bile yeterince güç bulamazlar kendilerinde.
İnanç söz konusu olduğunda, postmodernizm az eşyayla seyahat etmeyi yeğler; inanç boldur bol olmasına ancak iman yoktur.
Sayfa 31 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Algı hükümranlığında gölge gerçekten daha gerçek
Postmodernizm ile birlikte artık aklın devre dışı kaldığını; algının, aklı çarmıha gerdiğini görüyoruz; yani burada asıl önemli olan şey algı. Akıl hükümran değil artık, akıl devre dışı. Algı hükümran şu an. Algı, gerçek olandan daha gerçek. Görüntü yani, algı görüntüdür. Görüntü, gerçeğin görüntüsüdür, resmidir. Dolayısıyla gölgesidir aslında. Gölge gerçekten daha gerçek. Tam post-modern hikâye bu; izafileşme bu, mutlak sahte bu. Mutlak sahtenin hükümranlığı diyorum buna. Algı çağı, mutlak sahtenin hükümranlığıdır.
Sayfa 87
Kiliselerinin kahramanca otokrasisine karşın, Katolikler politik sol için en sağlam adaylardır. En azından Bri­tanya'da, genelde göçmen işçi sınıfına aittirler, sistema­tik düşünce biçimine değer vermeleri gerektiğini öğrenir­ler, kolektif olandan ve insan varlığının sembolik boyut­larından hoşlanırlar ve öznellikten uzak dururlar. Aynı zamanda insan yaşamının temelde kurumsal olduğunu bilirler, bireysel esinlenmeye değil, topluluk gelenekleri­ne değer verirler ve dünyanın son derece kötü bir durum­da olduğunu bilmelerine karşın, her şeyin düşlenemeye­cek kadar iyi hale getirilebileceğine de inanırlar. Sosya­listler gibi, gelişimci liberal havayı solumaktan hoşlanır­lar ve aynı zamanda gereğinden fazla umut doludurlar. Aynı anda, verimli bir etik ve politik düşünce geleneğini kalıt olarak almışlardır ve hırslı düşünmekten korkmaz­lar. Tarihin tanık olduğu en kalıcı kültürel kurum gibi,uzayın ve zamanın en uzak ceplerinde varlıklarını koru­yan Katolikler, tarihsel değişim hakkında çok şey biliyor­lardı, fakat süreklilik konusunda da bilgisiz değillerdi. Tüm bu yolların içinden geçen pek çok kişi kolaylıkla postmodernizm ülkesine girebilirdi. Papa 'nın da yanıla­bileceğine ve Kutsal Bakire Varsayımı'na inanmak, işken­cenin ve ruhsal acımasızlığın bahanelerini öğrenmek, ra­hipler tarafından cinsel tacize uğramak yada sadist rahi­belerce tartaklanmak, bu eğitimin yüksek bedeliydi, fakat gülü seven dikenine katlanmak zorundaydı.
Reklam
Patolojik Narsizm
Bugüne baktığımızda; küresel boyutta çağın belirleyici sistemik unsurları olan kapitalizm, postmodernizm, popülizm ve post-truth olgularının bireydeki karşılığı narsisizmdir.
Postmodern Gerçeklik
Baudrillard, postmodern dünyanın ve teknolojinin gerçeklikle olan ilişkisini başka bir noktadan ele alır; postmodern dünyada gerçeğe ulaşmak imkânsızdır çünkü çevremiz kopyanın kopyalarıyla sarılıdır, insanlar bir simülasyonun içinde yaşarlar. İşaretler ve semboller gerçekliğin yerini almıştır. "Hipergerçeklik" olarak tanımladığı bu evrede, insanlar gerçek ve gerçeğin temsili arasındaki farkı ayırt edemezler.
Sayfa 255
Kapitalizm, postmodernizm, popülizm ve post-truth olgularının bireydeki karşılığı narsisizmdir.
Sayfa 33 - DestekKitabı okuyor
Modernizm, örneğin, kentin mekanlarına "toplumsal işlevterin bir yan ürünü" olarak bakarken, postmodernizm "kentsel mekanı işlevlere bağımlılığından ayrıştırarak herhangi basit bir tarihsel determinizmden bağımsız retorik ve sanatsal stratejiler içeren özerk bir biçimsel sistem olarak görmeye eğilimli"dir (Colquhoun, 1985).
Sayfa 339Kitabı okudu
Reklam
Kuşkusuz, insanlar, yığınlar sürekli olarak medyadan gelen bir mesaj bombardımanı ile karşı karşıyadırlar. Bir işaret kodu biçiminde gelen bu bombardıman, insanlardan bir şeyleri tüketmelerini (neyi tüketeceklerini de belirterek) satın almalarını, oy vermelerini, tavır takınmalarını istemektedir.
Sayfa 316
Hassan'ın (1975, 1985; bkz. Tablo 1.1) modernizm ve postmodernizm arasındaki farklara ilişkin hazırladığı döküme bir göz atarsak, öyle sanıyorum ki, bu zor sorularla başa çıkma konusunda bir başlangıç yapmış olacağız. Tablo 1.1 Modernizm ile postmodernizm arasında tematik farklar modernizm
Postmodernizm?
Özellikle 2000’li yıllardan itibaren, postmodernizm bütün dünyada popülerleşti. Popüler kültürü beden/cinsellik sömürüsü üzerinden inşa eden postmodernizmin gittikçe salaş, gittikçe dromokratik (hız, haz, ayartı kültürünü yayan) boyutlar kazanan aslında kültür düşmanı, kültürü yok eden bir antikültür, ruhsuz, barbar bir kültür zuhûr etti. Modernitenin haklar rejimi demokrasinin yerini, postmodernitenin hazlar rejimi dromokrasi aldı.
Sayfa 55
Özellikle 2000’li yıllardan itibaren Postmodernizm bütün dünyada popülerleşti. Popüler kültürü beden/cinsellik sömürüsü üzerinden inşaa eden postmodernizmin gittikçe salaş, gittikçe dromokratik ( hız, haz, ayartı kültürü yayan) boyutlar kazanan aslında kültür düşmanı, kültürü yok eden bir anti-kültür, ruhsuz, barbar bir kültür zuhur etti. Modernitenin hakları rejimi demokrasinin yerini, postmodernitenin hazlar rejimi dromokrasi aldı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.