Kaderimizin saati çalmıştır; ya yok olacağız, yahut da şerefimizle yaşayacağız. En güçlü, en modern silâhlarıyla saldıran düşmana ancak canımızla karşı koyabiliriz!..
Eğer cesur değilsen samimi olamazsın.
Eğer cesur değilsen sevemezsin.
Eğer cesur değilsen güvenemezsin.
Eğer cesur değilsen, gerçeğin peşine düşemezsin.
O yüzden önce cesaret gelir.
Ve diğer her şey onu izler.
Cesaret, bütün korkulara rağmen bilinmeyene adım atmaktır. Cesaret korkusuzluk demek değildir. Korkusuzluk sürekli cesur ve daha cesur olunca ortaya çıkar. Cesaretin en uç deneyimi korkusuzluktur.
Peki kim sevebilir?
Doğal olarak, eğer kim olduğunun farkında değilsen, sevgi olamazsın; korku olursun.
Korku, sevginin tam karşıtıdır. Unutma, insanların düşündüğü gibi sevginin
karşıtı nefret değildir.
Nefret, amuda kalkmış sevgidir, sevginin karşıtı değil. Sevginin gerçek
karşıtı korkudur. İnsan sevgiyle büyür, korkuyla küçülür. İnsan, korku olunca kapanır, sevgide açılır.
İnsan, korkuda şüphe duyar, sevgide güvenir. İnsan korkuda yalnız kalır, sevgide ise kaybolur; o yüzden de yalnızlık gibi bir durum söz konusu olmaz. İnsan yoksa, nasıl yalnız olabilir? Çünkü sevgi varken, bütün bu ağaçlar, kuşlar, bulutlar, güneş ve yıldızlar senin içindedir. Sevgi, kendi içsel gökyüzünün farkına vardığın zaman yaşanır.